Sinirle arabadan indim. Kapıyı çarparak kapattım ve düğmesine basarak kilitledim. Bugün işimde bir sorun çıkmıştı ve onu çözmek için uzun uğraşlar vermiştim. Sonunda çözmüştüm. Ama yorgunluktan delirmek üzereydim.
Hızlıca özel mülküm olan gecekonduya girdim. Kapıya anahtarı taktım, sinirle çevirdim ve açtım. Ayakkabılarımı çıkararak içeriye girdim. Üzerimdeki ceketimi çıkarıp askılığa astım.
"Bebeğim?" diye seslendi içeriden aşinası olduğum ses. Adımlarımı salona yönelttim. Televizyondan dövüş sesleri geliyordu. Yine film izliyor olmalıydı.
Salondan girdiğim gibi üzerinde sadece uzun bir tişört olan sevgilimi, koltukta uzanmış ve kucağındaki kaseden mısır yerken görmüştüm. Bana bakıyordu.
Yanına ilerledim. Kucağındaki kaseyi ortadaki sehpaya koydu. Koltuğun önünde durup ona baktım. Kafasını kaldırdı.
"Kötü bir gün mü geçirdin?" dedi dudaklarını büzerek. Derin bir nefes verdim. Bana bir boşluk ayırdığında hızlıca oturdum ve kollarımı beline sararak kafamı göğsüne koydum.
Kollarını omuzlarıma sardı. Dudaklarını saçlarıma bastırdı. Yanağımı göğsüne sürttüm. Kafamı sürterek kaldırdım. Dudaklarımı boynuna bastırdım. Güzel boynundan derin bir nefes aldım.
"Evet. Çok yorgunum." dedim tekrar tekrar öperek. Kıkırdadı. Huylanıyordu.
"İstersen yorgunluğunu alabilirim, sevgilim." dedi oyuncu bir tavırla. Gülerek kafamı kaldırdım. Yüz yüze geldik. Masum bakışlarını takınmıştı yine.
Burnumu burnuna sürttüm. "Yaramaz." dedim kapanan gözlerine bakarak. Dudaklarını aralamış, onu öpmemi bekliyordu.
Yavaşça üst dudağımı dudakları arasına yerleştirdim. Alt dudağını kavradım. Dudağını emerek ağzımın içine çektim. Hep böyleydi, yorgun bir günün ardından Jungkook bana hep iyi gelirdi.
Dudağındaki mısır tadı ağzımda dağılıyordu. Tadını çıkara çıkara emdim dudaklarını. Ama bir zaman sonra dudaklarını geri çekmiş ve yüzünü buruşturmuştu.
"Ne?" dedim tek kaşımı kaldırarak, buruşan suratına bakıp.
"Sigara içmişsin. Zehirlendim burada." dedi mızmızlanarak. Kollarını boynumdan ayırıp göğsünde çaprazladı ve kaşlarını çatarak koca gözleriyle bana baktı.
Derin bir nefes verdim. Evet, içmiştim. Jungkook, sigara içmemden nefret ederdi.
Dudaklarımı birbirine bastırıp özür diler bir bakış attım. Ardından belini daha sıkı sarıp eğildim, yanaklarına birer öpücük bıraktım. Kafamı geri göğsüne yasladım. Burada dinlenebilirdim.
Çalan alarm sesimle gözlerimi araladım. Doğrulup ağrıyan vücuduma inat oturur pozisyona geldim. Yanımdaki komidindeki telefonumun '6.15' alarmını kapattım. İş beni beklerdi.