it doesnt end in my dreams

586 81 16
                                    

dolu kadehi ters tut kaçar gider

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


dolu kadehi ters tut
kaçar gider


"hayırdır?"

jeongguk sinirle ve bıkkınlıkla karışık bir ruh haliyle yaklaşık yarım saattir dolana dolana aradığı ve sonunda geçen günden kalma yağmur yüzünden çamurlaşmış göletin yanında bulduğu esmer oğlanın yanına ağır cüssesini dikkatsiz bir şekilde bırakırken dudakları arasından nefesleriyle karışık bir şekilde ona söylenmişti. tek bir kelime, belki başkası orada olsa pek bir şey anlamazdı ama ikisi de bunun ne anlama geldiğini gayet iyi biliyordu. neden her defasında başa dönüyor gibiyiz?neden sürekli ebelemece oynarcasına kaçıyorsun benden? neden ellerimi uzatıp seni yakaladığımı sandığım her an yok oluyorsun? neden son günlerde yüzüme bile bakmıyorsun? daha geçen hafta beni öperken şimdi bir hiçmişim gibi davranmana sebep olan ne? neyim ben senin için? ve daha niceleri. jeongguk'un aklından geçenler ve taehyung'un az çok tahmin edebildiği ama cevabını kendine bile açıklayamadığı tonlarca soru cümlesi.

arkasındaki geniş ağaca sırtını yaslamışken hafifçe kendine çektiği ve üstüne eskiz defterini yerleştirip bir şeyler karaladığı bacakları uyuşmuş gibiydi. bir süre yanında soluklanan çocuğun nefes seslerinin düzene girmesini dinledi. ağaca yasladığı başını hafif bir açıyla ona doğru çevirdi. yaklaşık bir haftadır köşe bucak kaçıp görmeye bile katlanamıyormuş gibi davrandığı oğlanın şimdi yanı başında olması hem canını sıkıyor hem de engelleyemediği şekilde karnını ağrıtıyordu. kendini anlayamıyordu, hiç bir zaman becerememişti ya zaten o apayrı bir konuydu. içinde bulunduğu durum için yanındaki oğlanı suçluyor her zaman yaptığı gibi işin içinden kendince sıyrılmaya çalışıyordu.

jeongguk yüzündendi sonuçta. onu devamlı öpme ihtiyacı, mantıklı düşünmeyecek hale gelmesi sanki başka bir diyarda yaşıyormuşçasına dünyadan kendini soyutlaması hepsi onun yüzündendi. çünkü kendisini suçlusu dahi olmayan bir suçtan ayırması gerekiyordu. kaşları çatıldı o sırada jeongguk belki konuşur umuduyla yüzünü inceliyordu.

"konuşsana oğlum, delireyim diye mi yapıyorsun?"

bakışlarını diğerinin gözlerine taşıdı. gözlerindeki öfkeyi anlama ihtiyacını sabırsızlık ve sıkılmışlıkla dolan irislerini net bir şekilde görebiliyordu. sessiz kaldı gözlerini kaçırdı. onun yüzünden başka her yere baktı. önündeki ne olduğu bile belli olmayan ama kafasının içindeki karmaşık ruh halini net bir şekilde yansıtıyor gibi olan çizime,rahatsız edici sesler çıkaran biraz uçaktaki kurbağalara ki muhtemelen kendi evleri olan gölet iki liseli oğlan tarafından uzun süredir işgal edildiği için oldukça rahatsızlardı. sonunda diğerinin daha fazla burnundan solumasını istemiyormuşçasına dudaklarını araladı. onun bu sinirli halleri hiç bir zaman kendisine dokunmasa da her seferinde ister istemez geriliyordu.

çünkü ne kadar inkar etse de diğeri onu tek bir yumruğuyla yere devirebilirdi. karşılıklı kavgaya girseler belki teke tek kalırlardı ama jeongguk net bir şekilde alırdı. bu yüzdendir ki bazen ondan hoşlandığı için diğerine teşekkür falan etmek istiyordu. zira jeongguk'a savurduğu yumrukların ettiği küfürlerin karşılığını hiç bir zaman almazken başkalarına bunu yaptığında nasıl kavgalara girmek zorunda kaldığını biliyordu. akıllanmazdı, ne kadar sessiz olsa da sivri dilliydi ve onu rahatsız eden rastgele insanların üstüne yürüyüp kavga çıkarmak belki de en kötü huyuydu. ilk kez birisiyle kavga edip ağzı yüzü kan içinde eve geldiğinde bir de babasından bir posta dayak yiyeceğinden delicesine korkmuş ama beklediği tokat ve tekmeler yerine babasından gelen 'aslan oğlum benim' nidaları ve oldukça soğuk ama garip bir şekilde tuhaf da olan kucaklamasıyla neye uğradığını şaşırmış, sonrasında ise babasının onu 'aslan oğlu' olarak görmesi için önüne gelene saldırmayı on üç yaşında cılız bir ergen çocuğu olarak mantıklı bulmuş olmalı ki o günden sonra hiç olmadığı kadar hırçınlaşmıştı. aynı şekilde jeongguk'un üstüne yürüdüğünde ise sert bir yumruk yerine alaylı bir tebessümle karşılaşmasıyla dumura uğramış diğer oğlan onun peşinden ayrılmadığı her saniye daha da  alevlenmişti ne olduğunu anlamadan kendini onunla kendi yatağında öpüşürken bulmasıyla ise bundan beklemediği kadar zevk almış içini dolduran tatmin duygusuna engel olamamıştı. katolik babasının kafasındaki ideal oğlan çocuğu imajını kaybedeceğinden deli gibi endişelense de beyaz tenli oğlanın dudaklarına olan ilgisi ağır basmış bulduğu her köşede daha fazlasına sahip olmak için onun dudaklarına saldırmaktan çekinmemişti ama son bir kaç gündür aklını kurcalayan çok fazla şey vardı. geçen gün yaşanan olaysa buna tuz biber olmuş kendini iyice geriye çekmesi kaçınılmaz hale gelmişti. endişeliydi, babasının bir oğlanla kenarda köşede kırıştırdığını duymasından birinin ona laf taşımasından ölesiye korkuyordu. önceki gün babasının yaptığı imalarsa iyice tutuşmasına sebep olmuş babasının gözünden düşeceğinden korkarak iyice içine kapanmıştı. annesi üstünü örterdi belki her şekilde onu kabul ederdi ne de olsa oğlan çocuğuydu ne yapsa mübahtı.ama babasının aynı şeyi yapmayacağını bilmek içinde süper bir gözlem yeteneğine gerek yoktu. dayak yemekten ya da işiteceği hakaretlerden gocunduğu yoktu. onun canını sıkan şey imajının zedelenme ihtimaliydi. babasının biricik oğlu olmazsa ne yapacağını bilmiyordu. net bir şekilde boşluğa düşerdi çünkü kendine biçtiği pay uzun süredir sadece buydu.

"gitsene."

dalgın bir şekilde konuştu. bununla beraber jeongguk alay edercesine güldü. avuçlarının yandığını sinirden başının ağrımaya başladığını bir kenara bıraksak bile kalbindeki acı onu rahat bırakmıyordu. bir bacağını esmerin bacaklarının arasına sokarken az önce yanında oturmasına karşın şimdi onun önüne geçmiş ve dizleri arasındaki defteri öylece çekip alarak toprak zemine bırakmıştı. esmerin çenesini kavradı ve ona bakmasını sağladı. taehyung sakindi. boş bakışları onun sinirden kızarmış yüzünde gezinmekten ileriye gitmiyordu.

"oyuncağın mıyım ben senin?"

sinirle dişlerinin arasından konuştuğunda esmerin kaşları çatılmış ve dudakları aralanmıştı.

"ne saçmalıyorsun ya?"

"sen çok iyi biliyorsun ne saçmaladığımı"

sesi kontrolsüz bir şekilde yüksek çıktığında anlık duraksadı ve derin bir nefes aldı.

