Annem taşınmaya karar vermiş eşyalarını çoktan toplamıştı. Pazar öğleden sonra beni arayıp akşam yemeğe gelip gelemeyeceğimi sordu. Sesinde çözemediğim bir gariplik vardı.
"Buzdolabının buzları çözülüyor. Tavuk bozulmadan onu yapmalıyım. Gelirken tabak da getir."
Diyor ruh gibi. Onu görebilir miyim diye pencereden bakıyorum, orada. Pencereden yolu izliyor, beti benzi atmış.
Yemeği bende yapabilirdik, karşı apartmanında oturuyorum ne de olsa. Tavuk bana gelene kadar bozulmazdı. Bir durum yüzünden mutsuz olduğunu anladım fakat pek üstünde durmadım. Taşınma stresinden ötürüdür dedim.
Yemek için gerekli olanları bir poşete koyup evden çıktım. Annemin o hali içime dert oldu. Derin düşüncelerle yolun karşısına geçip zili çaldım. Kapıyı her zamankinden biraz daha geç açtı. Daha da dertlendim. Yavaş yavaş ikinci kata çıktım. Kapıda düşünceli şekilde bekleyen annemi gördüm, içimde bir burukluk belirdi. Bir derdi var, belli. Ne durumda olursa olsun, başından ne geçerse geçsin kimseden hiçbir şekilde yardım istemez. Bunu güçsüzlük olarak görür. En büyüğümüz olan ablam öldüğünde bile bir adet dahi gözyaşı dökmemiş "ancak güçsüzler ağlar" demişti.
Bu ansızın canlanan anının içinde kavrulurken anneme iyi olup olmadığını, neler olup bittiğini sordum. Umursamaz bir şekilde omuz silkti. Bir şeyler olduğu belliydi. Babamı göremedim, nerede olduğunu sordum.
"Bilmem, demin gitti. Sinirliydi."
Dedi aynı umursamazlıkla. Genellikle babam sinirliyken bana gelir. Belki de Ahmet amcama gitmiştir diye düşündüm.
Poşeti mutfağa bıraktıktan sonra ablamın odasına gittim. Eve her geldiğimde onu anmak için yatağında bir süre otururdum. Kapı kitliydi, bu tuhaftı. Annemin kapıları kilitlediğini bugüne dek hiç görmemiştim. Hala oturtamadığım bir şeyler var. Yardım isteyip istemediğini sorduğumda "yok istemez" dedi. Bu sefer gergin ve sinirliydi. Bir şeyler döndüğünü düşünmeye başladım.
Ablamın kapısını tekrar zorladım, açıldı. Demin açamamıştım belli ki. Kafamı yerden kaldırınca kanımı donduran o manzarayla karşılaştım. Babam kendisini ablamın odasında asmış. İstemsiz bir biçimde etrafıma baktım. Benim kapıyı zorlamamla yere düştüğü belli olan bir sandalye var. Onun dışında hiçbir dağınıklık yok. Omzumda bir el hissedip arkama döndüm. Annem gözleri dolmuş, bana bakıyordu. Ardından ağlamaya başlayıp yere çöktü.
"Gizem'in ölümünü atlatamadı. Bir yıldır psikiyatriye gidiyordu ama hiçbir halta yaradığı yoktu! Ne doktorun, ne ilaçların!"
Tüm bunları hıçkıra hıçkıra söyledi. Bir yıldır bu evde yaşamakta zorlandıklarını biliyordum. Fakat bu kadar sıkıntılı süreçten geçtiklerinden hiç bahsetmemişlerdi. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde küçük kardeşimi aradım. O adli tabip olduğu için neler yapmam gerektiğini bilirdi. Tek tek söylediği yerleri arayarak çaresizce beklemeye başladım. Ağlayamadım çünkü artık güçlü biriydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Gidiş
General FictionMert annesinin yemeğe davetiyle gelişen olayları güçlükle atlatabilecek mi?