Gencinden yaşlısına herkesin keyif aldığı bir geceydi.Songkran akşamları böyledir.Ülkenin dört bir yanı canlı renklere bürünür,kutlamalar son sürat aşağı kayan hız trenindeki gençlerin feryadı kadar coşkuludur.
O sıralarda hayatım boyu edinmiş olduğum bir avuç arkadaşımdan ikisi,belki de en yakın bildiklerimleydim.Tatili fırsat bilip sabahtan akşama kadar küçük çocuklar gibi su savaşı yapmış,sokaklardaki çeşitli etkinliklere katılıp kalabalığın arasına karışmıştık.Yorgunluktan haşadımız çıkacak hale gelmiş bir şekilde havaii fişek gösterisini izlemek için şans eseri bulduğumuz tenha tepeye -Kiet oraya 'Buddha'nın Göbeği' diyordu- gidiyorduk.Saçlarımdan ve kıyafetlerimden boncuk boncuk düşen damlalar,güneşin batışı ardından şehri dolaşmaya başlayan esintiyle buharlaşmış,arkalarında ürpertici bir nem bırakmışlardı.Biraz üşüyordum ancak eğlencenin içinde bunu umursayacak halde değildim.Uzun zaman ardından ilk defa bu kadar neşeli hissediyordum.Dersten uzaklaşmak, bu yoğun temponun içinde sorumluluklarımın baskısını biraz olsun hafifletmişti."Vizeleri neden bu kadar erkene aldılar?Dört günde bi sik yetişmez!"
Kiet yokuş çıkmaktan nefes nefese kalmış olsa da hayıflanmaktan vazgeçmiyordu.Haksız diyemezdim ancak bugün bütün bunlardan uzak kalmak istiyordum.Yarın uyandığımda her şey eski haline dönecek ve boğucu bir eğitim döngüsünün içinde savrulup duracaktım.
"Kardeşim,siktir et şimdi okulu.Hem olan bize olacak,War yine yırtacak,biliyorsun."
"Yürü git Lek!İt gibi çalışıyorum,sanki şansa geçiyormuşum gibi konuşuyorsun.Hem tanrı aşkına,Kiet'in ortalaması benden daha yüksek.Bu lafları git ona çarp!"
Çalışkandım,fazlasıyla çalışkandım.Bazı günler uyumazdım,eğlence anlayışım molalarımdan ve yemek aralarımdan ibaretti.Çoğu kişinin aksine okduğumuz okula burslu gelmiştim ve bunun için dişimi tırnağıma takmıştım.Ancak bu hırsın sebebini anlamak için taştan bir şilteniz ve sobalı bir eviniz olması gerekiyordu.Diğer yandan Lek ise benimle taban tabana zıt bir hayat yaşıyordu.Büyükbabasından kalma yüklü bir sermayeye ve iş dünyasında adını duyurmuş bir aileye sahipti.Beni anlamasını beklemiyordum ancak yine de başarıma biraz daha saygı göstermesini istiyordum.
Lek,cümlemi bitirdikten sonra kolunu omzuma dolayıp beni göğsüne çekti.Bunu öyle hızlı yaptı ki az kalsın ikimiz de yere kapaklanıyorduk."Şaka yaptım yahu,hemen kızıyorsun sen de...O değil de söyle bakalım:Eğlendin mi bugün?Ah,evet demek.O halde bunu daha sık yapmalıyız...Hayır,bahane sunmak yok,taşlaşacaksın o masanın başında!"
Sözleri yaylım ateşine dönerken bir yandan kolunun altından kurtulmaya çalışıyor öbür yandan ısrarına karşı geliyordum.Her ne kadar onlarla vakit geçirmeyi deli gibi istesem de bunu sık sık yapmanın düzenimi etkilemesinden korkuyordum.Ben farklıydım,diğer çocukların güle oynaya geçirdiği yılları ensemde terler akıtarak harcıyordum.İkinci bir şansım olmadan ipin üstünde yürüyordum,düşersem birer birer yarattığım emek basamaklarım domino taşları gibi üzerime devrilirdi.Onlar bunu göremedikleri için sormaktan vazgeçmeyeceklerdi elbette.
"Boğuyorsun çocuğu ulan.Çek şu kolunu!",beni Lek'in kollarından sıyırıp aldı,saçlarımı hunhanrca karıştırıp devam etti, "...Ben anlıyorum seni,yine de kendini çok fazla zorlama.Sadece seninle daha çok vakit geçirmek istiyoruz.Seni özlüyoruz,War."
Kiet'in ailesinin maddi durumu orta haliydi.Bu sayede ikimizi de biraz biraz anlayabildiğinden Lek ile aramızda köprü oluşturuyordu.Böylece daha sağlıklı bir iletişim kurabiliyorduk.Hoşgörülü yapısı insana kendini güvende hissettiriyordu.
"Ben de sizi özlüyorum,gerçekten.Ama bursumu kaybetmemek için çok sıkı çalışmalıyım,biliyorsun.Boş geçirdiğim günlerin sonrasında vicdan azabı çekiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black to blue | bxb
ActionHayatımın en mutlu günü olduğunu sanmıştım.Bir veda hediyesiymiş,bilemedim