Alfa, bağırış sesleri karşısında gözlerini araladı. Minho ile Jisung yine ve yine kavga ediyorlardı. Yataktan doğrularak kenarda duran terlikleri ayağına geçirip alt kata indi. “Jisung! Sana kaç defa söyleyeceğim o çocuğa bulaşma diye?”
Minho ellerini beline koymuştu, Jisung ise oturur pozisyondaydı ve kendini küçültebildiği kadar küçültmüştü. Bu onun haksız olduğunu gösterme şekliydi.“Ne oluyor yine sabah sabah?” Hyunjin Jisung’un karşısında ki koltuğa bıraktı vücudunu. Minho domatese dönmüştü. Yüz ifadesi de baya gülünç durumdaydı.
“Okulunda ki bir çocuk vardı hatırlıyor musun? Şu durumu yerinde olmayan garip hareketleri olan ve başı tefeciler ile dertte olan.” Hyunjin onaylar mırıltılar çıkardı. “Dün o çocuğu tefeciler sıkıştırmış. Jisung da çocuğun önüne atlamış! Düşünebiliyor musun? Adamların silahları var ne yedikleri belirsiz ve benim gerizekalı sevgilim çocuğu korumak adına önüne atlamış!” Minho her cümleyi söylediğinde biraz daha sinirleniyordu.
“Sincap surat, kaşınmışsın bu defa. Hiç bizden destek bekleme.” Changbin elindeki elmayla mutfaktan çıkarken konuşmuştu. “Changbin’e katılıyorum Jisung, ellerinde silah olan adamların karşısına kendini atarak canını da tehlikeye attın.” Hyunjin sonunda konuşmuştu. Jisung dolu gözleriyle kafa salladı. Sevgilisine dönerek “Özür dilerim.” dedi. Kısık çıkan sesi karşısında Minho ona baktı.
“Özür mü diliyorsun, Jisung? Lütfen hareketlerini ve sözlerini kafanda bir tart öyle konuş benimle.” Bir daha omeganın yüzüne bakmadan kapıyı çarparak dışarı çıktı. Jisung ise hızla arkasından koşarak dışarı çıktı.
“Aman be bunlarda her gün kavga edecek bir şey buluyorlar.” Changbin Hyunjin’in karşısına oturdu. Elinde ki kırmızı elmayı ısırırken aynı masallardaki kötü cadılara benziyordu.
“Sen Jeongin ile kavga etmiyor musun?” Changbin omuz silkti. “Ben onun her dediğini yapıyorum. O yüzden etmiyoruz.”~
Jisung, alfanın peşinden koşuyordu ama alfa o kadar hızlı yürüyordu ki ona bir türlü yetişemiyordu. “Minho!”
Alfa olduğu yerde durdu. Yavaşça omegaya dönerek duygusuz gözlerle baktı. Jisung hemencecik kollarını Minho’nun beline sardı. Hem ağlıyordu hemde konuşmaya çalışıyordu. “Özür dilerim. Çok aptalım biliyorum yapmamalıydım. Ama bir anda onu öyle savunmasız görünce kendime engel olamadım. Çok özür dilerim.” Minho kollarını ona sarmadığı için ağlayışı daha da şiddetleniyordu.
“Sarılsana bana! Neden sarılmıyorsun? Bir daha bana sarılmayacak mısın?”Artık Jisung da Minho’ya sarılmıyordu. Sorgular gözlerle alfayı inceliyordu. “Konuşsana. Neden susuyorsun? Böyle salakça birşey yaptığım için ayrılacak mısın benden?”
Jisung burnunu çekti. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü.“Evet Jisung, ayrılacağım.” Minho’nun sözleri bir ok misali Jisung’un kalbine saplanmıştı.
Ya da bu sadece şizofren hastası olmasının ona oynadığı bir oyundu. Çünkü Minho şuan bahçede yoktu ve o yerde, dizlerinin üstünde oturuyordu.
“Hey Jisung! İyi misin?” Seungmin elini göbeğine koymuş zorlukla yürüyerek bahçe kapısının ordan ona doğru yürüyordu.
★|†
Patrona karşı gelinmez Jin
Bayan Rose:
Sevineceğiniz bir haberle geldim😊Jin:
Emrinizdeyiz komutanım🐺Bayan Rose:
Diyorum ki yarın akşam bir yemek
düzenleyelim aramızda
Hem Felix ablasını da getirebilir
onun için de değişiklik olur
Sizde arkadaşlarımızı çağırabilirsiniz
tabiki de 🥰Jin:
OJA GERCEKTEN Mİ
ama bayan Rose lütfen
şu yaşlı keltos mudur emojisi
kullanmahin cok sinir bozuch
VE
geliyorum
send me yor location🙊🙉🙈Taehyung:
Bende gelirim. Jungkook’u çağırabilir
miyim?Bayan Rose:
Tabiki tae bende Hyunjin’i çağıracağımFelix:
Hyunjin mi?|Ablama sormam lazım
Jin:
OHA LALİSA GELECEK
VE BENDE SİZİNLE BİRİNİ
TANİSTİRACAGİM👉🏽👈🏽🍓Bayan Rose, Taehyung ve siz tarafından
mesaja ‘👍🏽’ emojisi bırakıldı.★|†
Artık hyunlix kaynassin ama değil mi😲😲😲
Jisung ve Jin üzümlü kekim🤧