(görsel notu: bulduğum tüm tatlı ifşaları sizinle paylaşmadan duramama hastalığına yakalanmışım ben kusuruma bakmayın lütfen.. 🫠🥺🩷💞)
Keşke şu hayat bir kez olsun bana en zor yüzünü göstermeseydi de gerçekten sadece bir kez olsun her şey su gibi akıp da yolunu bulsaydı, hayallerimi süsleyen yeni açmaya başlamış çiçekler solmasaydı ve de kalbimi deli gibi çarptıran bu aşk sandığım yakıcı his bu sefer beni yarı yolda bırakmış olmasaydı.
Kızarmış ve yaş dolu gözlerimle Kenan'ın gözlerin içine çaresizce bakarken aklımdan daha iyisi geçmiyordu şu an.
Belki de her şeyin tamamen yerli yerine oturup hayallerimi süsleyen o mükemmel son hale gelmesi için kalbimin son kez böyle dağılması gerekiyordu diye düşünmeden edemedim kendimi sakin tutmak için.
Belki de ben bunu yaşamayı haksızlık olarak görmemeliydim.
Tüm gerçeklik algım kaybolmuş, kelimeler aklımdan dilimden uçup gitmiş haldeydi ve sanki dudaklarımdan tek bir harf bile çıksa karşısında salya sümük bir şekilde büzülecekmiş gibi hissediyordum.
Ama bir yandan da tüm bu yaşanan saçmalıkların nedenini bilmek ve içimdeki tüm nefreti bağıra çağıra akıtıp hesap sormak istiyordum deli gibi.
Kenan yanıma doğru birkaç adımda ulaştığı zaman içimde kendimle verdiğim mücadele henüz tamamlanamamıştı bile.
"Alsu" dedi önce her zamanki parlak gülümsemesiyle.
Bu gülüş ilk defa içimi ısıtmıyordu ama kalbim yine bana ihanet edip göğsümü ileri geri dövmeyi geciktirmemişti.
Onu ilk tanıdığım zamanlarda top oynarken evi başıma yıksaydı bile belki şu an bu gülümseme daha anlamlı olurdu benim tarafımda.
"Dışarıda olduğunu tahmin etmeliydim, az önce ziline bastım ama çıkan olmamıştı. Şarjım da bitmiş ben arayamadım seni. Ramosu tuvalete çıkarıyordum şimdi de" diye de konuşmasını sürdürdü yüzündeki hiçbir halttan haberi olmayan o masum ifadeyle.
Ne kadar masum.
Birkaç kere sinirle açılıp kapanan dudaklarım ve elimde sıkı sıkı tutmaya devam ettiğim kedi çantası ile bir süre daha sessiz kaldım öylece.
Gözyaşlarım akmasın diye alt dudağımı dişlemekten ve burnumu sıkmaktan hissizleşmiştim.
"Sen.. sen ağlıyor musun yoksa? Sütlaç iyi mi ona mı bir şey oldu? Alsu?" kaşları çatılmış şekilde gözleri elimdeki çantaya kaymışken eli omzumu bulduğu anda ani bir hareketle geri çıktım ve temasımızı kestim.
O anki sinir dalgası tüm vücudumu titretirken benim kelimelerim hala içeride bir yerlerde birbirleri ile savaş halindeydi ve ne demem gerektiğini bir türlü toplarlayamıyordum.
"Evet" dedim sonunda titremekten kurtaramadığım kısık sesimle.
"Veterinerden geliyoruz, o yüzden üzgünüm. Sütlaç biraz hastalandı" diye de yalanımı sürdürdüm.
Şu an yüzleşmek istemiyordum.
Yüzleşemezdim çünkü biraz daha konuşursam tek yapabileceğim karşısında güçsüzce çöküp ağlamaktan fazlası olmayacaktı.
Onu burada görmem aklımda kurduğum tüm senaryoyu alt üst etmişti.
Bu yüzden tek isteğim şu an olabildiğince hızlı kaçıp gitmekti buradan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upside down ♡| yıldız
Fanfictionyou got me like upside down you standing there i swear my whole world is turned around