№5
♪oy kullanmayi unutmayin
muauuah♪____________
Jake
yüzünde ki alaycı sırıtışla, geldiklerinden beri gözlerini üzerimden çekmiyordu. ne bakıyorsun olum? tamam yaşayan heykelim ama bakışlarınla yedin resmen. inkar edemem belki biraz hoşuma gitti. ama biraz...
yemeklerimiz bittiğinde, annemler salonda hararetli bir sohbetin içindeydiler. bizse daha rahat edebilmek adına odama geçtik.
"yatağıma oturma." öfkeli bir ses tonuyla konuştum. yüzünde bana 'siktir oc' bakışıyla bakarken, kolundan tutup çektim ve yatakta oturmasını engelledim. yaptığım hareketle beraber, aramızda nerdeyse boyum kadar boşluk kalmıştı. herkese 'boyum hakkında şaka yapmayın' dedikten sonra ben.
Heeseung'un yüzünde ki, ifade onu kendime çekmemle beraber değişti. gözleri şaşkınlıkla açıldı ve bakışları bileğini tuttuğum elime kaydı. bir kaç saniye sonra, yakınlığımızı anlamış bir biçimde, elini silkerek benden uzaklaştı.
"ne yapıyorsun amık?" gözlerimi devirdim ve bıkkın bir ifadeyle ona baktım. "yatağıma oturmamanı sağlıyorum." yüzünde, kendimi aptal gibi hissetmemi sağlayan bir ifadeyle bana bakıp tekrar konusmaya başladı. "olmasın bir daha. korkunç." gözlerimde ki hafif hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak gözlerimi kaçırarak konuşmak için öne atıldım. "pardon da nesi korkunç? öpüşmüşüz gibi davranıyorsun." sahte bir şekilde kıkırdayarak bana baktı. "bırak 2 santimlik yakınlığı, seninle aynı odada olmak bile korkunç. ayrıca ne öpüşmesi? dokunmana dayanamazken, seninle öpüşeceğimi mi düşünuyorsun?" duyduğum sözleri kafamda işlemeye çalışırken, hafif çatık kaşlarımla ona baktım. sözleri hazm ettiğimdeyse, oldugum yerde kaldım.
bu kırıcıydı Heeseung. ben kalbine yol ararken, yollarımı yıkman, çok kırıyor beni...
duraksadım. bir şey demeden önce bakışlarımı gözlerine çıkardım. neden böyle yapıyordun ki? gözlerinde kendimi görüyorken...
"böyle mi düşünüyorsun.. gerçekten?" sesimde ki kırgınlığı gizlemeye çalışarak söyledim. bir kaç saniye bir şey demeden sadece gözlerimin içine baktı.
bir şeyler anlatıyordu sanki ama bilmediğim bir dilde yazılmış gibiydi satırlar...hafifçe dudaklarını araladı. "daha fazlasını düşünüyorum. elimde olsa gelmezdim." iç çektim ve alaycı bir ses tonuyla dedim. "istesen gelmezdin. yeme burda beni" yüzünü buruşturdu ve tiksinen bir ifadeyle bana baktı.
"seni yeme düşüncesi bile iğrenç."gerçekten böyle mi düşünüyordu, yoksa dalga mı geçiyordu anlayamıyordum. hafifçe, kırgınlıkla başımı salladım. bir kaç adım geriledim ve çalışma masamın önünde ki, oyuncu koltuğuna oturdum.
"fazla alıngan..."
dediği şeyi duyduğumda, masamda ona doğru döndüm. "ne?" elini 'boş ver' dercesine kaldırıp, salladı. "ne demek fazla alıngan?" yatağımda oturup, ileriye doğru eğilip telefonuyla uğraşırken, bakışlarını kılını kıpırdatmadan benimkilerine gönderirken sırıttı. "bir kedinin asla anlamayacağı şeyler..." yine aynısı yapıyordu.
"beni böyle başından savamazsın. soruma cevap ver!" yatakta geriye yaslandı ve beni baştan aşağı pijamalı halimle süzdü. "hele hırçın kediler hiç anlamaz." dediği şeyle, gözlerimi devirdim ve kaşlarımı çatıp ofladım. "dolma yanaklar..." ne diyordu bu aq. valla sikicem dedesini. bipolar mısın oğlum sen?! bir üzüyorsun, bir mutlu ediyorsun. yanaklarımın kızarıklığını ört bas etmeye çalışarak, ofladım ve kaşlarımı çatıp, koltuğumda bir tur döndüm.
"bipolar mısın oğlum sen?" hafif bir kahkaha attı. yerinde iyice gerilerken, rahat bir pozisyona gelince, bacakları aralı bir şekilde dizlerini kendine çekti. Allah yardımcımız olsun, bir şeyi verirken bir şeyi alıyor işte.
"öyle miyim?" yerimde doğruldum ve doğrudan yüzüne baktım.
"bence öylesin"
"peki bunu sana düşündüren ne?" ciddi miydi bu?
"sana ne?"
"mal mısın amına koyayım? hem söylüyorsun hem de 'sana ne' diyorsun."
"düzgün otur" ani konu değişikliğiyle kaşlarını çatmış fakat sonrasında alaycı sırıtışı tekrar yüzünde belirmişti. "niye? canın mı çekiyor?" NE? ALLAHIM YA SABIR.
"NE DEDİN? anlamadım canım!!?" güldü ve başını geriye yaslayıp eliyle yaklaşmamı işaret etti.
"kalite kontrol yapmak istemez misin?"
sabrımı sınıyor gibiydi resmen. vücudumda hızla artan sıcaklık nedeniyle ayağa kalkıp perdeyi çektim ve açık olan pencereden havanın daha rahat geçmesini sağladım."sen bi kızardın sanki. hm?"
"hm'ını götüne sokarım piç herif."
"uslu ol kedicik." ananın amı kedicik.
"sabrımı sınıyorsun gerçekten. gidiyorum ben."
"tamam güle güle." elini sallayıp tekrar telefonuna baktı.
odadan çıktım ve annemlerin yanına gittim. arkamda hissettiğim ayak sesleriyle, Heeseung'un arkamdan geldiğini biliyordum.
kaşlarım çatılı bir şekilde, kollarımı göğüsümde birleştirdim. "anne gidelim mi artık?" annem bana 'ne saçmalıyorsun oğlum' bakışları göndererek konuşmaya başladı. "güzel oğlum nereye gidiyoruz acaba?""evimize?" Heeseung kahkahalar içinde ellerini birbirine çırparak kendinden geçerken annem tekrar konuştu. "aptal oğlum benim. hamurum, evimizdeyiz ya zaten." ya hamurum ne ya. annem beni hep hamurum diye çağırırdı. ama Heeseung'un önünde de değil yani. annemin bana aptal ve hamurum demesiyle beraber, Heeseung, kendisini annesinin üstüne attı. bu kadar komik ne vardı anlamadım ama.
salondaki herkes gülüşürken, olayı anlamış bir şekilde yeniden kızarırken Heeseung'a baktım. bana bakıp kıkırdıyordu.
"kafanı fena karıştırmışım anlaşılan."
________________
abi gereksiz drama yapiyorum bazi kisimlarda ama napiyim aklima ne esiyorsa onu yaziyorum...
arayi karistirmak istiyorum ama
kiyamiyorum aq
cok sirinler agladim
OZELLİKLE DE JAKE
nikini enayi mi yapsam hm?oy kullanmayi unutmayin canlarimm ‼️🎀