Bazı günler kendimle birlikte çevremi de huzursuz edecek,benliğime yabancı bir sessizliğe bürünürdüm.Bu durum kafamın içinde biriken vızıltıların poyraza tutulmuş rüzgar gülleri gibi fırıl fırıl dönmesiyle ortaya çıkardı.Bir nevi zihnimin irademden bağımsız kısmına itaat eder,sahneyi ona bırakırdım ve birkaç günlük işkencenin ardından boğazımı sıkıştıran eller gevşer,hayat eski akışına dönerdi.
Son tatilin üzerinden bir hafta geçmişti,bu bir haftada çevremdekileri kuşkulandırmamak için elimden geldiğince çabalamıştım.Ne var ki suskun,donuk vaziyetim güllerin arasına karışmış ısırgan otları gibi eğreti duruyordu."Senin 'haydi bir bülbüle dönüşüp dut yiyelim!' perilerin yine geldi herhalde."
Elindeki kalemi pervaneye dönene kadar çevirirken başını şöyle bir benden tarafa eğdi ve mırıldandı Lek.Gözlerimi defterden ayırıp kelimeleri teker teker vurgulayarak ders anlatan hocayı yokladım ve kulağına eğildim.
"Sınav haftaları gergin oluyorum,mühim bir şey değil."
Yalanımı anlaması ihtimali içimde bir şeyleri çimdikliyordu.Benden uzaklaşıp sol kaşını şüpheyle kaldırdı,gözlerini uzaklarda bir nesneyi görmeye çalışır gibi kıstı.Yüzümü hareketsiz tutmak için dilimi damağıma bastırdım,o da incelemesi bittiğinde omuzlarını silkip önüne döndü.
Doğrusu,suskunluğumun -inanılır gibi değil fakat- derslerimle bir ilgisi yoktu.Gözlerimi kapattığım an parlak renklerle karşımda beliren keskin sima,derimden geçip iliklerime kadar ulaşan soğuk bir ürpertiye sebep oluyordu.'Sen bugün bir insanın sonu oldun,Anya',demişti.Ucu açık bir cümle gibi dursa da bana batma ihtimali yüzünden bir haftadır diken üstündeydim.Elimde olmadan kendimi o anın içinde buluyor,demeye çalıştığı şey hakkında sonu gelmez tahminler yürütüyordum.Bir yanım bu sözün sonuçlanmayacak,alelade bir tehdit olduğu telkinlerini veriyor,diğer yanım ise bir insanın yaşayabileceği en korkunç senaryoları kurgulayıp zihnimde biletsiz oynatıyordu.Ben ise sessizliğin kabuğuna çekilmiş,bu ikili mücadelenin son bulmasını bekliyordum."Evet gençler,sorusu olan yoksa çıkabilirsiniz."
Dersin sonlanıp da öğrencilerin ivedi ivedi ayaklanmasıyla dağınık,boğucu bir ses kalabalığı amfiye doldu.Aman,kafamın içi gibi bir gürültü...Eşyalarımı polyester çantama tıkıştırırken Lek'i gözümün ucuyla takip ettim.İkimiz de toparlandıktan son eş zamanlı olarak sıramızdan kalktık ve paytak paytak yürüyerek merdivenlere ulaştık.Başım önümde adımlarını takip ediyor,göz göze gelmemeye özen gösteriyordum.
"Of,aklımdan çıktı.Kiet yarın taburcu oluyormuş,bir sonraki gün de gelir herhalde." ,diye haber verdi gevşek adımlarla ilerleyen arkadaşım.
"Ah,nihayet."
Sevinçle karşılamam gereken bu haberin bende kaygı uyandırmış olması suçluluk duymama neden oluyordu.Kiet tatilin akşamında ateşlenmişti,söylediğine göre ciğerinden hırıltı gelmeye başlaması ve solunumda zorluk çekmesiyle ailesi telaşlanmış ve aynı gece hastaneye gitmişlerdi.Zaatürre olduğundan bir haftadır hastanede yatılı tedavi görüyordu ve doğrusu,bu durum işime gelmişti.Nasıl anlatsam...Kiet farklıydı.Konuşma şeklimden,yüz ifademden hatta kalem tutuşumdan dahi zihnimin haritasını çıkarabilirdi.İnatçı bir kişiliği olduğundan,ona inandığı şeyin aksi düşündürülemezdi.Bendeki tuhaflığı çok kısa sürede ayırt edecek ve büyük olasılıkla şunu tekrarlayıp duracaktı:"Warun,Lek'i veya kendini kandırabilirsin ancak beni asla!".
Belki de kimsenin üstünde durmayacağı bu olayı ne diye üzeri örtülmesi gereken karanlık bir günah gibi herkesten gizlediğimi ben de idrak edemiyordum.Yanlış bir şey yapmamıştım,niyetim iyiydi fakat korkmuştum işte.Düşüncesi,yüzünde o kin dolu tebessümle baş ucumda bekliyor,yaptığımı her işi küçümsüyor gibi hissettiriyordu.
Öğrencilerin aktığı koridorun sonuna geldiğimizde Lek arkasını dönüp belli belirsiz bir baş hareketiyle bana veda etti,ben de zoraki bir tebessümle karşılık verdim.Görüş açımdan ayrılınca kasılmaktan balmumuna dönmüş bedenim gevşedi.Arka bahçeye zincirlediğim kiremit kırmızısı bisikletimi-bir edebiyat yarışmasından birincilikle kazanmıştım-çözdüm ve kilidini gidona doladıktan sonra yerleşip evin yolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black to blue | bxb
ActionHayatımın en mutlu günü olduğunu sanmıştım.Bir veda hediyesiymiş,bilemedim