"bak, o aklından ne geçiyor bilmiyorum ama beni istediğin zaman itip istediğin zaman yanına çağıracağın evreyi sen beni öptüğün gece sikip attın. keyfin isteyince dudaklarıma asılıp sonra da hiç yokmuşum gibi beni siktir edemezsin."

kelimelerini tane tane seçiyordu.

"şu zamana kadar senin için yediğim haltlarda,halının altına süpürdüklerim de boyumu aştı. yemin ederim seni şurada kafana sık desen yapacak kadar çok seviyorum ama yetti artık. benimle bu şekilde oynayamazsın. ya şimdi çocuk gibi saklanıp durduğun o ininden çıkarsın ya da ben sana olan zaafımın  kalbimi sikip atacağını bile bile siktir olur giderim. daha da yüzümü görmezsin."

kısık sesle hemen dibindeki güzel yüze karşı yeterince açıklayıcı olduğunu düşündüğü şekilde konuştuğunda kısa süreliğine durakladı ve onun yüzünü inceledi. ne düşündüğünü bilmek istiyordu her şeyi kendisiyle paylaşmasını istiyordu belki onun günlüğü haline gelmeliydi. ama gel gör ki taehyung o sulara çok uzak gibiydi. kaşları çatıldı önce ne diyeceğini bilemez gibi dudaklarını bir kaç kez aralayıp birbirine bastırdı. yaklaşık bir dakika boyunca dibinde olmasına rağmen onun yüzüne bile bakmadan düşündü. onu apaçık bir şekilde istiyordu ama sırf kendi istekleri için jeongguk'un kendininkilerden binlerce kat daha saf olduğuna emin olduğu duygularını hiçe saymak ona az da olsa kötü hissettirmiyor değildi. çoğu zaman çok düşünmemişti bencil olduğu bile söylenebilirdi ama konu karşısındaki çocuk olduğunda en öne onu koyması gerekiyormuş gibi bir hisse kapılıyordu.

"çok düşündüm jeongguk."

başını hafifçe yana yatırdı ve mırıldandı. şimdi tam olarak onun gözlerinin içine bakıyordu.

"ben sanırım senin ilgine ve sevgine karşılık verebilecek o kişi değilim. senden hoşlandığımı inkar edemem ama,"

duraksadı,gözlerini kıstı ve konuşmaya devam etti.

"katı bir ailede büyüdüm ve sana o istediğin şeyi ne kadar çabalasam da veremeyeceğimi biliyorum."

omzunu umursamazca salladı ve gözlerini kaçırdı.

"senin gibi istediğim zaman kapıyı çarpıp çıkacak istemediğime karşı çıkacak bir yapıya sahip değilim. senin kadar cesur değilim."

jeongguk onun konuşmasını şok ve içinde alev alev harlanan kızgınlık ve kırgınlığıyla dinliyordu. omuzlarını kavradığı çocuğun üstündeki tişörtü avuçları içinde topladı. gözlerinin dolduğuna emindi. ama taehyung ona bakmazken diğer oğlanın dolan gözlerini fark etmiyordu bile, tıpkı bir çok şeyi fark etmediği gibi. boğazından kırık ve çatlak bir fısıldama halinde çıkan sesiyle onu durdurdu. tüm yüzünün yandığını hissediyordu göz yaşları sadece göz pınarlarından değil her bir hücresinden çıkmaya çalışıyor gibi hissediyordu.

"anlayacağımı anladım ben eyvallah."

taehyung bakışlarını onun yüzüne çıkarmadı. omuzlarındaki ellerin baskısının kaybolmasını bacak arasındaki hafif sıcaklığın yerini hafifçe esen melteme bırakması takip etti. ardından ise üstüne bastığı kuru yaprakların çıtırdayan sesiyle diğerinin ağır ağır okul binasına doğru yönelen adımlarını. o an boğazına büyük bir yumru oturmuş gibi hissetti. ama ne jeonggukunki gibi gözleri dolabildi ne de ağlayabildi. kendi tercihleri için sızlanma hakkının olmadığını kavrayalı çok olmuştu.

*****

selam kizlar😉
atesli bi flort icin asagidaki numarayi arayin👇



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

noxisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin