3

4 2 68
                                    

Ben az önce ne yaşamıştım gerçekten? Gördüklerim ve duyduklarımı hala idrak etmekte zorlanıyordum. Önümde baygın duran bedene baktım. Kanlar içindeydi. O an yerde olan çantamdan telefonu çıkardım ve acil servisi aradım. Panikle, bir o kadar korkmuş halimle acil servis aracını beklemek o kadar güç gelmişti ki bana. Çok sürmeden acil servis aracı yanımıza vardı. "Hanımefendi, beyefendiye ne oldu? Neden kanlar içinde?"

Acil servis hemşiresinin bana dediği cümleler kulağıma o kadar tiz geliyordu ki sanki kulağım duymuyordu. Dediklerini dudaklarını okuyarak kafamda birleştiriyordum. Olayın nereye gideceğini bilmediğimden ve bunu önce Jungkook'la konuşmak istediğimden hemşireye şu cevabı verdim:

"Bilmiyorum, otoparka geldiğimde bu şekilde baygın bir halde buldum."

Kafasını sallayarak müdahalelere devam etti. Daha sonra sedyeyle Jungkook'u acil servis aracına taşıdılar. Bir hemşire Bay Jeon'a damar yolu açarken diğer hemşire gülücükler saçarak konuşmaya atıldı.

"Bu şey değil miydi? Bu ünlü avukat Jeon Jung Kook."

Diğer bir hemşire işine odaklanmış, Jungkook'un sıkan giysilerini gevşetmiş ve konuşan hemşireyi umursamazca cevap vermişti.

"E yani ? Zevzekliği bırakıp kusma olup olmayacağını kontrol et. Sürekli gözün hastada olsun."

Hemşirenin verdiği tepkiye bile tepkim yoktu. Olduğum yerde stresten sallanıyordum. O kadar sinirlerim bozulmuştu ki. Bir an önce Jungkook'un ayılmasını istiyordum.

Hastahaneye varmak üzereydik ve Jungkook'ta hiçbir ayılma belirtisi yoktu. Bu da beni daha da endişelendirmişti. Yüzündeki kanlar pıhtılaşmıştı. Silmek istedim ancak hemşireler bunun doğru olmayacığını söylediler. Tabi ki doğru değildi. Mikrop kapabilirdi veya o tarz bir bir olaya müsaitlik yaratabilirdim. Lakin elimden bir şeyler gelsin istiyordum.

Acil servisten iner inmez Bay Jeon'u acile götürdüler. Tabi yanında başka kimse olmadığı için peşinden devam ettim.

Doktor Jungkook'u baygın bir şekilde muayene ederken endişeli gözlerle hemşirelere baktı ve gözlüğünü takarken şu sözleri dile getirdi. "Sanırım beyin travması geçiriyor. Müdahale edebilmem için ayık olması gerek. Bana eter getirin."

Eter isteyince şaşırmıştım. Neden eter istiyordu. Eterle insanlar bayılıyordu hatta eterin aşırı dozu ölüme bile götürebilirdi. "Neden eter istiyorsunuz?" diye sordum. Doktor da bilmişlik yapıp sorduğum için aşağılarcasına cevap verdi. "Eterin azı ayıltır, fazlası ise bayıltır." diyerek eteri getiren hemşireye doğru döndü. Pamuğa eteri damlatırken bile o kadar yavaş yapıyormuş gibi geldi ki sanki dünya olduğundan çok daha yavaş dönüyordu. Stresten midem o kadar kasılıyordu ki kusacakmış hissi hiç peşimi bırakmıyordu. Sonrasında hastahane kadar teni beyaza dönmüş o genç adama odaklandım. Tüm mimiklerini takip ediyordum. Ne olacaktı? Bana ne olduğunu anlatacak mıydı? Zorları neydi?

Eter Jungkook'un gözlerini açmasına yardımcı oldu. Ayılıyordu ama uykudan yeni kalkmış bebekler gibi hiçbir tepki vermiyor gözünü açıp kapıyordu. Etrafa bakınmaya ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı önce. Doktora, hemşirelere hastahane duvarlarına, tavana derken kahverengileri ilişti gözlerime. Yumuk yumuk bakan gözleri beni görünce daha da canlı bakmaya başlamıştı. Ama belliydi bu mutluluktan falan değildi. Bu endişeli bir bakıştı.
Jungkook'a doğru yürürken beni durduran bir ses geldi çantamdan. Telefonum çalıyordu. "Seonnie, hastahanede misin sen?" Sunyeon'un endişeli gelen sesleri içimi incitmişti. Aslında bana bir şey olmamıştı ya da kendim için gelmemiştim ama beni bu denli düşünmesi gerçekten arkadaştan çok bir kardeşti bana.

"Evet, öyle Yeon. Korkma bir şeyim yok. Junglook'u getirdim. Ji Hoon.." Jungkook gözümün içine bakıyordu ve kafasını olumsuz anlamda sallamaya çalıştı. "Neyse, Sunyeonie ben sana bilgi vereceğim gelmene gerek yok tamam mı?" Sunyeon anlamayan sesler çıkardıktan sonra ince sesiyle cevap verdi. "Seon, ne Jihoon'u neler oluyor orada? Bir şey olmuş ki hastahanedesin. Söyle bana!" Tekrar ağzımı aralarken Jungkook zoraki çıkan sesiyle konuştu.

"Seon-ah, yapma!"

Sunyeon'un yüzüne kapadım. Bundan pişman olacak mıyım? Kesinlikle. Yapmam gerekiyor muydu? Kesinlikle. Sunyeon beni dövmeye kalkacak mı? Kesinlikle.

Doktor bana dönüp tekrardan konuştu.
"Beyefendiyi MR makinesine sokacağız." Kafamı olumlu anlamda sallarken Jungkook'un anlık kriz geçireceğine şahit olacağımı hiç düşünmemiştim.

Bir anlık hareketle bütün damar yolunu kolundan söküp almıştı. Kolu kanıyordu ama farkında bile değildi. "İyiyim, ben. Hastahaneden çıkmam gerek." Hemşireler Jungkook'un koluna müdahale ederken bu sefer şaşkınlıktan açılan ağzım Jungkook'a kızmak içindi.

" Ne yaptığını sanıyorsun? Yaptığın şey çok tehlikeli! "

Sırtındaki yastığı yere fırlatırken devam etti. "Benim bir an önce buradan çıkmam lazım, Seon. Anlamıyorsun.."

"Anlatır mısınız o zaman Bay Jeon?" Jungkook yutkunarak bana odaklanmışken doktor koluna çaktırmadan iğne batırmıştı. Sakinleştirici iğne dozu onu bayıltacak kadar olmasa da delirmesini engelleyecekti. Başına gidip hatırlamayacağını bilerek saçlarına dokundum. O kadar yumuşak bir hissi vardı ki tarif etmesi güçtü. Belli kısımları kandan birbirine yapışmıştı ama ona rağmen güzel hissettiriyordu. Elimi yaptığım saçmalığın farkına varınca çektim.

"Üzgünüm, Bay Jeon. Bunu yapmak zorundalardı.."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

REVENGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin