Dipsiz kuyu

8 1 1
                                    

Herkese merhaba arkadaşlar. Bu benim ilk hikayem umarım beğenirsiniz💞💞










Dışarıda yağmur yağıyordu. Fazla gürültülüydü ve küçük kız gürültüden nefret ederdi. Fakat gürültünün tek kaynağı o değildi. Aşağıdan gelen annesinin ve babasının bağırışmaları ve yere düşen cisimlerin kırılmasıydı. Korkuyordu. Ya o adam annesine birşey yapar korkusuyla yataktan aniden fırladı ama kalkmakla kaldı. Korkuyordu. Ne yapabilirdi ki. Babası olarak görmek istemediği adamın annesine vuran ellerini mi kıracaktı? Ah hayır bunun için daha çok küçüktü.




Aynanın karşısına ilerledi ve küçük bedenini süzdü. Korkudan bembeyaz olan suratı, gece karası zift siyahlıgında beline kadar uzanan düz saçları ve yemyeşil gözleri. Üzerindeki elbise beyazdı. Ama bu bile içindeki karanlığa Renk veremezdi. Yavaş adımlarla kapıya ilerledi. Yavaşça kapıyı açtı ve koridora çıktı. Buradan sesleri daha net geliyordu ve istemsiz ellerini kulaklarına koyma isteği uyandırıyordu


Annesinin ağlamaktan harap olmuş yüzüne dudaklarını büzerek baktı. "Yeter artık! Bize bunu neden yapıyorsun kemal? O kadınla seni bu kaçıncı basışım? Hiçmi utanman yok senin? İki tane kız çocuğu yetiştirdim ben. Hadi bana saygın yok peki onlar?  Müge daha çok küçük. Senin bu yaptıklarını duymak bile istemez. Nasıl bir insansın sen? Benim kızıma böyle bir acıyı yaşatmaya hakkın yok senin" dedi annem kısılmış sesiyle. Evet annem bu halde bile ablamı düşünüyordu. Ben onun için önemli değildim. Peki neden? Neden annem beni de anmadı? Neden sadece ablam? O bencil kötü kalpli ablam annemin en sevdiği kızıydı. Peki ben? Ben onun için sadece bir utanç kaynağı mıyım? Ben onu çok seviyorum çünkü doğduğumdan itibaren hep onlarla yaşadım. Ama annem bir kere bile bana sarılmadı veya okula giderken saçlarımı hiç örmedi. Ama ablama yaptı. Ablamı sevdi. Onu korudu, kolladı. Beni ise bu dipsiz kuyunun karanlığında yalnız bıraktı. Umut ettim. Belki annem beni de sever, saçlarımı örer hatta kim bilir uyurken yanağımdan öper diye ama bunların hiçbiri olmadı. Olmasında. artık istemiyorum.

Anneme öfkeyle bakan adam elindeki içkiyi duvara fırlattı. Tekrar anneme döndü. "Siktir git karşımdan! Hatta dur ben gidiyorum. Daha fazla senin ve o iki küçük orospularını görmek istemiyorum. Ve evet o kadının yanına gidiyorum çünkü senin veremediğin herşeyi o verdi bana. Hepinizden nefret ediyorum. Senden De, o kızlarından da! Siktir olup gidin hayatımdan!" Deyip dış kapıya yöneldi ve kapıyı çarpıp gitti. Annem yere dizlerinin üzerine çöküp sarsılmış bedeniyle hıçkırarak ağlamaya başladı. 'Ağlama anne ne olur' diye düşündü içinden Küçük kız. Ardından yavaş adımlarla aşağı indi. Annesinin yanında diz çöküp "anne ne olur ağlama?" Dedi. Annesi ağlamaktan harap olmuş bir şekilde kafasını kaldırıp küçük kıza baktı. Ve sinirle kızı yere itti. Kız neye uğradığını şaşırdı. Annesi neden böyle bir tepki vermişti ki şimdi?

Sinirle soluyan kadın "git buradan! Herşey seni doğurmam yüzünden oluyor! İstenmiyorsun tamammı. Hiçbir zaman sevmedim, hiçbir zaman istemedim seni! Neden doğurdum ki seni? En başında aldırmalıydım. Seni asla doğurmamalıydım! Asla!" Diye nefretini kusup yukarı çıktı. Kalbimiydi bu kırılan? Ruhunun incileri miydi yere düşen? Annesi küçük kıza onu hiç sevmediğini, hiç istemediğini söylemişti. Bunu zaten  biliyordu. Küçükte olsa bunu kavrayabiliyordu. Küçük kız içinden 'peki neden? Beni doğurmak istemedin o zaman neden beni yapmak zahmetine düştünüz? Benden bu kadarmı nefret ediyorsun anne? Ben senin kızınım ama?' diye içindeki çığlıkları dindirmeye çalıştı. Gözlerini kapatıp tekrar annesinin o sözünü hatırladı. 'hiçbir zaman sevmedim, hiçbir zaman istemedim seni!' gözlerini açıp karşışındaki duvara baktı. Gözlerindeki boş bakış küçük bir kıza göre fazla duygusuzdu.



Hala yerde savunmasızca oturuyordu. Ve hissetti kız. Ne kadar küçükte olsa içindeki karanlığı en derinden hissetti. Ve onu bu dipsiz kuyudan kimse çıkarmak istemedi. Zaten o da istemiyordu.

Güneş ve AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin