Dalgaların yoğun sesi.
Soğuk kum.
Süzülen ay ışığı.
Parlak yıldızlar.Onunla böyle bir gecede tanıştım. Kumların üzerinde yatarken, gidecek yerim yokken bir gece. Ve onu böyle bir gecede kaybettim.
Jeon jungkook. İnsanı büyüleyen bir güzelliğe sahip hoş bir cocuktu. Çekiciydi vücudunu kullanmasını bilirdi. Beden dili kuvvetliydi. Gözleri gökyüzü kadar berrak ve parlaktı, yıldızlarla donatılmıştı. Küçük bir çocuğun neşesine sahipti.
O her bir zerresiyle muhteşemdi.Gidecek yerim olmadığı için kumlarda yuvarlandığım bir gece ağlama sesi duydum. Küçük bir çocuk sanıp kovacakken benim yaşlarımda bir oğlanın ağladığını gördüm. Burnunu çeke çeke minik hıçkırıklarla ağlıyordu.
Yanına gidip neyi olduğunu sorduğumda bana baktı. En sevdiği şeyi, oyuncak ayısını su alıp götürmüş. Bana öyle dedi. Ben nerden bilebilirdim ki...
O gece jungkookla böyle tanıştım. Sahilde omzumda saatlerce ağladı. Saçlarını sevdim, ellerini tuttum. Belki de o an kaderimiz yazılmıştı. Pek parlak olmayan bu gelecek için o an habersizce heycanlanmıştım.Jeon... Dünyadaki hiçbir varlık onun kadar saf değildi. O gece benim yanımda uyuyakaldı.
Büzülen dudağı çok tapılasıydı. Ona o gece öyle bakmasam da bunu yeni anlıyorum. Pek çok hatam gibi jeonun kıymetini bilmemekte hayatım boyunca yakama yapışacak bir hataydı.Sabahında ona yemek ısmarladım. Aldığım hamburgeri tavşan gibi kemirmesi hala aklımda. "Bunun tadı çok güzel hyung" demisti dudağının kenarındaki hardalı silerken ben.
O zamanlar farkında değildim belki ama jungkook farkındaydı.Bana hikayesini anlattı. Onun sözlerini hala hatılıyorum. "Ailem eşcinsel olduğumu öğrendiği için evden attı beni. Onlara göre hastalıklıymışım." Demişti. Ondan korkmamdan veya aynısını düşünmemden çekinir gibiydi. Onun yerine uzun zaman sonra gülümsedim. Sorun değildi insanların kendi seçimleri olmayan şeyler vardı hayatta.
Oraya gelmeden önce aile kavramını bilmiyordum. Ne kadar yaralayıcı olduğunu ancak tahmin edebilmiştim. Ona rağmen üzülmüş bu çocuğu yanımdan ayırmamaya karar vermiştim.Eh her seçimimiz doğru değildir veya doğru bir sonuç vermez.
Günler yavaş ve huzurlu geçiyordu. Bir çadır almıştım ikimiz için. Birlikte güneşle beraber uyanıyor geceleri ateş yakıp sahilin ve denizin tadını çıkarıyorduk. Sevdiği için bir kaç gecede bir marsmellow kızartıyorduk. Ben ona şarkı söylüyordum o ise yıldızları izleyerek uyuyordu.
İlk defa bir ev hissi yerleşmişti içime. Bu küçük çadır ve kimsesiz kalmış çocuk bana ailemle evimdeymişim gibi hissettirmişti.Jeon jungkook.. en sevdiği renk sarı, sesi çok güzel, en sevdiği yemek tavuklu noodle, en sevdiği şarkı lost on you, en sevdiği koku tarçın...
Onun hakkında çok fazla şey öğrenmiştim. Sadece bir hafta sürmüş ama ben bu çocuğu her şeyiyle kabullenmiştim.Bir gece çok yağmur yağıyordu. Kook yanımda uyuyamamıs bana sarılmıştı. Aniden aklıma onu rahatlatmak için bir fikir geldi. Elinden tuttum ve dışarı çıkardım. "Ne yapıyoruz hyung korkuyorum." O gözler... Ona hafifçe gülümsedim.
Belinden tutup ellerimizi kenetledim. Indıgo nıght mırıldanarak onunls yağmurda dans etmeye başladım. Yavaş yavaş, sakince. Onu kendi etrafında döndürdüm gülümsüyordu. Gülümsedim. İçimde bir huzur vardı. Çok tuhaf şekilde bu cocukla beraber ruhum dans ediyordu hissediyordum. Yağmur yavaşladı vücutlarımız yakınlaştı.
Jungkook'un gözleri şarkı söyleyen dudaklarımdaydı. Hafifçe gülümsedim. Yüzümü yüzüne yaklaştırıp dudaklarımı dudaklarına sürttüm.
Gözlerini kapayıp derin bir iç çekti. Yavaşça dudaklarımı dudaklarına kapadım. Sanki bizim gibi dans ettirdim dudaklarımı. Tutuşu sıkılaşmıştı. Geri çekilip baktım. Gözleri gözlerimdeydi. Ah o parlak gözleri... İçinde bir evren taşıyordu.
Haftalarca o minik çadırda kaldık. Birbirimizi öpüşlerimizle ısıttık. Bilmediğim şeyi yok sanıyordum. Bilmediğim çok fazla şeyi varmış meğer. Şimdi anlıyorum.
En sonunda bir gece gitme kararı aldık. Nereye gideceğimizi bilmeden. Tüm geçmişimizi sileceğimizi bilmeden. Bir otobüse bindik ve nereye gittiğini bilmeden yolu izlemeye başladık. Hiç konuşmadan saatlerce yol aldık. Ellerimiz kenetliydi ve o bize yeter sanıyorduk.
En sonunda bir yerde inip yemek yemeye gittik. Günlerimiz huzur doluydu.Bir otele yerleştik. Kook yalnız uyuyamadığı için yatakları birleştirdik. Günlerimiz geçerken biz daha da yakınlaşıyorduk.
İnsanların bakışları benim umrumda değildi ama jungkook'u ürkütmesinden korkuyordum. Ona karşı oldukça hassastım ve bu nasıl oldu bir fikrim yoktu.
Onu seviyordum ayrıca bir sebebim de yoktu sevmek için. Rastgele tanışmıştık tamamen. Ama onun dudaklarında nefes alıyordum.O geceyi çok net hatırlıyorum. Benimle birlikte olmak istediğini söylemişti. O gece birbirimizi sevmiş bundan büyük bir haz almıştık. Vücudu kusursuzdu. Tapmak isteyeceğim kadar kusursuzdu. Sesi o kadar yumuşak ve ahenkliydi ki, nefes alış verişleri bile büyüleyiciydi. Bağımlısı olmuştum tek gecede. Onu seviyordum. Herşeyimle seviyordum. Aşık olmuştum. İlk defa sevgiyi bu kadar gerçek şekilde tatmıştım.
Sabahında benden kaçmış utanmıştı. Ben de gülerek yakalamıştım onu, öpücüklere boğmuştum. Benim güzel oğlumdu o. O kadar sevmiştim ki. Bazen ağlatırdı bu sevgi beni. Hoş hâlâ ağlatıyor. Her gece.
Bir gün.
Bir gün onunla tekrar sahile gittik. Aylardan ocaktı. Çok fazla sahile gidip görmek istemişti. Kıramamıştım. Keşke diyorum bazen. Bir kez olsun onun kalbini kırsaymışım.Sahilde oturduk sandviçlerimizi yedik o gün.
Onun ki tonbalıklıydı benim ki füme etliydi.
Her bir detayı hatırlıyorum. Siyah botlarını kendine büyük gelen montunu giymisti. Kafasında siyah beresi boynunda verdiğim kırmızı atkı vardı.Bana o gün ilk tanıştığımızda neden ağladığını anlatmıştı. Babası bir deniz subayıymış. Bir fırtınada adam gemiden düşmüş ve cesedi dahi bulunamamış. O gün babası ona bir oyuncak ayı getireceğinin sözünü vermiş oysaki.
Ne diyeceğimi bilememiştim. Keşke bir kaç cümle de olsa onu teselli edebilseydim. Keşke hiç olmamasını sağlayabilseydim böyle bir şeyin. Keşke acı çekmesini engelleyebilseydim. Yapamazdım. Yapamadım da.Biz konuşurken gözyaşlarını gördüm. İçimi acıttı. Ona evim olduğunu sırılsıklam aşık olduğumu söylemek istedim. Yapmadım. O an uygun gelmedi. Neden bilmiyorum ama engel oldu bir takım şeyler. Ne olduklarını bilmediğim halde.
Zaman geçti.
Bir ses duyduk. Bir köpeğin havlama sesi. Jungkook hızlıca kalkıp etrafına bakındı. Buz tutmuş suyun üstünde bir köpek vardı.
Nasıl oldu anlamadım. Bir anda kook köpeğe doğru koştu. Her adımında ince buz çatlıyordu. Ayağa kalkıp peşinden gitmek için davrandım.
O an.
O an kook köpeği tutmaya çalıştı ama köpek koşarak kaçtı.
Bir ses geldi.
Kırılma sesi.
İçimden mi geldi yoksa gerçekten duydum mu emin olamadım bir an.
Ama duyduğum son sesin jungkook'un bağırışı olduğuna emindim.
Baktığımfa ayaklarının altındaki buz çatlamıştı.
Bana az önce ne dediğini hatırladım "bu yüzden korkudan hiç yüzmeyi öğrenemedim." Dehşete kapıldım.
Koşarak yanına gitmeye çalıştım ama bacağım kırılan buzun içine girdi. Etrafta sesler uğulduyordu. Bacağımda uyuşma ve acı hissettim. Çırpınan jungkook'a ulaşmaya çalışıyordum.
Olmadı.
Yapamadım.
Buz daha da kırıldı ve beni de içine aldı.
Kırmızı suya batarken ben jungkook'un sesinin kesildiğini fark etmiştim.
O an bir şeyler parçalandı içimde.Gözlerimi açtığımda gelen bip sesi midemi bulandırdı.
Doktorlara baktım.
Ağızlarından çıkan ilk cümle benim ölümüm oldu.
"Arkadaşınızı kurtaramadık"
O andan sonra bir daha gülmedim. O köpeği yanıma aldım ve herşeyden uzak bir yerde, bir evde anılarımla yaşamaya başladım. Meleğimin mezarına her gün gidiyorum. Onsuz hayat beni daha da sarstı. Bu gidişle yakında ona kavuşurum.
Ait olduğun kişiyi gözlerinin önünde kaybedince anlıyor insan. Dünya kaç bucakmış. Kaç para edermiş. Yaşamaya değer miymiş.Onu çok seviyorum. O benim evim. O benim herşeyim.
Küçük sevgilim.
Umarım rahat uyuyorsundur.
Bir bacağımı kaybettim o gün. Daha da aksi biri oldum sensiz. Keşke tekrar çıkagelsen dünyamı aydınlatsan bana yaşam versen. Sensiz hayat yaşanılacak gibi değil. Dayanamıyorum sensiz.
Ah küçük sevgilim.
Seni çok seviyorum her zaman sevdim.
Hala seninleyimAy umarım seversiniz çok kısa oldu ama kalbim kaldırmadı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
another life
Fanfictionbaşka bir hayatta senin oğlun olurum tutamadığımız sözleri tutarız oneshot taekook