toprak

39 12 48
                                    

    Evet, adı buydu. Zoro. Sadece Zoro.
Yeşil tutamları gözlerinin önüne düşen genç kaldırımdan kalktı. Yine dışarda geçirmişti geceyi. İçi sıkıldığında sokak lambalarının altında oturup kaldırımlara derdini anlatmak hoşuna giderdi. "Keşke" dedi iç çekerek. "Keşke yağmur yağsa". "Ama çok yağmasın, çok ıslanırsam hasta olurum geberir gideriz şuralarda." Diye de geçirdi içinden.

    Ah, şansa bakın. Yağmur yağıyor. Yağmurun altında dolaşmayı da severdi genç adam. Bütün derdini tasasını silip atardı. Hiçbir şeyin değerini bilmedikleri gibi yağmurun da değerini bilmezdi kimse. Şemsiyelerini açıp yüz çevirirlerdi ona.

    Yeşilli genç, yavaş ve titrek adımlarla eve yöneldi. Eve varınca çaldığı kapıyı açacak kimsesi de yoktu. Zavallı. Küçük yaşta terk edilmişti Zoro. Yıllarca o iğrenç insanların eğitimin(?) e'sinden haberleri olmadan çocukları yetiştirdiği aşağılık yurtlarda yaşamaya çalışmıştı. Liseye geçtiğinde oradan kaçmış ve bir markette kendine yarı zamanlı bir iş bulmuştu. Hatta market sahibi yaşlı adam Zoro'ya uygun kiralı bir ev bulmuş ve eşyalarıyla beraber yerleştirmişti. Tabii Zoro'nun eve uğradığı pek söylenemezdi. Çoğu akşamını dışarda geçirir sabaha yakın eve gider bir kaç saatlik uykuyla okula yollanırdı. Ailesi sokaklar olmuştu onun.

    Sokaklar evi, yalnızlık dostu, sokak lambaları kardeşi, kaldırımlar yoldaşı, eski duvarların çatlaklarından akan yağmur suları göz yaşı olmuştu.

    Bir sınıf daha atlamıştı zor bela. Zaten bir halt bildiği de yoktu. Kopyayla bir şekilde geçiyordu ya ona bakın siz. Bu yılın da diğerlerinden bir farkı olmayacaktı. Aynı tas aynı hamam işte, ne bekliyordu zaten.

    Belki bu yılın daha iyi geçmesi için birşeyler dileyebilirdi. Diğerleri gibi aşk, daha iyi ders notları, para falan. Belki aile? Aşkla meşkle uğraşıcak biri değildi Zoro. Kendi derdi yetmiyormuş gibi bir de onun sıkıntılarını çekemezdi. Dersler de çok umurunda değildi. Biraz para fena olmazdı hani. Yaşlı bunak şu sıralar harçlığını doğru dürüst vermiyordu. Kira günü de yaklaşmıştı, yeniden bunakla konuşması gerekecekti anlaşılan.

    Her şeyi siktir et. Derin bir nefes alıp eve girdi. Gördüğü manzara pek iç açıcı değildi ama ne yapalım. Hayat herkese adil davranmıyor. Asla mutlu hissettirmeyen bir tınıyla kıkırdadı Zoro. Sanırım deliriyor.

    Okula geceden kalmış bir alkolik gibi gitmek istemediği için üstünü bile değiştirme zahmetinde bulunmadan topraklı kıyafetleriyle yığıldı yatağına. Yarın, yeni gün, belki yeni herhangi bir şeyler. Ama bir şeylerin değişeceğinden emindi.
 
    Kendini uykunun kucağına bırakmadan önce en azından bir şeylere inanmak istedi. 

    Bir şeyleri düzeltebileceğine.

    Yeni sınıfının ilk günüydü.

~21.09.20                                                    08.42

  "Onu ilk gördüğüm an. O çok güzel."

    Dileklerin bu kadar çabuk kabul olduğunu bilseydi çoktan dilerdi Onu.

  Değil mi?

                                      
                                          •••••••
                                        °°°°°°°°°
                             ~toprak yağmura~

"İlk görüşte aşka inanır mısınız bayım?"
"Aşk siz iseniz neden inanmayayım."

                                     

                                 

"toprak yağmura..."Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin