" Ne olursa olsun görüşürüz Samantha, üzülme"
" Tamam, merak etme beni sen sadece seni özlicem o kadar"
" En yakın zamanda orda olurum ben, hadi öptüm"
" Bende seni öptüm"
Telefonu kapattım ve yatağa fırlattım. En yakın arkadaşım Chloe, yurt dışındaydı. Ailesiyle yaşıyordu ve oldukça zenginlerdi. Gerçi hoş bende babam sayesinde öyleydim, ama babamla fazla hatta neredeyse hiç vakit geçirmezdik. Bu yüzden babamı özlerdim hep. Babam bana bazı belli başlı kurallar kurmuştu. Biriside şuydu; evdeki hiçbir şeyi sorgulama.
Babam mafya sayılırdı, yer altı dünyası çok ama çok tuhaftı ve bende yıllar önce sorgulamayı bırakmıştım. Ve evde artık tektim, abim vardı fakat abim babamla kavga etmiş ve Amerika'ya gitmişti. Onunla bazen görüntülü konuşuyorduk. Ama ne fark eder? Özlüyordum onu, buraya gelmesini çok isterdim fakat gelmiyordu işte. Ben gitmek istesem de babam izin vermiyordu. Buda bir kuraldı.
Babamın işinin ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Söylemiyordu ve bilmemi istemiyordu. Tek bildiğim evin her tarafında gümüş kelebekten olduğuydu.
Gümüş kelebek sembolü her tarafta vardı ve babam bunu bana asla ama asla sorgulamamam gerektiğini söylemişti. Ama ben meraktan duramazdım. Meraklı bir kişiliğe sahiptim, ve bunu da öğrenecektim.
Balkona çıkıp düşünmeye başladım, evin her tarafında korunmalar vardı. Dışarı çıkmam çok küçük bi olasılıktı, ama eğer erkek arkadaşım gelip beni alırsa çıkabilirdim. Erkek arkadaş dediğime bakmayın, normal arkadaş yakın olmasada arkadaşımdı ona da bahsetmiştim bu kelebeklerden ve benimle beraber olacağını söylemişti.
İçeri geçip telefonumu aldım, ve onu aradım. İlk başta açmasada bir süre çaldıktan sonra açıldı.
" Alo Felix, naber?"
" İyi, senden?"
" İyi bende, şey dicektim ben.."
" Ney dicektin sen?" Sesinde alay vardı, benimle dalga gerçiyordu sanırım. "Dalga geçmesene bi sen" güldü. " Pekala prenses buyur seni dinliyorum"
" Şu kelebek olayı, bu gece gizlice babamın çalışma odasına giricem. Ordan ne olduğunu anlarım"
" Emin misin?" Ciddileşmişti. O ciddi olunca bi tuhaf oluyordum, alışkın değildim çünkü.
" Evet, babam herşeyimi orda saklıyor." Tekrardan gülmüştü, bu sefer neye güldüğünü anlamadım. " Ne var? Neye gülüyorsun sen öyle?" Sesimde öfke vardı.
" Baban herşeyini orda saklıyorsa orayı kilitlemiş olmalı değil mi?" Haklıydı, orası hep kilitliydi. Gece gündüz demeden hep kilitlerdi orayı.
"Evet, kilitli ama ben bi şekilde girerim merak etme sen" tekrar güldü " nasıl olucak o?"
" Ya sen bi dalga geçmesene, sinirimi bozuyorsun" kahkaha atmıştı şimdi de, ben ona gülme dedikçe gülüyordu resmen. " Tamam prenses, sakin ol"
"Neyse ne işte, sen bu gece gel kapının önüne"
"Peki ya odaya giremezsen?" İç çektim "Giricem, ne olursa olsun giricem o odaya sen gel"
"Tamam dediğin olsun bakalım, gece saat 3.00'da ordayım tam üçte bak" ofladım "Tamam orda olucam hadi kapatıyorum"
"Tamam" tam kapatacağım esnada seslendi. " Samantha" sesinde endişe mi vardı? "Efendim?" İç çekti " Ne olursa olsun... Kendine dikkat et, tamam mı?"
"Tamam merak etme sen, iyi olucam"
Telefonu kapattım, saat neredeyse yedi olmuştu. Babam birazdan gelirdi, odamdan çıktım ve babamın çalışma odasına gittim. Etrafına bakındım görünürde kimse yoktu, hizmetçilerden bahsediyorum. Genellikle hep dolaşırlar, şimdi nedense yoklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ KELEBEK
General FictionHer yerde o kelebekten vardı, ben sadece o kelebeğin ne olduğunu anlamaya çalışmıştım. Ama işlerin böyle olucağından bi haberdim.