4

599 117 72
                                    

son günlerde hayatımın gidişatı hakkında ne zaman düşünsem kendime 'istediğim sahiden bu muydu?' diye sormaktan geri duramıyordum. 

tamam, işimde iyi bir noktadaydım fakat istediğim nokta bu muydu? ailemle birkaç hafta aralıklarla yaptığım görüntülü konuşmalar bağlarımızı sıkı tutmaya yetiyor muydu ya da siktiğimin saçma sapan arkadaşlarını hayatımdan neden çıkaramıyordum? tüm bunların arasında çok daha belirgin bir soru vardı. 

gerçekten kaybettiğim güven duygusunu tekrar bulamayacak mıydım?

aldatılan taraf olarak kesinlikle kendimi suçlamıyordum- bu onun pisliğiydi fakat gunwoo'ya en başından bu kadar güvenmem ne kadar doğruydu ki? o eşyalarını dahi iznim olmadan evime yerleştirmiş, beni bir nevi beraber yaşamaya mecbur bırakmıştı. tamam, başta -evime yerleşmeden önce- bende çok fazla gelip kaldığı oluyordu ama o zamanlar kendi alanım da vardı. gunwoo zamanla, bir kurdun elmaya yerleşmesi gibi bana biraz olsun hissettirmeden evime yerleşmişti.

sabah kahvaltılarıma ve şarap saatlerime dahil oluyor, bam'ı kendi köpeğiymiş gibi seviyordu ve ben o zamanlar bu durumun bana ne hissettirdiğini düşünmekten deli gibi kaçıyordum. o hayatıma böyle dahil olduktan sonra, beni aldattığını öğrendiğimde nasıl 'monotonluktan sıkıldım' gibi bir bahaneyle karşımda durabilmişti? kendimi suçladığım birkaç konudan birisi buydu. yaptıklarını neden daha çok irdelemedim? bana aldığı bilekliğin fişindeki iki adet yazısının üzerinde neden durmadım? 

işte bu yüzden, hayatıma o anlamda giren yeni birinin gözünde bir takıntılı gibi gözükebilirdim. 

taehyung'un beni öyle görüp görmediğini düşündüm. geçtiğimiz gece ileri gittiğimi biliyordum.

"gelmek istemediğine emin misin?"

düşüncelerimi bölen sesiyle üzerinde oturduğum büyük kayalıkta bacaklarımı öne doğru uzatarak ellerimi geriye yasladım. gözlerim onun üzerindeydi. suyun içindeki bedeni inanılmaz gözüküyordu. esmer teni, alnına doğru düşen dalgalı, nemli saçları ve arkasından vuran batmaya yüz tutmuş güneş ışıkları. bu görüntü için sahiden ödeme yapmalıyım diye düşündürtüyordu. 

"denize gireceğimizi düşünmemiştim ve üstüm buna uygun değil." dedim kafam hafifçe yana eğilmişken. onu süzmekten vazgeçemiyordum. başka bir yere bakmaya çalıştığım an geniş omuzları ve göğsüne çarpıp duran kolyeleri buna engel oluyordu. 

benim tarafıma doğru biraz daha yaklaştığında su beline kadar inmişti. "tek yapman gereken gömleğini çıkarmak."

kendisi böyle yapmıştı. mavi, ince gömleği tam yanımda gelişigüzel duruyordu.

"bilmiyorum," dedim dudaklarım büzülmüşken. "bunu kaldırabilir misin?"

dudakları bir tebessüm için kıvrıldı. güneş yüzünden gözleri biraz kısılmıştı ve kirpiklerinin birbirine karıştığını görebiliyordum.

"bilmiyorum," dedi o da tıpkı benim gibi. "ama risk almayı severim."

"hmm..." düşünür gibi etrafa baktım. onun beklenti dolu ifadesini göz ucuyla izledim. "yok gelmeyeceğim."

derin bir nefes verip omuzlarını düşürmesine karşın gülüşümü tutmak zordu.

burası tanıştığımız plajın arka tarafıydı. taehyung aniden buluşmak için aradığında gidecek yer planım yoktu ve o bu sefer sıranın benim olduğunu söyleyip tabiri yerindeyse iki ayağımı bir pabuca sokmuştu. hızlı bir karar vermem gerektiğinden aklıma ilk gelen iki yerden birisini, burayı seçmiştim işte. bu saatlerde güzel oluyordu, hafta içi olduğu için sakindi de ve en sevdiğim kokteyliler buranınkilerdi. kumsalda biraz yürüdükten sonraysa köşede kalan yüksek kayalıklar oturmak için uygun gözüküyordu. tabii taehyung bunun yerine denizin tadını çıkarmayı seçmişti.

love maze | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin