f

2.4K 249 642
                                    

Minho ve Jisung arabadan iner inmez, Jeongin hemen Jisung'un koluna yapışmış ve peşinden sürüklemeye başlamıştı. Minho arabanın anahtarını cebine atıp arkalarından gülümserken peşlerinden içeriye doğru ilerlemeye başladı. Jisung ile birlikte Hyunjin'in sergisine gelmişlerdi, Fransa'daki ilk sergisine. Hyunjin'in en büyük hayallerinden birisinin bu olduğunu biliyordu o yüzden onun adına mutluydu. Hem başka bir ülke, başka şehirler, mekanlar ve insanlar hepsine iyi gelmişti.

İçeri girdiğinde karşılaştığı yoğun kalabalıktan dolayı gerileyecek gibi oldu, burada Hyunjin'i nasıl bulacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Kalabalığın arasından ufak ufak sıyrılmaya çalıştı, en sonunda girişteki yoğunluk azaldığında tanıdık birilerini aradı gözleri. Jisung ve Jeongin'in nereye kaybolduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. O küçük sıçan her gördüğü yerde sevgilisini ondan çalmaktan çekinmiyordu.

"Gelmişsin." Hyunjin'in sesi ve sırtında hissettiği koluyla etrafa bakmayı bırakıp gülümsedi Minho. Uzun süredir yoğunluktan görüşemiyorlardı, onu özlemişti. "Geldik." dedi Jisung'u da katarak. Hyunjin bir anlığına etrafına bakacak gibi oldu ama Jeongin faktörünü hatırladığında tekrar Minho'ya dönmüştü.

"Onu bugün rahat bırakırsa şükret, bazen Jisung'a mı aşık bana mı anlayamıyorum."

Güldü Minho. "Jisung'un başına gelenlerden sonra duygusal olarak çok bağlandılar, bir şey diyemem." Hyunjin üstünden uzun zaman geçmesine rağmen bedenine hala bir ürperti bahşeden anılarını hatırladığında az önceki rahat tavrı aniden bozulmuştu. Yine de belli etmemeye çabaladı.

"Öyle," diye geçiştirdi, hatırlamak istemiyordu. "Gezdireyim seni o zaman." Aynen söylediği gibi, Minho'yu ilk tablodan sonuncuya kadar tek tek açıklayarak gezdirmeye başladı. Henüz sergiyi yarılamamışlardı ki ortadan kaybolan ikili tekrardan damladı yanlarına.

Jeongin gülümseyerek Hyunjin'in yanına geçmişti. Hyunjin onun dudağı küçük bir öpücük kondurup geriye çekildi.

"Sevgilim." Jisung bulduğu ilk boşlukta Minho'nun yanına yanaşırken Minho gülümseyerek kolunu onun omzuna atmıştı. Saçlarının izin verdiği kadar açıkta kalmış alnına bir öpücük bıraktıktan hemen sonra "Güzelim?" dedi onu yoklamak ister gibi.

Jisung Minho'nun parmaklarıyla oynarken konuştu. "Başım ağrıyor, arabada ağrı kesici var mı?" Minho bir saniye duraksadı, ağrı kesici vardı olmasına ama unuttuğu önemli bir şeyi hatırlatmıştı bu ona.

Jisung'un antidepresanları.

"Sen ilaçlarını içmedin." dedi kendi kendine. Unuttuğuna inanamıyordu. Hızla elini cebine atıp arabanın anahtarını çıkarırken Jisung onu durdurdu. "Acil değil." diye mırıldansa da Minho ikna olmamıştı.

"Bagajdaydı, gel." Minho bileğinden tutup onu peşinden sürükleyecek gibi olsa da Jisung kıpırdamadı ve olduğu yerde homurdandı.

"Minho..." istemiyordu. O şeyleri içmekten bıkmıştı.

Minho son zamanlarda ondan bu itirazları çok alıyordu, Jisung çoktan iyileştiğini düşünüyor olmalıydı. Belki de onu ilaçlardan iten farklı bir şey vardı, bilmiyordu. "Jisung, hadi balım." dedi ikna edici bir tonda. Jisung, Hyunjin'in sergisinde olay çıkarmak istemediğinden arabaya kadar ona eşlik etti.

Arabanın yanına kadar geldiklerinde tekrar durdurdu Minho'yu. "Minho, ben gerçekten içmek istemiyorum."

"Bunların reçeteli antidepresanlar olduğunu ve seni iyileştireceğini ikimiz de biliyoruz değil mi?" deyip sızlanan Jisung'a aldırmadan arabanın bagajını kaldırdı Minho. "Yaşadıkların normal şeyler miydi sence?" İlaç poşetini alıp ona doğru ilerledi.

unknown ✗ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin