Günlerim yorucu ve fazlası ile dolu geçiyordu. Normalde sorun yoktu bende de Bay Lee ilk tanıştığımız zamandan beri sert davranmaya başlamıştı. Benim insan olduğumu unutuyor ve sabah dört ve on iki arası program yapıyordu. Ama şu an neyse ki sekiz saat olsun uyuyor ve mola vermeden çalışıyordum. Diğer türlü uykulu bir şekilde etrafta ruh gibi dolaşıyordum.
Yüzüm asık bir şekilde yemekhanede otururken Bay Lee'nin bu tarafa geldiğini fark ettim. Alnımı önümdeki masaya yasladım, nasıl olsa buraya gelmiyor. Ancak önüme biri oturdu ve ayakkabıları onun her gün giydiği ayakkabılardandı.
Kafamı hızla kaldırdım. "Niye buradasın?" Diye sordu.
"Ben de size aynı şeyi soracaktım."
"Cevap ver, Seungmin."
Bacaklarımın arasındaki ıslak su şişesini çıkardım ortaya. "Bunu almaya geldim az önce. Gelmişken de biraz oturup dinleneyim dedim. Daha on dakika var dersime."
"Anca gidersin, kalk."
Oflayarak ayağa kalktım. "Siz niye gelmiştiniz?"
"Çok soru soruyorsun, git hadi."
"Tamam Bay Lee, siz öyle diyorsanız. İyi günler."
Yemekhanedeki asansörlere doğru yürüdüm. İçeri girip kat düğmesine basıp asansörün kapılarına döndüm. Bay Lee kaybolmuştu.
Asansör sırayla katları geçiyordu. Aniden bir sarsıntı hissettim. Asansör çok sert bir şekilde durdu. Ardından aşağı doğru inmeye başladı ancak hızlı bir şekilde, aniden sarsılarak yeniden durdu. O esnada korku ile asansörün bir kenarına tutunmuş ve bağırmıştım. Kalbim ağzımda atıyordu. Bağırarak yardım isterken Bay Lee'nin sesini duydum yukarılardan. "Seungmin,"
"Bay Lee?"
"Sakin ol ve bir yere tutun. Az sonra kapıyı açacaklar-"
Gözlerim hafifçe açılmış kapılara gitti ama kapılar epey yukarıdaydı. Ben çok aşağıdaydım, çıkamazdım oraya. "Gördüm ama ben oraya yetişemem Bay Lee." Korkmuş ses tonum doldurdu küçük asansörü.
"Halledeceğim. Sakin ol." Ardından ses kesildi.
Çok yavaş bir şekilde yukarı çıktı asansör. Açık kapıların yarısı artık görünür haldeydi. Oraya tırmanmaya çalıştım. Oradaki kişiler de bana yardımcı oldular ve beni çıkardılar. "Herkes zemin kata insin!" Siren sesleri arttı.
"Ne oluyor?" Diye sordum çalışana. Bana cevap vermeden herkesi dışarı çıkarmaya devam etti. Biraz sinir bozucuydu. Küçük bir çocuk gibi kaçmayacaktım ne oluyorsa onlara yardımcı olacaktım. Karşıma kırmızı kostümlü ve tıpkı Bay Lee gibi maske takmış biri çıktı. Yüksek ihtimalle kızdı. Olduğu yerde kalakalmıştı ancak az önce savaşıyordu bizim şirketimizdeki kişiler ile. Bu dışarıdan bir saldırıydı.
Kızıl saçlarını tepesinden toplamış kıza baktım ve ona doğru koşup saldırdım. O da bana saldırmaya çalıştı ancak başarısız oldu. Ne olduğunu hiç bilmiyordum ama onu alt etmiştim. Bay Lee gelip kenarda durmamı söyledi ve bayılan kızı alıp gitti. Siren sesleri kesilmişti. Aldığım tek yara olan gözaltımdaki morarma ile yere oturup sırtımı duvara yasladım. Herkes yavaş yavaş şirkete gelirken Bay Lee emin ve sinirli bir tavırla önümden geçiyordu. "Sen," Dedi beni işaret ederek. "Benimle geliyorsun."
Hızla ayağa kalkıp onu takip ettim. Beraber odasına girdik. Sinirli bir şekilde odada volta atıyordu. "Bir sorun mu var?" Diye sordum.
"Duyduğun sirenler şirketi terk etmen içindi, savaş diye değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maybe - minmin
FanfictionUzun zamandır beraber çalışan iki disiplinli ve başarılı ajan yanlış olduğunu bilseler bile gözlerini kör eden aşkın esiri olmuşlardı. - tamamlandı - minmin - aksiyon, romantik - düzyazı, texting - şiddet 090724 150924