-Her Şeyin Başlangıcı-
Bazen her şeyin bir son olmasını dilersin, bu son hayatım olmalı, böylece buna bir son verdiğimde tümüyle kurtulmalıyım her şeyden ve pişmanlık duymamalıyım. Bu düşünce her ne kadar beni korkutsa da bir yandan huzur veriyordu. Artık isteğime erişmiştim. Ölüm artık hiç istemediğim kadar yakınımdaydı.
Her bir insana tek bir hayat verildiği düşünürdüm. Kendimi çıktığım gökdelenden aşağıya bıraktığımda yaşamdan tamamen kopacağımı zannediyordum. Ne zaman yüksek bir binaya çıksam beni büyük bir ihtiyaçla yanına çağıran o sesin hastalığımdan kaynaklı olduğunu düşünmüştüm. Çünkü her şeyin bir nedeni olmalıydı. Geceleri sürekli izlenme huzursuzluğu ile uyanmalarım, balkonumdan asla ayrılmayan o karganın varlığı, çoğu gece ıstırap çeker gibi attığı çığlıklar ile beni asla uyutmaması. Bunlar beynimin bir oyunu olmalıydı çünkü benden başka onu ne gören vardı ne de duyan... Fakat yanıldım onun ölüm olduğunu ve ölümünde bir ruhu olduğunu bilmiyordum. Bunu anlamam kısa sürdü.
Hayat hiçbir zaman istediğim gibi gitmemişti. Kurduğum hayaller kendimi gelecekte düşlediğim yerler, hiçbirine erişemedim. Yaşamanın anlamı sadece nefes alıp vermekse bunu devam ettirmem sadece mazoşist olduğum anlamına gelirdi.
Bir tekrarı yaşamanın ilgi çekici hiçbir tarafı yok. Buna son vermek içinse sadece biraz cesarete ihtiyacım var. Çıktığım yüksek binada kendime bunu sayıklayıp duruyordum. Sadece ufak bir cesaret, sonra her şey acı vermeyi bırakacak. Artık sağlıklı olmayan ve bana sadece acı veren bu zihinden tamamen kurtulacağım.
Gözlerimi son kez ve ağaçların rüzgarla hafifçe sallanışına çevirdim gördüğüm son manzara bu olmalıydı, içimde ki o huzursuzluğu biraz da olsa dindirmesini diledim. Ciğerlerimi derin bir nefesle doldurdum, sakin olmalıydım yoksa yapamayacaktım. Sonra yine o çığlığı duydum yine bırakmamıştı peşimi, ölürken bile benimleydi.
Deli olduğumun en büyük kanıtı yine zifiri siyah gözleriyle izliyordu beni. Onu birkaç kere sapanla vurmaya çalışmıştım fakat kahkaha atar gibi ötmesinden ve ona her attığım taş ile gittikçe yanıma yaklaşmasından korkmuştum. Bu yüzden onu öldürme çabalarım yarım kaldı. Ondan, zihnimin kurduğu bu oyundan korkuyordum, yanımda olacaksa bile benden uzakta olması biraz daha güvende hissettiriyordu.
Kanatlarını çırparak birkaç adım uzağımdaki trabzanlara kondu. Gözlerini büyük bir heyecanla gözlerime dikti. Kafamı hafifçe sağa eğip ben de onu izlemeye başladım.
'Bunun sebebi sensin, bilgin olsun.' Kafasını sağa eğip konduğu trabzandan birkaç adım daha yaklaştı yanıma.
'Kavuşmamız için tek bir adıma ihtiyacın var!'
Olduğum yerde korkuyla zıpladım. Şimdi de zihnimin içinde mi konuşmaya başladı!
Gözlerimi ona çevirdim ve avuç içlerimi hızla kafama vurmaya başladım. 'Madem yaşamak için bir şans verildi neden bu boktan işe yaramaz zihnin içine hapsedildim ki!' Bağırarak ağlamak istiyordum fakat bunu yapacak gücüm dahi yoktu. Aylardır düzgün bir uyku uyuduğumu hatırlamıyordum. Sürekli tetikte ve büyük bir korkunun içinde yaşıyordum. Elimden gelen her şeyi denemiştim. Fakat ondan kurtulmak imkansızdı. Kendimi defalarca eve kilitlemeye çalışmıştım, ondan uzağa. Tüm kapılar pencereler hatta havalandırmalar bile kilitliydi ve o evimin dışında ağaçta tünemiş duruyordu her defasında... fakat yine de her seferinde onun yatağımın yanında ki masaya konup beni o zifiri karanlıklarıyla izlemesiyle uyanıyordum. Zihnimde ki bu çirkin şey beni birkaç saatliğine bile rahat bırakmıyordu.
Şimdi bile,
Madem deliydim ölmeden önce bunu kabul edip ona göre davranmalıydım. Onunla ettiğim son bir sohbetten zarar gelmezdi.
'Dalga geçiyorsun değil mi? Eğer ölümün sonunda sana kavuşacaksam ölümsüz olmayı tercih ederim. Seni iğrenç şey.'
Birkaç kere çığlık atar gibi öttü ve kafamın etrafında dönmeye başladı. Ne yani sinirlenmiş miydi? Kollarımı etrafta sallayıp onu uzaklaştırmaya çalıştım. Sahiden tam bir kaçıktım. Fakat ona dokunamadan biraz önce izlediğim ağaçlara doğru havalandı ve ağacın en tepesine kondu.
Gözlerini bana sabitlemiş büyük bir açlıkla ne yapacağımı izliyor gibiydi.
Gözlerimi ondan çektim yine aklımda anlamsız düşünceler kol geziyordu bu düşünceler beni tüketmeden son vermeliyim ona, amacımdan sapmamalıydım.
Derin bir nefes aldım. Kollarımdan ve sağ bacağımdan destek alarak trabzanın üzerine tırmandım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sanki kendimi atacağım için değil de kalbim bu adrenaline dayanamayacağı için ölecektim.
Sessizce içimi çektim ve gözlerimi beni pürdikkat izleyen kargaya çevirip fısıldadım. 'Bir adımlık bir cesaret haklısın.'
Boşluğa doğru ilk adımımı attım, havada süzüleceğimi sanmıştım fakat hızla yere çakıldım.
*****
Bedenimi hissetmiyordum. Sanki sadece bir bilince sahip gibiydim. Gözlerimi araladım fakat görüşüm de pek bir fark olmadı beni karşılayan başka bir karanlıktı. Soğuk bir yerde uzanıyordum ve bu içimi titretti. Olduğum yerden hızla kalkmaya çalıştım. Fakat uzuvlarım bunu yapmak için fazlasıyla halsizdi elde edebildiğim tek şey kafamı hafifçe yattığım yerden kaldırmak oldu.
Bir karga!
Bu da nasıl bir saçmalık. Kahkahalarla gülmeye başladım, dakikalarca. Gözlerimden soğuk gözyaşları akana ve kuruyana kadar.
Ölüm dedikleri şey bu muydu, insanın en büyük korkusu mu?
Karga dakikalarca bu halimi izledi ve ben ses çıkaramayacak kadar halsiz düştüğümde yavaşça başımın yanına kadar ilerledi ve birkaç adım ötemde durdu. Hiçbir şeyi anlamlandıramadan ona bakıyordum. Oysa onun zifiri karanlıkları ilk defa büyük bir heyecanla parlıyordu. Bu ifade de ne anlama geliyordu şimdi?
Kalbim anlamsız bir korkuyla hızla atmaya başladı, ölmüş gibi değildim.
Karga çığlık atarak kanat çırptı ve etrafa düzinelerce siyah tüyler savrulmaya başladı. Korkuyla uzaklaşmaya çalıştım fakat bu düşüncem bu beden için imkansız bir şeydi, hareket edecek en ufak bir gücüm yoktu. Gözlerimi kapatarak onu yok saymaya düşündüm fakat karşımda karganın olması gereken yerde duran beden ile buz kestim.
Siyah uzun saçları bembeyaz teni ve zifiri karanlık gözleriyle yanıma diz çöktü. Uzun elleri yanağıma dokundu ve fısıldadı.
'Ah canım sevgilim, nihayet geldin.'
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOMBER
FantasyUzun süre ölümü arzularsan ölüm de seni arzular. Luna delirdiğini düşünmüştü, ona göre yıllardır peşinden ayrılmayan o siyah çirkin karga zihninin bir oyunuydu çünkü sadece ona görünüyor ve bir an olsun yanından ayrılmıyordu. Ondan kurtulmak için...