Elizabeth, zindanlardan çıktığı gibi sessizce sarayın çıkışına doğru ilerledi. Kimsenin onu görmediğinden emin olmak zorundaydı. Eğer yakalanırsa yapabilecek hiç bir açıklaması yoktu bile.
En sonunda kapıya vardığında açlık ve yorgunluktan mayışmış olan askerleri gördü. Bir süre olduğu yerden onlara baktı ve sonrasında gaz lambasını söndürerek parmak uçlarında dışarıya doğru ilerledi.
Dışarıya çıkmayı başardığı an felaket kar soğuğu yüzünde hissedilmişti. "Keşke bir kat daha giyinseydim" diye geçirdi aklından. Hızla saraydan uzaklaşmaya başladı. Adım izleri karın üzerinde belirginleşiyordu ama yeni süzülen karlar elbette onları kaybedecekti. 10-15 dakika boyunca yürüdükten sonra ormana varmıştı. Ağaçların ve çimenlerin üstü bembeyazdı.
İçinde barınabileceği bir yere ihtiyaç vardı. Bir kovuk, mağara, barınak her şey olabilirdi. En sonunda üstü taşlar ile kapalı bir yer buldu ve çömelip orada oturdu. Bu soğukta nasıl uyuyabileceğine dair hiç bir fikri yoktu. Sabah olduğunda donarak ölmüş bir halde bulunmak istemiyordu.
Sırtındaki çantayı indirdi ve içerisinden bir mum ile bir kutu kibrit çıkarttı. Az ya da çok, sonuç olarak ısınmasına yardım edecekti. Karanlık Elizabeth'i korkutan bir unsurdu aslına bakıldığında. Mumu yaktı ve öylece bekledi. Arada bir uykuya dalıyor gibi olup gözlerini tekrardan açıyordu. Bazen rüyada olup olmadığını anlayamıyordu.
Sabah saatlerinde bir grup Amerikan askeri koca yüklerle dolu bir gemiyle Alaska'dan SSCB kıyısına yanaştı. Geldikleri gemide kıtlığı dindirmek için kullanılacak malzemeleri getirmiştiler. Topraklara adım atan askerlerden bir kaçı yükleri geride bırakarak Sovyetler sarayına doğru yola çıktı. O esnada Rus askerleri Sovyetler'e geldiklerini bildirmişlerdi.
Sovyetler, henüz amerikanlar saraya varmadan önce bir askeri Elizabeth'in yanına gelmesi gerektiğini söylemesi için görevlendirmişti. Görevlendirilen asker normalde olması gerektiğinden daha uzun bir süre sonra Sovyetler'in yanına geri döndü.
S: Sen gelene kadar askerler vardı neredeyse! Nerede kaldın?!
Sovyetler sinir ile askere baktığında, asker artık daha kötü hissediyordu.
Asker: Efendim... Ben Prenses Elizabeth'i bulamadım..Sovyetler kaşlarını dahada çattı ve ayağa kalktı.
S: Ne saçmalıyorsun sen?
Asker: Sarayın her yerine baktım, hatta diğerlerinden yardım etmeleri için ricada bulundum ama nafile. Prenses Elizabeth hiç bir yerde yok! Sarayın bakmadığımız köşesini bırakmadık efendim.S: DALGA MI GEÇİYORSUNUZ BENİMLE?! NE DEMEK YOK?
Asker kafasını öne eğip bekledi.
S: Defol bana çocukları çağır çabuk. BAŞKA SORUNUMUZ YOKMUŞ GİBİ UĞRAŞTIĞIMIZ ŞEYE BAK.
Asker: Başüstüne.
Aldığı emir üzerine orayı terk eden asker, kısa sürede diğerlerine haber verip Sovyetler'in yanına gitmelerini söyledi.5'i birden sonunda toplu şekilde Sovyetler'in yanına gitmiştiler. Olaydan haberleri olmadığı için meraklı gözler ile Sovyetler'e baktılar ama onun sinirli olduğunu gördüklerinde bir şey söylemediler. Yeni uyanmalarına rağmen uykuları hızlı açılmıştı. Sovyetler yan yana dizilmiş çocukların önünde dikildi.
S: Elizabeth nerede?Belarus ve Ukrayna birbirine baktı. Kimsenin verecek bir cevabı yoktu.
S: ELİZABETH NEREDE DEDİM SİZE?!
Rusya pek gür çıkmayan sesi ile yanıtladı.
R: Ne demek istiyorsun..? O çoktan gitmedi mi?
B: Gerçi saat kaç?
S: Bana bakın. Elizabeth ortalıkta yok ve eğer gidip onu hemen bulmazsanız BİR DAHA GÖRÜŞMEMİZ NAZİK OLMAYACAK. ARANIZDAN NEREDE OLDUĞUNU BİLEN VARSA VE SÖYLEMEZSE KARŞILIĞINI ALIR.Ukrayna ve Belarus aniden yükselen ses ile titredi.
S: NE DURUYORSUNUZ?!
Hem şaşkınlık hemde korku ile hepsi hızlıca orayı terk etti. Koridorda ilerlerken konuştular.R: Ne demek Elizabeth kayıp?! Nereye gitmiş olabilir?
B: Dağılalım yoksa babam bizi dağıtacak.
R: Belarus, Ukrayna siz benimle gelin. Gidip sarayın etraflarına bakalım dışarıda. Siz ikinizde içeriyi iyice arayın. Kimsenin aklına gelmeyecek yerlere bakın.Rusya söylediği gibi Belarus ve Ukraynayla dışarıya çıktığında, baş başa kalan Kırgızistan ve Kazakistan bakıştı.
Kr: Kimsenin aklına gelmeyecek yer bizimkine gelecekti zaten amına koyayım. Nasıl bulacağız şimdi bu kızı?!
Kz: ...Ben biliyorum.
Kazakistan elbisesini tutup hızla oradan uzaklaştı.
Kr: Radar mısın be kadın. Yerini hissetti herhalde.
Kırgızistan ona denildiği gibi sarayı tekrardan araştırmaya başladı.Kazakistan ise zindanlara inmişti.
Er: Ooo diğer prensesler ne zaman geliyor hayatım. Podyum falan yapın buraya hatta biz izleyelim geçişinizi.
G: Kes şizofren.
Er: Ya sen ne diyosun götten soluyan.Gürcistan önünden geçen Kazakistanı görünce durdu.
G: Lan yine haklıymışsın.
Er: İlla şizofren olmamı istiyor herhalde. Seni görmek şizofren gibi hissettiriyor zaten.
Kazakistan, Azerbaycanın zindanının önünde durdu.
Kz: Kalk ayağa.
Azerbaycan keyfini bozmadan ona baktı.Az: Hayırdır?
Kz: Elizabeth nerede?
Az: Sen benimle dalgamı geçiyorsun?
Kz: ELİZABETH NEREDE DEDİM SANA. SALAĞA YATMAYI KES.
Az: Defol başımdan sabah sabah uğraşamam seninle.Er: Biz niye her zaman uyanığız? Gece geç saat oluyor uyanığız sabah erken saat oluyor uyanığız.
Kz: Çürü orada gerizekalı azeri.
Kazakistan, Ermenistanın önünde durdu.
Kz: Azerbaycana haber verdiyse sende duymuşsundur.
Er: Evet duydum.
...
Kz: EEE SÖYLESENE.
Az: Ermeni siktirme bana kendini.
G: Neden kafiyeli oldu.
Er: Ben sırf Azerbaycana inat olsun-
Kz: Söylemezsen seni askerlere dövdürürüm.
Er: NE
Az: Sabır Allahım sabır.Er: Ormana kaçmış daha da bilmiyorum. Belki bu deli ve çılgın Azerbaycan daha çok biliyordur onu bir dövdür sen.
Az: Niye senin kulak zarı arada deliniyor mu kaşar.
Er: Kes azeri.
Kazakistan daha fazla dayanamayıp zindandan çıktı.Elizabeth'in artık nereye gittiği biliniyordu. Fakat bulunabilecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans // Amerika x Sen
FanfictionSovyetler'in kızı Elizabeth, talihsiz sebepler dolayısı ile en büyük düşmanlarından biri olan Amerika'nın eline geçiyor.