Saraylarda süremem, dağlarda sürdüğümü. Bir cihana değişmem şu öksüz Türklüğümü...
Hüseyin Nihal Atsız
Hani derler ya, 'bazı acılar büyüyünce geçer' diye,
Yalan.
İnsan yaralanır. Kanar. Acı çeker.
Sonra yanına gelen bu acı onu çürütmeye başlar. Ama asla büyüdükçe geçmez. Aksine izi kalır.
Kimileri annesine acı duyar, kimileri babasına. Kimileri arkadaşına acı duyar, kimileri sevdiğine.
Kimileri ise hayata.
Ben en son gruba dahildim. Duyduğum acı hayata karşıydı. Çünkü bence birisine karşı duyulan acı, zamanla geçerdi. Yada unutulurdu.
Ancak hayata karşı duyulan acı hiç bir zaman geçmezdi. İnsan yaşadıkça acı çekerdi. Zaten yaşamak demek hayat demekti.
Hayat ise acının ta kendisiydi.
Şu dünyada her kötülüğün iyi bir karşıtı vardır derler. Bence o da yalandı. Her kötülüğün bir karşıtı değil, her kötülüğün, insana kattığı bir acı vardı.
İnsan o acı altında ezilir, yıkılır ve kendine bir enkaz oluşturur.
Asıl olan ise o enkazın altından çıkabilmektir.
Benim acımın üstünden yirmi sene geçmişti. Büyümüştüm ama unutmamıştım. Unutmayacaktım da. Unutturmayacaktım.
Benden acımasızca alınan ailemin acısını unutturmayacaktım.
Onlardan bana kalan tek şey acıydı. Ben eğer bu acıyı, gördüğüm sevgi ve ilgi gibi mazide bırakırsam, onları da bırakmış olurdum.
Ben onları bırakmak istemiyordum. En azından manevi olarak yanımdalardı. Aklımda, kalbimde, kısacası her zerremdelerdi. Onlar acıydı benim için.
Bu yüzden acının ta kendisiydim ben. Onları yanımda taşıdığım için.
Bana bırakılan buydu çünkü. Bana bırakılan acıydı. Ve ben bana bırakılan bu acıyı mezarıma kadar götürecektim. Bu acı, son nefesim benden alındığında beni terk edecekti.
İnsanoğlu kendi kaybı dışındaki kayıplarla ilgilenmezdi. Acımasızdı, unutkandı, nankördü.
Başkasının kaybı, o günlük ibret olurdu sadece. Ölümün kaçınılmazlığını hatırlatırdı kısa bir an. Ancak dediğim gibi insanoğlu unutkandı. O gün aldığı ibretliği unuturdu. Yarınlar yokmuşçasına yaşardı. Yarınlar yokmuşçasına yerdi. Yarınlar yokmuşçasına içerdi.
Ama zaman geçerdi. Ölüm yaklaşırdı. Belki bilemezdik ama tepemizde ki kum saatinin içindeki kumlar azalırdı, tane tane. Aldığımız her nefes hesabımıza yazılırdı. Günü gelince ödemek için.
Alıcı kapıya dayandığında biterdi her şey. Eğer aldığın nefesin hakkını verdiysen baş göz üstünde olurdun. Ancak aldığın nefesler haram olursa, işte o zaman gerçek işkence başlardı.
O zaman geri dönüşü olmazdı hiçbir şeyin. O zaman verilmezdi ikinci bir şans. Ne yaşadıysan oydun. Ve ne yaşattıysan yaşayacaktın.
Bu gibi gerçekler kokutmamalıydı insanı. Örnek olmalıydı. Yaşamın kıymetini bilmeliydi insan. Aldığı her nefesin, ve yanında alınan her nefesin...
Boş bir ömür geçirmemeliydi. Her şeye rağmen mutlu olmalıydı. Gülerek yaşamalıydı. Acılara rağmen gülmeliydi.
Ben gülerek yaşamamıştım. Bundan sonrada yaşayacağımı da sanmıyordum. Yaşamayacaksam yapılacak tek bir şey kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Hilal Uğruna
ActionŞehit. yurt için savaşırken ölen kimse. Terör. toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylem. Türk. Toplumu bölmeye, korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylemi durdurmayı başaracak yegâne şey. Durdururuken can veren yiğitler. Kendini b...