Ay Cadısı

21 3 9
                                    

Merhabaaa, yine okunmayacak bir ficle karşınızdayım. Sanki diğer ficleri bitirmişim gibi. Neyse, çok heveslendim, umarım yazabilirim. Yazamama ihtimali yok mu, ne gülerim. Neyse, yazalım bakalım, keyifli okumalar asla olmayan okuyucularım. 🪴🌾🍄🍂

Babasının bağırması, annesinin karnındayken bile çok netti. Babası çok sinirliydi. Neye sinirliydi? Jungkook anne karnında neredeyse gelişimini tamamlamış bir cadıydı. Onu diğer cadılardan özel kılan bir şey vardı. Annesi yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Bir insanla evlenmişti. Evliliğinin birinci yılıydı, her şey mükemmel gidiyordu. Cadı olduğunu sevgili kocasından çocuk doğasıyla saklamayı düşünüyordu. Kocası öğrenirse, küçük büyü tanesini bir daha göremeyebilirdi, o yüzden bunu saklamak zorundaydı. Bu gün, bu gece ay cadısı için önemliydi. Bu gün gücünün kaynağı olan dolunaya adaklarını sunacak, saatlerce şükledecek, ay dansı edecekti.Genç adamın içinde karmaşık duygular ve zor bir karar süreci yaşanıyor gibi görünüyor. İşte düzeltilmiş metin:

Ayın rahatça onu görebileceği bir yere geçti. Haberi olmayan şey ise onu izleyen tek şeyin ay olmadığıydı. Genç adam karısının elindeki adakları bir anda zerre büyüklüğüne ayırmış, avucunun içine toplamış ve aya üflemişti. Adakları ay'a mutlaka ulaşacaktı.

Genç adam şok olmuştu, hayatında ilk defa böyle bir şey görüyordu. Sevgili karısı, çocuğunun annesi, en nefret ettiği varlıklardan biriydi. Ve şüphesiz, ona kıyafetler aldığı, güzel bir oda yaptığı, adını bile belirlediği oğlu da bir cadı olacaktı. Bu çok, çok acıydı.

Sevgili karısı ritüelini bitiresine kadar bekledi, cebinden bıçağını çıkardı. Kararı çok netti, o iğrenç cadıyı ve karnındaki çocuğu bu gece öldürecekti. Yan tarafındaki zehirli çiçeklerden birkaç tane aldı, zehirlenmesi pahasına ellerinde ezdiği çiçekleri bıçağın ucuna sürdü.

Ayakta kalktı, karısını, çocuğunun annesini öldürmek için. Genç adam fazla tereddüt ediyordu, ama ne yapabilirdi ki? Karısına çok aşıktı, ancak cadılara olan nefreti aşkını binevi yok ediyordu.Genç adam, tereddüt etmemeliydi. Eğer tereddüt ederse, başarılı olamazdı.

Ay cadısı, ritüelini tamamlamış olmanın huzuruyla evine dönmüş ve kocasının yanına gitmek üzereydi. Kocası, onun mayışmış olduğunu fark ederse sorun çıkabilir. Genç adam, karısının mayışmış olmasından faydalanarak bir an bile tereddüt etmemesi gerektiğini içinden defalarca tekrarladı ve karısının arkasından birkaç adım attı.

Elindeki zehirli bıçağı karısının boynuna dayadı. Artık tereddüt etmemeliydi, çünkü tereddüt etmek için çok geçti. Elindeki bıçağı daha sıkı kavrayarak karısının boynunu bir hareketle kesti. Ancak ay cadısının ölmek niyeti yoktu, ancak ölecekti. Zehir, genç adamın kanına karışmaya başlamıştı ve genç adam cadının boynuna birkaç kez daha vurdu...

Yapılacak bir şey yoktu, ay cadısı sevdiği kadını ve hiç doğmamış olan oğlunun annesini öldürmüştü. Ellerinde karısının ve oğlunun kanı vardı. Çocuğuna sürekli "oğlum" derdi, cinsiyetini bilmezdi, ancak her zaman bir erkek gibi hissederdi.

