Maçın temposu ile tüm saha boyunca turladıktan sonra korner köşesinin gerisinde alnından dökmeye başladığı su,belirgin erkeksi adem elmasına kadar damlamıştı. Karanlığın ortasında altın gibi parlayan sarı saçları ışıldıyor gökyüzündeki ışıltılı bir yıldız gibi parlıyordu. Dehnec gibi parlayan yeşil gözlerindeki yorgunluk yüzlerce metre ötesinden anlaşılıyordu.
Saçlarının ucundan akan hafif terler boynundan formasına hızla akan birkaç su damlası ile birleşiyordu. Rengini ayın parlaklığından almış teni damarları belirginleşmiş elleri ile formasını kavradı ve yüzünü sildi.
Tüm bunları yaparken uzun boyu ve yapılı vücudu ile adeta kalemle çizilmiş çizgi roman sayfalarının her birinde ki erkeklere benziyor, bir amerikan filminden fırlamış gibi duruyordu.
Tribünler arası dolaşıyor erkeksi bir bakış ile taraftarlara el sallıyordu. Taraftarların onun için yaptığı tezahüratlara,pankartlara, koreografilere göz gezdiriyor yüzündeki buruk bir gülümseme ile sahanın içinde yürümeye devam ediyordu.
Gecenin sessizliğine eşlik eden yağmur onun saçlarına damlıyor bir yıldız gibi kayıyordu. Şimşekler çakıyor, parlak ışık yüzüne vuruyordu.
Tribünlerden çekilen fotoğraflar, patlayan flaşlar gökyüzünden bir hızla gelen şimşek ile birleşiyordu.
Tribünlerdeki herkesin hayranlıkla baktığı sırada birkaç esneme hareketi ve mimikleri ile dikkat çekmeyi başarıyordu.
Yeşil yorgun gözleri sanki birşeyi birini arar gibi etrafa bakıyordu. Birkaç saniye boyunca gözlerini ayırmadan olduğum tribüne baktı.
Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsedi. Uzun uzun bakışmamızdan sonra hakem düdüğü çaldı ve maçın ikinci yarısı başladı.
Bu maç benim için,onun için staddaki herkes ve yönetim için çok özel bir maçtı. Bugün Mario futbol kariyerindeki son maçına çıkmıştı. Bu nedenle de maçı hem tribünden olsun hem televizyondan olsun izleyen herkesin içinde bir hüzün oluşmuştu.
Mario futbol kariyerine başladığı ilk günden beri Alman futbolunda herkesin sevgisini kazanmıştı. Sadece Alman futbolu değil Beşiktaş'ta geçirdiği 1 sezon bile herkesin sevgisini kazanmaya saygı duymasına yetmişti.
Ben aklımda düşüncelere dalmışken ikinci yarının başlamasıyla birlikte stadda bir ses yükseldi ve herkes zıplamaya başladı.
"GOALL MARİO GOMEZ GARCİA!"
Marionun şutu ağlar ile birleştiğinde benim olduğum tribüne koştu ve kaydı. Bu akşam son kez gol atmıştı,son kez kaymıştı, son kez taraftarlarının önünde sevinmişti ve en önemlisi ben onu son kez tribünlerde izlemiştim.
Son düdüğün çalması ile birlikte tüm takım arkadaşları, tüm teknik ekip Marioya koşmuştu. Herkesin üstüne atlayıp sarıldığı sırada bana gözü ile sahayı işaret etti. Dediğini yaptım ve yanına sahaya indim.
Hızlı adımlarla koşarak Marionun yanına gittiğimde çevresindeki insanlardan Marioyu göremiyordum. Onun bu kadar sevilmesi çok hoşuma gidiyordu. Bir süre boyunca dolu gözlerle arkadaşlarına sarılmasını izledim.
"Aşkım"
"Gelsene bu tarafa"
Bana seslenmesi ile birlikte tüm gözler üstümüzdeydi. Tek elini belime yerleştirdiği an belimden kavrayıp beni ortaya doğru yanına çekti. Uzun süredir ilişkimizi medyaya bu kadar yansıtmıyorduk. Bu nedenle hareketi karşısında tüm tribünler alkışlıyordu, Marionun takım arkadaşları tarafındanda güzel karşılanmıştım bu yüzden mutluydum.
Tüm takım çıktıktan sonra en arkalarındaki Mario konfetiler ve alkışlar eşliğinde staddan çıktı.
"Yolumuz uzun aşkım"
Mario elimden tuttu ve beni önüne alarak staddan çıkardı. Bugün Almanya'da uzun süredir kiralayıp yaşadığımız bahçeli evimizden çıkıyorduk. Mario ile beraber tekrardan Türkiye'ye gidecektik.
Özel bir araç ile havaalanına gittik. Uçağımız gelmişti bile hemen uçağa koşup İstanbul'a gitmek üzere uçağa bindik.
Marioya yaklaşıp dudağına hafif bir öpücük kondurdum.
"Seni çok seviyorum"
"Ich liebe dich"
Gülümsedim ve uçağın camından dışarıyı izlemeye başladım.
Sabaha karşı İstanbul'daki evimize geldiğimizde kendimi direkt yatağa attım. O kadar yorgundum ki duş alıp yanıma yatan Marioyu bile fark etmemiştim.
...
