Ben Evla ismim pek alışılmış değil biliyorum ama ismimi seviyorum.
Biraz kendimden bahsedeyim, 16 yaşındayım ve klasik bir Türk ailesinin kızıyım.
Şuan 'Ne yapıyorsun?' derseniz sevgili ailemin bağrışmalarını dinliyordum ta ki kapıya gelip benden sinirini çıkarana kadar.
-EVLA!
Hep böyle sert olmak zorunda mıydı?
-Efendim anne?
-İşe yaramazın tekisin gün boyu yaptığın tek şey oturmak veya yatmak ne kendine ne de bize bir yararın var kalk evi topla bari!
-Haklısın anne...
Anneme söylemek istediğim tek şey işe yaramaz olduğumu bildiğim sonuçta artık reşitim neden beni bırakmıyor? O kadar kötü müyüm ki ben?
Yavaşça ayağa kalktım ve odama göz gezdirdim, yarı dağınık yatağım ve masama saçılmış bir yığın kitap...
Olabildiğince hızlı olup kitaplarımı topladım ve tüm duvarı kaplayan kitaplığıma yerleştirdim, kitap okumak gerçek dünyadan kopmamı sağlıyordu belkide kaçış yolumdu.
Kitaplarımdan başka önemli birşeyim olmadığına karar verdikten sonra hızla odamdan çıktım, her ne kadar görünmemeye çalışsamda ev halkının nefret ve iğrenti dolu bakışları yine üzerimdeydi. Sonuçta ben onların sorunlu kızıydım...
Bazen size de oluyor mu bilmiyorum ama derslerin arasında sıkışıp kalacak gibi olduğum için konunun ders olduğu ortamlardan bile uzaklaşmaya çalışıyorum. Ama maalesef özellikle babam için ders önemli bir unsur. Ölüm döşeğinde bile olsam ders çalışmamı isterdi...
Mutfağa geçip etrafı toplamaya başladım, bulaşıkları teker teker yıkadım ve tavada geçmeyen bir leke olduğu için süngerin sert tarafını kullanmaya karar verdim. Tavayı güzelce yıkayıp kenara koyduktan sonra annem sinirli bakışlarını üzerimden çekmeden yanıma ilerledi ve tavayı inceledi.
Ondan onay almayı bekledim, ama sadece yanağımdaki acının yüzümü kapladığını hissettim. Belkide kendimi tutmalıydım, sakin kalmalıydım, ama o an ki acı ile gözümden düşen yaş bir oldu. Ben ne olduğuna anlam veremeden annemin yüksek sesi kulaklarımı doldurdu.
-BİR BOKU BECERSEYDİN ŞAŞARDIM, TAVAYI ÇİZDİN!
Ses çıkarmadım, öylece yere baktım, ne yapabilirdim? Küçük bir çizik yüzünden annemden sert bir tokat yemiştim.
Annemin yüzüne bakmadan odama koştum. Gözlerimden yaşlar bir bir akarken kendimi tutamıyordum. Belki bu size çok küçük bir şey gibi geldi bilmiyorum ama bunu her gün yaşamak acıtıyor.
Odama girdiğim anda kapıyı kilitledim. Kimsenin beni bulmasını istemiyordum, görmesini, duymasını, dokunmasını hiç bir şeyi istemiyordum.
Panik atağımdan söz etmiş miydim? Kendisi en yakın arkadaşım çünkü bana çoğu kişiden daha çok uğruyor.
Nefesimin kesildiğini ve ellerimin titrediğini hissettim, başım dönüyor kendimi kaybediyordum. Gözümdeki yaşlar ardı ardına dizilirken kendime sarıldım ve konuşmaya başladım.
-Geçti, geçti, bir şey yok, burdasın, nefes alıyorsun, sakinsin.
Bu şekilde kendimi avutuyordum, belki bana bunları söylemesini istediğim kişinin yanımda olmadığı için kendi kendime yetmeye çalışıyordum.
Kapım çaldığında irkildim. Babam olduğunu anlamıştım, her tartışma sonrası bana en büyük işkenceleri yapmış olsa bile yalanlarla beni avutan o adam. Babam.
Tek kelime etmeden kapıyı açtım. Eğer açmazsan kıracağını hatta daha kötüsünü yapacağını biliyordum.
Babam yavaşça içeri girdiğinde geri çekildim, yüzüme o iğrenen ifadesiyle bakıyordu ben ise sadece yere bakıyor ve göz teması etmek bile istemiyordum.
Eliyle çenemi tutup kaldırdı. Gözlerine baktığımda içindeki nefreti görebiliyordum. Benden tiksiniyordu. Ağzından çıkan tek bir kelime beni yıkmaya yetti.
-İğrençsin.
Çenemi sertçe bırakıp odamdan çıktı. Kendimi yere bıraktığımda kendime sorduğum tek bi soru vardı 'Beni bu kadar iğrenç yapacak kadar ne yapmış olabilirim ki?' belki kaderim buydu. Bilmiyorum.
Aklıma gelen tek bir isim vardı. Beni seven nadir insanlardan biri. Belkide en gerçeği. Sevgilim Caner.
Caner benden 1 yaş büyüktü ve ilk aşkımdı. İlk ve son aşkım olmasını istiyordum. Bana sevgiyi öğretmişti. Yanımdaydı. Ne olursa olsun benimleydi.
Genellikle internet üzerinden konuşuyorduk çünkü okulda yanında olmamı istemiyordu. Arkadaşları sorun çıkarıyormuş.
Benim için sorun değil yinede beni sevdiğini söylüyor ve ihtiyacım olan şey bu.
Yattığım yerden kalktım ve telefonumu alıp yatağıma uzandım. Caner'in mesaj kutusuna girdim ve yazdım.
-Caner selam! Umarım uyumamışsındır çünkü seni özledim!
Çevrimiçi... Az önce görüldü... Çevrimdışı...
Görüldü mü? Caner'in bana kazık atacağını düşünmüyordum belkide işi çıkmıştır.
İçeriden gelen koşturma sesleri arttığında irkildim. Telefonumu bıraktım ve odamın kapısını açıp baktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarı Yolda
Teen FictionEvla hayatla 16 yaşında yüzleşmiş bir kızdı, belki bu size tam zamanında veya erken gelmiş olabilir ama hayatla tanışması onun için ağırdı. Peki bu hikayenin sonu?