Genç adam, istemeye istemeye karısının cansız bedenini nazikçe taşıdı ve onun yanına uzandı. Birkaç dakika önce ölmüş gibi görünmüyordu, yüzü hala çok güzel ve duruyordu. Yüzünde çok huzurlu bir ifade vardı. Genç adam, karısına daha fazla bakamıyordu, çünkü her baktığında güzel karısına ve oğluna nasıl zarar verdiğini düşünüyordu. Karısının ve masum çocuğunun ölümünden kendini sorumlu tutarak kendini cezalandıracaktı. Karısının güzel yüzü, son kez gördüğü yüz olacaktı. Son olarak, karısının gözlerini öptü ve birkaç dakika önce karısının boynunu kestiği bıçağı kendine saplayarak intihar etti.
Diğer cadılar, ay cadısının çığlığını duyarak birkaç dakika sonra etraflarına toplandılar. Ay cadısının hamile olduğunu biliyorlardı. Hemen müdahale etmek zorundaydılar. Evet, ay cadısı için çok geçti, ancak küçük cadı için henüz geç değildi. "Bakalım bu küçük cadı için neler yapabilirim" diyerek kitabını karıştırdı ve aradığı sayfayı bulup diğer cadılara gösterdi. "Bakın" dedi ve cadıların kitaptaki yazıları okumasını beklerken diğer elini yere yaklaştırdı. Havada yeşil ve pembe ışıklar belirdi ve toprağa sinerken içinden küçük cadı için dualar etti. Ay cadısının kıyafetlerini çıkarmak konusunda tereddüt ettiler çünkü bu ay cadısına saygısızlık olabilirdi, ama sonuçta ölüydü. Elindeki yeni yetişen filizleri havaya kaldırdı ve bir eliyle onları tutarken cadılara ne yapmaları gerektiğini anlattı. "Elemental, sen ateşinle filizleri yeşil yeri kalmayıncaya kadar yakacaksın. Su, sen okyanusun en derinindeki temiz ve tuzlu suyu bu küllerle karıştıracaksın. Peri, sende hayat tozu mu işte, sizin aleminizde ne derlerse bilmiyorum, karışıma ondan ekleyeceksin. Bu karışım tamamen ay cadısına karıştırılacak ve ay cadısının bedenini kısa bir süreliğine ceset olmaktan kurtaracak. Bu çocuk, annenin cesedinden zehirlendiyse bile zehirden arındırılacak." Ay cadısının bedeni ne kadar yaşasa da, ay cadısı ölüydü ve bedeni herhangi bir tepki veremeyeceğinden küçük cadıyı ay cadısının karnından keserek alacaklardı.
Ay cadısı'nın karnını dianik kesecekti. "Hadi ama, biraz daha kesmezsen çocuğu kurtaramayız, sana söylemek istedim" dedi peri cadısı, dianik'in korkulu gözlerini görerek bunları söyledi. Dianik, gözlerini ay cadısından çekerek yan taraftaki ağaçlara odaklandı. Ne kadar istemesi de, bunu yapmak zorundaydı. Sonunda uzun tırnaklı pembemsi ellerini yukarı aşağı hareket ettirdiğinde, kesildiğine emin oldu ve ay cadısına baktı. Tepki veremese de, bedeni acı çekiyordu. Bedenin acı dolu çığlıkları, karnındaki yarıktan fışkıran kanlarla birlikte ortamı trajik bir hale getiriyordu. Yeşil cadı, küçük cadının annesinin karnında boğulabileceğini bildiği için onu oradan çıkardı. Küçük cadı, vücudu annesinin kanıyla kaplıyken sürekli ağlıyordu. Elemental, tekrar gücünü kullanarak hava yoluyla küçük cadının üzerindeki kanları bir anda çıkardı. Cadıların hepsi küçük cadıya bakıyordu. Evet, kesinlikle bir cadıydı, ancak erkekti. Erkek cadı hiçbir nesilde görülmemişti. Küçük cadının bir gözü akarsular kadar mavi, diğer gözü ise yanmakta olan bir köz gibiydi. Kırmızı gözünü saklaması gerekiyordu ve boynunda annesinin boynundaki gibi bir kesik izi vardı. Teni, annesinin bedeni gibi soluk ve soğuktu. Bu bebekte bir sorun vardı. Gözleriyle bütün cadıları inceledi, ancak dikkatini hepsinden birine topladı. Dianik cadıyla gözleri birleşti ve kim olursa olsun onun yanında kalmak istiyordu. Dianik oğlanın gözlerine iğrenerek baktı, her zaman her an."iğrenç küçük bir fasülyeye benziyor." Erkek cadıya iğrenerek baktı ve gözlerini kaçırdı.

HUNTER/TAEKOOK/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin