Min Yoongi
Resmen kan beynime sıçramıştı. Götü boklu birini takıma getirip benim formamı vermek ne kadar saçmaydı. O forma benimdi. Ben hak etmiş ve ben giymiştim.
Sinirle saçlarımı karıştırarak soyunma odasına geçtim. Soğuk bir duş aldıktan sonra üzerimi giyinip hava almaya dışarı çıktım. Bu sırada o aptal Jimin denen çocuk da yanıma geldi:
"Benden niye nefret ettin anlamadım, anladığım tek şey senden daha iyi olduğum için bunu kaldıramamış olman."
Sinirle ayağa kalktım:
"Ne saçmalıyorsun sen? Bana ait olan formayı giymişsin. Benim forma numaram o. Anlıyor musun?"
Jimin kahkaha attı ve sonra bana elini uzattı:
"Park Jimin, bu kulübün 1 numaralı formasına sahip yeni oyuncusuyum. 25 yaşındayım ve tanıştığıma hiç memnun olmadım."
Uzattığı elini sıktım:
"Min Yoongi, bu kulübün kaptanıyım ve senin de en büyük düşmanınım. 29 yaşındayım ve ben de tanıştığıma hiç memnun olmadım Park."
Elini çektikten sonra şortuna sildi. Sanki bokmuşum gibi bir muamele yapması beni daha da sinirlendirmişti. Onu biraz incelemeye fırsat bulduğumda fiziğinin basketbol için fazla zayıf olduğunu fark ettim.
Normal düzeyde bacakları, ince beli ve kaslara sahip olmayan kolları vardı. Boyu da kısaydı. Nasıl olur da benim yerimi almaya çalışabilirdi ?
Aradan birkaç gün geçti. Sonraki antrenmana bana verilen 7 numaralı forma ve kaptanlık bandım ile çıktım. Herkes kendisine bir ısınma eşi seçtiğinde benim ısınma eşim başkasıyla eş olmuştu.
"Kook, gerçekten mi ? Ben kiminle eş olacağım ?"
Gözleriyle Jimin'i işaret ettiğimde onu görmek bile bana nefret vermişti. Yanına gittim ve ona bir top uzattım:
"Isınma eşim tarafından satıldım, bugünlük ısınma eşim olur musun ?"
Jimin'in yüzünde zafer kazanmış bir ifade vardı. Topu elimden aldı ve ısınmaya başladık. Isınma boyu bana üstten bakıyordu. Ona o kadar sinir olmuştum ki zar zor sakin duruyordum.
Isınmamız bittikten sonra koç geldi:
"Sizinle antrenman maçı yapacağız. Bu maça göre de yarın kimin oynayıp kimin oynamayacağını göreceğiz."
Takımlar ayrıldığında kendimi yedek takımda gördüm.
Jimin, Tae, Kook, Changbin ve Bangchan bir takım. Ben, Hoseok, Seungmin, Felix ve Hyunjin başka bir takımdık.
Sinirlerim tamamen altüst olmuştu. Kendimi zar zor tutarken içimdeki öfke Jimin'e tekme tokat dalmıştı bile.
Maç boyu Jimin'e geçit vermedim. Üstünden çok kez smaç bastım ve o da buna deli olmuştu. Bir iki kere sayı aldığında delirircesine sevinmişti.
Son sayı yani kader sayısına kaldığımızda Jimin elinde topla koşuyordu. Sürenin bitmesine tam 5 saniye kala Jimin benim üzerimden smaç bastı.
Geri yere indiğinde dilini dışarı çıkartıp önüme eğilerek cinsel tahrik olarak da adlandırabileceğimiz bir hareketi bana karşı yaptı.
Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Ne yaşadığımı anlamamıştım. Bir anda önüme eğilmiş ve bana resmen sakso çeker gibi yapmıştı. Kızardığımı hissedebiliyordum. Bunu unutmam gerekiyordu.
Topu hızlıca aldım ve sürenin bitmesine tam 9 salise kala basket atarak maçı kendi takımıma kazandırdım.
Soyunma odasına giderken aklım hâlâ Jimin'deydi. Diğerlerinin de Jimin hakkında konuştuğunu fark ediyordum. Yaptığı hareket takıma şimdiden gündem malzemesi olmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Team
FanfictionJimin okulunun basketbol takımına girmişti, peki ya her şey istediği gibi olabilecek miydi ?