23 • cheers

150 45 20
                                    


🌟

Jungkook

"Eunwoo gerginlikten bayılmak üzere, hala neredesin sen?" Kulağıma tuttuğum telefondan bir kıkırdama sesi geldi. "Ona söyle sakin olsun, davet yerini sakın hastane olarak güncellemesin."

İstemsizce gülerken gözlerimi devirdim ve Eunwoo ve yarı dayak atıp yarı yardımcı olan Taehyung'a baktım. "Oradan söylemesi kolay... Çabuk ol, daha kızları alacağız."

"Tamam az kaldı, geldim bile." Aramayı sonlandırdıktan sonra yerimden kalkıp üstümdeki ceketimi düzelttim.

Eunwoo'nun film çekimleri bitmişti, bugün ise filmin galası olacaktı. Yorucu bir süreçten çıkmıştı. Film ve dizi çekmek zaten kolay olan bir şey değildi fakat yetenekli olsa da o bir çaylaktı ve ilk projesi dopdolu bir aksiyon konusuydu, kendisi ise başrol. Kameralara bu süreçte alışmıştı, gerginliğini atmıştı fakat bugün basının karşısına çıkacak olmak onu daha da geriyordu.

"Çıkalım mı artık, geç kalacak gibiyiz." Öyle bir şey olmasa da onu daha da telaşlandırmak adına söylediğim bu cümle Taehyung'un bana uyarıcı bakışlar atmasına sebep olmuştu.

"O kadar zaman geçti mi?" Hayret dolu bir heyecanla bize bakan Eunwoo beni güldürdüğünde Taehyung gözlerini devirdi. "Vaktimiz var ama kızları alacağız o yüzden Mingyu geldiğinde çıkmalıyız." Hemen ekledim. "Tabii ki sadece biz çıkacağız, sen burada bekleyeceksin."

Eunwoo birkaç derin nefes alıp verdi, bir oturup bir kalkıyordu. Çok süre geçmeden kapı sesi geldiğinde Taehyung kapıyı açmaya gitti ve az sonra beraber odaya girdiler.

Eunwoo'nun suratına baktığı gibi gülen Mingyu kenarda hazırda bekleyen temiz gömleğini aldı.
"Milletle dalga geçerken iyiydi değil mi?" diye laf attığında karşılık olarak bir homurtu işitmesi zaman almadı. "Sus lan. Kimseye gülmedim ben."

Mingyun'nun gülüşü aksini iddia ederken üzerinde ki diğer gömlekten çoktan kurtulmuş ve yenisini giymişti. Bir iki düğmesini açık bıraktıktan sonra ceketi giydi. Hepimiz birbirimize benzemiştik böylece. İçimizden sadece Eunwoo'nun gömleği beyazdı ve kravat takmamıştı. Hiçbirimiz takmamıştık.

"Sakın gecikmeyin." Evden çıkmadan önce bize uyarı yapan Eunwoo yine gülmemize neden olmuştu. O korumalarla beraner geleceğinden doğru vakti beklemek zorundaydı.

"Tamamdır." Daha fazla vakit kaybetmemek adına evden çıktık. Yaklaşık yarım saat süren bir yolun ardından Jennie'nin evindeydik.

En önde Taehyung'un arabası durmuştu, arkasında ben vardım ve benim arkamda Mingyu bekliyordu. Taehyung haber vermiş olmalıydı ki birkaç dakikanın ardından ikisi de evden çıktı. Gözlerim hemen Jennie'nin arkasında kalan Chaeyoung'a odaklansa da şu an bir şey görebildiğim söylenemezdi. Ayrıca havanın kararmaya başlaması da cabasıydı. Yerimde sabırsızca kıpırdandığım sıra da sonunda Jennie diğer tarafa doğru yol aldı. Chaeyoung'la göz göze geldiğim an onun gibi gülümsedim, boydan boya süzmeden edememiştim ve tanrı aşkına o kısa elbiseyle nasıl rahattı ve üşümüyordu aklım almıyordu, havalar tam da ısınmış sayılmazdı.

Ayağında ki ince topuklularla ufak ve hızlı adımlar atarak arabaya ulaştığında kapıyı açıp binmesi an meselesiydi.

"Selam."

"Selam." Gülümsemesine karşılık verdiğimde kısaca üstümü süzdü. "Vay canına... Biraz fazla..."

"Fazla yakışıklı?" diye sorduğumda gülüp hafifçe koluma vurdu. "Hayır, siyah diyecektim ama evet, çok şık olmuşsun." Gülüp yeniden sürmeye başlayan Taehyung'un peşinden sürdüm arabayı.

stars in your eyes | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin