BÖLÜM 1

11 3 0
                                    

MEDYAAAA: AKIN ALP ERTUĞRUL

Hepinize merhabaa. Yeni hikayem ile karşınızdayım. Bu hikayem askeri hayatı anlatıyor. Biraz duygusal olacaktır şimdiden dikkat.



BAŞLAYALIM O ZAMAN:)



Yüreklere düşen kor ateş yakmıştı heryeri. Şehit ailelerinin evine kara haber inmişti. Gözler sulu, yürekler kan, beden intikam ile dolmuştu. Bakışlar, sesler, görüşler son bulmuştu. Kulaklardan çıkmayan çınlama sesi, düşmana korku salacaktı. Dost güvensiz, ben kimsesiz idim.


Bugün 4. şehit haberi gelmişti. Bütün lojmanlar, komutan, asker, bordo bereliler ve daha fazlası gelmişti. En acısı ise şehit ailesinin feryadı idi. Gencecik mehmetçikler
dağlarda vatan ve millet uğruna canını feda ediyordu. Nice yarenler ise bekliyor ama yarı yolda kalıyorlardı çünkü mehmetçikler canını feda edip şehit düşüyorlardı. Ama bu onların yanına kalmayacaktı çünkü dağlara Dolunay Ulusoy rüzgarı esecek ve esiyor idi.

Ben Dolunay Ulusoy, namı değer barut idim. Ne demiş atalarımız ateş ve barut yan yana durmaz taki ateş yüreklere düşene kadar. Ateş yüreğe düşünce barut daha da harlanır
ve ateşin yarı parçası haline gelirdi ve gelecekti.

Şehidimizi toprağa verip genel komutanlığa gelmiştim. Gürültünün fazla olduğu komutanlıkta ölüm sessizliği vardı. Sanki fırtına öncesi sessizlik gibiydi. Belki fırtına bizdik, bizlerdik.

Bugün Bordo bereli Gölge timi göreve çıkacağı için herkesin toplanma alanında olması gerekiyordu. Zorlu görev olacağı için fazlasıyla hazırlık yapılmıştı çünkü Gölge timi Hakkari Yüksekova ilçesine gideceklerdi. Türkiye'nin tehlikeli ilçelerinden biri de orası idi. Allah hepsinin yardımcısı olsun.


Fatih Üsteğmen gelip Gölge timini sıraya dizdi. Kolay değildi ve olmayacaktı da.
" Gölge timi, Allah yardımcınız olsun. Şunu bilin ki biz hep yanınızdayız, biz olmasak da Allah var. Kendinize dikkat edin, yolunuz açık silahlarınız keskin olsun" dedi. Komutan Akın Alp bir adım öne çıktı. Bakışları ilk beni bulmuştu. Soğuk bakışlarını ilk defa sıcak bulmuştum. Kafamı eğip gözlerimi kapatıp açtım." Sağolun Üsteğmenim" deyip geri adım attı. Sesi keskin ve intikam doluydu. Babasının intikamını alacaktı çünkü o Akın Alp Ertuğrul idi.


1 Aralık 2006

Küçük oğlan korkudan tir tir titriyordu. Babası Şırnak'a gitmişti. Bugün tam tamına 1 ay olmuştu babasının görevi. 1 aydır ne yemeğin tadı ne de evin huzuru vardı. Küçük oğlan için ise en kötüsü babası olmadan geçireceği ilk doğum günü idi. Yarın küçük oğlan 10 yaşına girecekti ve tek isteği ise babasının yanında olması idi.


" Anne, babam yarın doğum günüme gelecek değilmi" dedi küçük oğlan. Annesi dolu gözleri ile gülümsedim. Tek mirası oğlu idi." Gelecek annecim, baban sensiz doğum günü kutlamaz ki, sana güzel hediyeler de getirecek" deyip oğlunun saçına öpücük kondurdu. Küçük oğlan gülümseyip annesine sıkıca sarıldı." Seni çok ama çok seviyorum anne" dedi. Küçük oğlanın annesi kendisini tutamayıp ağlamaya başladı." Özür dilerim, yanlış birşey mi söyledim" dedi pişman olmuş bir ses ile küçük oğlan. Annesi anında kafasını salladı.
" Hayır birtanem benim, babanı çok özledim ondan ağlıyorum" dedi annesi. Küçük oğlan kafasını sallayıp ayağa kalktı.



" Biliyormusun anne, bende büyüyünce babam gibi olacağım" dedi küçük oğlan. Annesi bu haline gülümsedi." Babasının oğlu benim bebeğim" dedi annesi. Küçük oğlan kollarını kaldırıp kaslarını göstermeye başladı. Annesi kahkaha atmaya başladı." Paşam benim, hadi saat 12'yi geçti uyuma vaktin geldi" dedi annesi. Küçük oğlan 10 yaşına basmıştı." Şimdi benim doğum günüm mü anne" dedi heyecanla. Annesi kafasını sallayıp gülümsedi ama küçük oğlan mutsuz idi." Ama babam yok" dedi. Annesi yanına gidip saçlarını okşamaya başladı. O sırada da telefonu çalmaya başladı.


Anne koşarak telefonu açtı." Alo, İsmail" dedi heyecanla. Ama beklediği ses gelmedi." Başınız sağ olsun, eşiniz İsmail Ertuğrul şehit düşmüştür" dedi telefondan gelen ses. Telefon elinden düşen anne donmuş bir şekilde ayakta duruyordu taki bağırana kadar." İsmail, hayır" diyerek ağlamaya başladı. Küçük oğlan anlamıştı babasının şehit düştüğünü. Doğum günü babasının ölüm günü olmuştu.


ŞİMDİKİ ZAMAN

Akın Alp'ten

O gün gelmişti. Yarın babamın şehit düştüğü gün, benim ise doğum günüm idi. Nereden bilebilirdim ki doğum günümden bu kadar çok nefret edeceğimi.

Anneme gideceğimi söylemedim. Eğer ki söylersem göndermezdi. Bu benim son şansım idi, babamın katilleri orada rahat bir şekilde sefa sürerken ben burada rahatça duramazdım. Yerlerini tespit etmiştim. Yarın 28 yaşıma girecektim. 18 yıldır babasız giriyordum yeni yaşıma. O kadar acıyordu ki bazen kalbim, küçük yaşıma yetim bıraktılar. Eğer ki ben Akın Alp Ertuğrul isem babamın kanı yerde kalmayacak idi.

Herkes helikoptere binmiş ve sıra bana gelmişti. Arkamı dönüp bineceğim sırada arkamdan gelen ses beni durdurmuştu." Oğlum" gelen ses annemin idi. Arkamı dönmek istemiyordum ki döndüm." Anne" dedim. Koşarak yanıma gelip bana sarıldı. Herkes bizi izliyordu." Oğlum, bebeğim benim niye bana söylemedin" dedi gözyaşları süzülürken." Şş geleceğim yine, ufak bir intikam meselesi annem" dedim. Kafasını sağa sola salladı." Baban gibi gelmeyeceksin, gitme oğlum" dedi. Gözyaşlarını ellerimle sildim." Sana söz geleceğim, sapasağlam ve yara almadan. Söz" diyebildim sadece. Ne yapsa da gideceğimi biliyordu, kalan tek çare geri çekilip benim gidişimi izlemekti.


Helikopter ile gidiyorduk. Anneme söz vermiştim ve yerine getirecektim. Benim tek ailem oydu. Ondan başka kimsem yoktu." Komutanım su içermisiniz" dedi Göktuğ. Elindeki suyu alıp kafama diktim. İçimizdeki eğlenceli olan tek kişi Göktuğ idi. O da herşeyin ciddiliğinin farkındaydı. Benimle birlikte beş kişi daha yemin içmişti. Göktuğ, Karahan, Fatih, İlyas, İshak...


















ECELİN KORKUSU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin