Deniz ile sahil kenarına gelmiştik.
Kayalıkların üzerine oturduğumuzda hava çoktan kararmıştı. Etrafta çok fazla insan olmaması işimize gelirdi.
"Ee, anlat bakalım şu gönül işi meselesini."
Derin bir nefes alıp yerimde kıpırdandıktan sonra kafamda cümlelerimi tarttım. Dilay ile içinde bulunduğum durum çok anlayışla karşılanabilecek bir durum değildi, farkındaydım.
Zaten Deniz'e anlatıp anlatmamak konusunda da bu yüzden tereddüte düşmüştüm fakat dışarıdan bir göz lazımdı. Ne benim ne de Dilay'ın tarafında olmayan birinin fikirlerine ihtiyacım vardı.
"Biz Dilay'la bir davette tanıştık. Bir arkadaşı için gelmişti. O gece, fazla mutluydu. Sanırım onun o ışıltısına kapıldım, bilmiyorum ama o günden sonra onu aklımdan çıkartamadım bir türlü. Herkese sordum, her yerde aradım. Sosyal medyasını bile bulamadım. Sonra bir gün rastgele bir sokakta denk geldim ona.
Ben görmeden o görmüş beni. Yanıma geldi, selam verdi. O gün akşama kadar sokak sokak yürüdük. O gün evine bıraktım onu, numaralaştık. Başta normal bir arkadaşlık ilişkisi vardı aramızda. Tabii ki ondan etkileniyordum ve farkındaydım ama o bana o gözle bakmadığından hiç adım atmamıştım.
Sonra bir gün kapıma geldi. Sarhoştu, ağlamıştı. Berbat görünüyordu. Gerçi o bana her zaman dünyalar güzeliydi ama o an içinde bulunduğu duruma kim olsa berbat derdi. Ne olduğunu sordum, cevap vermedi. Tuttu öptü beni bir anda.
Sonra gitti uyudu hiçbir şey yok gibi. Ertesi sabah da unutmuştu zaten, onun için hiçbir şey değişmedi. Ama ben aklımdan çıkaramadım o anı. Haliyle tavırlarım da değişti.
Dilay fark etti tavırlarımın değiştiğini, kavga ettik. Sonra ben tuttum öptüm bunu. Bastı tokadı suratıma, kaldım öyle..."
Lafımı kestiğinde başımı çevirip ona bakmıştım. Suratında iğrenir gibi bir ifade vardı.
"Bir dakika, şimdi önce o seni öptü ama sen onu öpünce sana tokat mı attı?"
"Bu daha başlangıç. Dilay'ın zıtlıklarını, çelişkilerini sana anlatmaya kalksam iki gün kalkamayız buradan."
İkimiz de gülümsediğimizde bunun neşeden uzak bi gülümseme olduğunu biliyorduk.
"Neyse, devam et."
"O gece ne olduysa oldu işte, sonrasında pişman olmadım ama Dilay olmuş gibiydi. O zamandan sonra hislerimi saklamamaya başladım ondan. Bir süre böyle devam ettik ama Dilay beni her seferinde parmağında oynatıp durdu. Bir uzak bir yakın, bir sıcak bir soğuk. Sonra da Barış ile tanıştı, aşık etti onu kendine. Barış bilmiyor durumları, çok yakın da değiliz ama yine de istemsizce ona kuruluyorum. Dilay'ın nasıl biri olduğunu anlamasını bekliyorum ama o kadar kör olmuş ki gözü, ondan başkasını görmüyor. Ben de ondan başkasını göremiyorum ama onun benden başka herkesi görüp bana kör olması da ağırıma gidiyor."
Deniz bana sanki ruhumu okuyormuş gibi derin bakarken beni gerçekten dinlediğini anlayabiliyordum. Öylesine sormamış, gerçekten merak etmişti. Sözlerimi noktaladığımda ise derin bir nefes almış ve bana bir gülümseme sunmuştu. Ben rahatlamaya çalışıyordu ve bu uzun zamandır kimsenin yapmadığı bir şeydi.
"Bak, sana tek bir şey söyleyeceğim ama bana darılmayacaksın. Anlaştık mı?"
Onaylar şekilde başımı salladıktan sonra bir elini koluma yaslamış, biraz da bana doğru eğilmişti. "Berat, senin ben kafanı sikeyim."
Şaşkınlıkla gözlerim irileşince bunu söylerken ciddi olduğunu fark ettim.
Az önce bana ciddi ciddi küfür etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Zaman Bulurum | Berat Ayberk Özdemir
Novela Juvenil"Karar ver artık kimi daha çok sevdiğine."