nilüfer ile kılıç

182 8 2
                                    


bir zamanlar bir asker yine bir savaşa girmiş ve maalesef bu savaşta yenilmişler,asker bütün ordusunu kaybetmiş ya esir düşmüşler ya da ölmüşler tüm hızı ile oradan kaçmış.son sürat hiç bilmediği bir ormanda ilerliyordu uzun zaman sonra asker önünde bir nehir görürü fakat bunu tam olarak algılayamıyordu hayal ile gerçeği hem susuzluktan hem yorgunluktan hemde açlıktan karıştırıyordu.elindeki kanlı kılıcı tüm gücü ile tutuyordu,zaten fazlada gücü kalmamıştı.

bir süre nehire baktı en son gerçek olduğuna karar verip oraya doğru ilerlemeye başladı yaklaştıkça suyun sesi artıyor,suyun sesi artıkça asker seviniyordu.yorucu bir yürüyüşün ardından asker nehir kenarına vardı elindeki kılıcı bırakıp sudan içmeye başladı.sudan olabildiğince faydalandı en son ise yorgunluktan nehrin kenarında uyuyakaldı

bi süre sonra bi ok atılma sesi ile uyandı,oku gördüğü gibi ayağa fırladı yerdeki kılıcına uzanmak için hamlede bulundu ki kılıç elinden kayı verdi ve nehrin tam ortasına sapı yukarı gelecek şekilde saplandı asker kılıcı almak için hamle bile yapamadan ikinci okun gelmesi ile oradan hızlıca uzaklaştı.

zavallı kılıç orada bir başına suyun içinde kaldı nehir durmadan akıyor yanından geçen balıklar,yosunlar dahi onu umursamıyordu.her geçen gün suyun sürekliliğinden aşınıyordu da,amma bir gün onu kökünü daha yeni salmış bir nilüfer çiçeği bu yalnız kılıcı gördü günlerce onun yalnızlığını izledi aslında o da yalnızdı ama onun yalnızlığı ve çaresizliği nilüferi daha çok üzmüştü ona o kadar çok üzüldü ki bir gün o onu hiç görmemiş olsada o onu hiç duymamış olsa da bir cesaret nilüfer köklerinden vazgeçip kendini akıntıya bıraktı

akıntı nilüferi kılıcın yanına kadar götürür ama nilüfer kökleri olmadığı için hiç bir yere tutunamaz ve kılıca dayanır

"sende nesin böyle"

dedi,kılıç şaşkın bir tavırla

"benim ne olduğumun bir önemi yok senin nasıl böyle oldun asıl"

dedi,merakla

"uzun hikaye ama günlerdir buradayım yakında aşınarak paslanıcam ve akıntıya kapılarak ölücem"

diyince nilüfer çok üzüldü yakında ölecek biri için köklerinden vazgeçmişti ama üzüntüsü buna değil kılıcın öleceğineydi

"bende senin için köklerimden vazgeçtim bende yakında köklerim olmadığı için ölücem"

diyince kılıç bi varlığın ölümüne sebep olduğu için çok üzüldü

"neden böyle bir şey yaptın ki?"

diye,sordu korku ile bugüne kadar bir çok kişinin ölümüne neden olurken gözünü kırpmamıştı ama bu sefer ruhu sıkışıyordu

"sen yalnız kal istemedim"

"iyi de neden beni tanımıyorsun sesimi bile şimdi duydun"

"hissettim"

dedi,nilüfer tüm saflığıyla.ama hissetmek ne demekti kılıcın az önce yaşadığı değişik duygu muydu acaba?aslına bakarsanız kılıç bu zamana kadar hiç böyle bir merhamet görmemişti böyle şeyler hissetmemişti onun tek bir gayesi vardı öldürmek ama şimdi nedense yaşatmak istiyordu...

"neyi hissettin"

"bilmiyorum,bi şey beni buraya çekti sanki."

dedi,düşünceli bir ses tonuyla ve devam etti

"nede olsa ikimizde ölücez değil mi?bu kısa zamanımızı bunları düşünerek harcamayalım istersen"

diyince,kılıç duraksadı hem nilüferin ölümüne sebep olduğu için vicdan azabı çekiriyor hemde nilüfere sahip olduğu için kendini çok mutlu hissediyordu.en sonunda cevap verdi

"olur,ama seninle uzun zamanlarımda olsun istiyorum"

"nasıl olacak demedin mi yakında ölücem diye?"

"evet,yakında ölüceğiz ama birgün başka bir biçimde...?"

diyince,nilüfer kılıcın neyden bahsettiğini anladı ve oracıkta 'bir gün başka bir biçimde tekrardan birbirlerini bulacaklarına' yemin ettiler.

ve dedikleri gibi ikisi de kısa bir zaman sonra öldü.nilüferin solmuş yaprakları kılıcın ise paslanmış demirleri kendilerini akıntıya bırakarak sonsuz bir yolculuğa çıktı...

...

eee nasıl buldunuz??
yorumlarınızı bekliyorum 😚😚

kıssaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin