yağmurlar

29 10 67
                                    

"Sokaklar sakin, geceler karabasan..."

    Yine bir kabusa veda ederek uykusundan sıyrılmıştı Zoro. Yine terkediliyordu. Umutlarını bağladığı o kapının yüzüne binlerce defa kapanışını seyretmişti. Uzun zaman sonra sadece bir tane rüya görebilmek istiyordu. Belki annesinin yine saçlarını okşayıp ninniler söylediği o akşamları hissetmek ya da babasını kapının önünde beklerken uyuya kaldığı haftasonlarına döndüğünü görmek...

"Vazgeçtim rüyalardan..."

    Normal bir rüya göreli ne kadar geçmişti hatırlamıyordu bile. Bu sikik kabuslar yüzünden gözüne bir damla uyku girmiyordu. Zaten boktan olan uyku düzeni her geçen gün daha çok bozuluyordu.

    Okulların açılmasından bu yana neredeyse iki ay geçmişti ve hayatı nispeten aynıydı. O'nun dışında. Okula sadece O'nu görmek için gidiyordu. Aynı sınıfta olmalarına rağmen hala aralarından iki kelam geçmemişti. Birbirlerinin adlarını bile bilmiyorlardı belki. Zoro, O'nunla konuşacak cesareti kendinde bulamıyordu. Okulun başından beridir kim bilir kaç kız O'na çıkma teklifi etmişti. Bu kadar kısa sürede bu kadar teklif. Yazık. Hiç biri de kabul edilmemişti ya. Bir de kendini cesur sanırdı Zoro. Şu ezik kızlar kadar bile değildi. Ne vardı işte, alt tarafı gidip adını soracaksın ve numarasını isteyeceksin aptal. Sınıf arkadaşısınız sonuçta, normaldir. Değil mi?

    Bugün O'nunla konuşmayı kafasına koymuştu. "İki aydır neredeydin Zoro?" Yıllardır giymekten rengi solmuş okul formasını üzerine geçirdi. Aynanın karşısında kendine bakıyordu. Vücudu iyi yapılıydı, yüz kasları belirgin, gözleri hafif çekikti. Gayet yakışıklı ve karizmatik biriydi.

Kendince.

    Bir ilkokul çocuğunun çantasından daha boş olan bohçasını alıp evinden ayrıldı. "Gerizekalı. Anahtarı içeride unuttun." Kendinin bile zor duyduğu bir sesle söylendi. Derin bir iç çekti ve sakin kalmaya çalıştı. Hoş çilingirci bile bakmıştı bu genç adamdan, haftada bir kez anahtarı unutmazsa kıyamet kopacak demekti.

    Hava bugün de yağmurluydu, sevindi. Kapının kenarında ki şemsiyeyi el yordamıyla buldu ve binadan çıkınca yeşillerinin üzerine tuttu. Adımlarını hızlandırmadan önce telefonunu çıkarttı, şarkısını açtı ve seri adımlarla okula yöneldi. Okula yakın yağmur yavaşlamış ve giderek durulmuştu, şemsiyeyi kapattı, suyunu akıttı, çantasına yerleştirdi ve adımını bahçeye attı.

    Okul bahçesi üst sınıflarda ki yapışık, yılışık çiftlerle doluydu. Öğretmenlerin çok da bi halta yaradıkları yoktu hani, herkesi görmezden geliyorlardı. "Madem sevişeceksiniz okula gelmeyin bari. Sizi izlemek zorundamıyım ben." Elinde olsa herkesi okuldan siktir eder sadece O'nunla başbaşa oturmak isterdi. "Aşk meşk yalan dedikten sonra eşşek gibi platonik kalınca girdi mi götüne Zoro?"

    Sınıfa girdi genç aptal, en arka köşedeki yok olmaya yüz tutmuş sırasına oturdu. Hah, emektar masa. Zoro'ya dayanabilen sayılı sıralardan. Dersin ortasında masanın kenarını yontarken elini kesip tuvalet izni istediği çok olurdu. Gerçekten sıra yontulmaktan düzgün çember halini almıştı.

'Zavallı yaratık.'

    Sabah dersleri bitmiş öğlen paydosuna girmişlerdi. Yeşilli yana döne sarışını arıyordu koridorlarda. En sonunda bakmayı asla akıl etmediği kantin sırasında farketti altın saçları. Bugün ayrı bir parlaktılar sanki ama hergünkü gibi bakımlı ve şekilliydi. Güneş rengini, denizler dalgasını, kumsallar kokusunu bırakmıştı her bir tutamına, ayrı ayrı. Gözleri okaynusla boyanmış bir çift inciydi.

    Kantinden ayrılıyordu, peşinden gidecekti tabii. Yine yanında bir kız vardı, zoroyu görünce O'nun yanından ayrıldı.

"Merhaba, tanışabilir miyiz?"
İçinden konuşmasına devam etti. "Kafatasını sikeyim Zoro, böyle sohbet mi başlatılır? Aptal!" Elini öne doğru uzattı, elleri titriyordu. Sarışının farketmemesini umarak gözlerini sıkıca kapattı. Uzattığı elini birinin tuttuğunu hissetti.

İlk defa geri çevrilmiyordu.

"Tabii ki tanışabiliriz. Gel bahçeye çıkalım."

    Bir anda bahçeye doğru koşmaya başladı. Zoro'nun elinden tutup peşinden sürüklüyordu. Aylar sonra ilk defa birisiyle konuşmuş olmanın verdiği garip his ve utançla peşinden adımladı yeşilli de.

"En azından kabul etti."

04.11.20 20.42

"Bugün O'nunla konuştum. Gerçekten yaptım mı?" Telefon rehberini kontrol etti hızla. Evet yapmıştı, kabus değildi.

"Numarasını verdi, sanırım artık evliyiz. Doğum günümü sordu ısrarla. Söylemek istemedim. Lanetli gün. Benimle lanetlenmiş. Ama sürekli sormaya devam edince dayanamadım. 11.11.2003. En sevdiği kek limonluymuş, benimki havuçlu ve tarçınlı, yanında süt yoksa yemem ama. Çok fazla konuşmadık aslında. O sordu, ben cevapladım. İsterse sabaha kadar konuşabilir. Ben onu yine dinlerim, zaten başka işim de yok. Gerçi susmasını istesem pek yapacak gibi de durmuyordu?"

    Zihnini her zaman ki gibi uykuya teslim etmeden önce yeniden düşündü bugünü. Onunla konuşmak bile hayal gibi geliyordu. Bir de ona aşıktı. O'da aşık mıdır?

Keşke.

                                             ~

"Beni sevmezsen, yağmurları sev, bulutlar ağlasın, sen gül güneş doğsun yeniden..."

                                        •••••••
                                       °°°°°°°°°
                             ~toprak yağmura~

"Güneşim söndü. Gözlerime bakabilir misin?"

"Yine yağmur yağıyor. Neden ağlıyorsun?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

"toprak yağmura..."Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin