Tanışma

4 0 0
                                    

Büyük bir gürültü, vücudumda dayanılması zor olan inanılmaz bir acı. Karşımda elinde silah ve yüzü maskeli adamlar. Yavaş yavaş bilincimi geri kazanırken yanlarıma bakmayı başarmıştım. Gördüğüm manzara karşısında kalbime hançer saplanırken gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Anılarım sanki benimle oyun oynuyormuş gibi bu yaşadıklarımı tekrar tekrar başa sardırıyordu. Babam ve annem el-ele kanlar içinde yerde yatıyordu. Annemin kafası bize doğru dönüktü ve bize bakıyordu, kardeşimle bana. Kollarım arasında sardığım kardeşime ve bana. Sanki bizi son kez görmek istiyor, iyi olmamız için yalvarıyor gibiydi. Sanki bize "bizi affedin" diyor gibiydi. O bakış bir çok şeyi söylüyordu ama bu şeyler son söyleyecekleriydi bunu biliyordu. O an sadece çığlık atarak ağlamak, onlara sarılmak istiyordum. Onlar üşümesinler diye onları sarmalamak istiyordum. Bağırmak istiyordum belki sesimi duyarlar diye, duyup uyanırlar diye. Annemin dediği gibi "soğuk zeminde oturma,yatma hasta olursunuz" demek istiyordum. Tanrıya kalkmaları için yalvarmak, onlarla tekrar konuşmak istiyordum. Onların kokusunu tekrar alamayacak mıydım? Tekrar onlarla konuşamayacak mıydım? Artık o bana huzur veren seslerini duyamayacak mıydım? Güvenli kolları arasında dünyaya meydan okuyamayacak mıydım? Yapamıyordum, vücudumda o güç yoktu. Uğraşsam bile kalkamıyor sadece acı çekiyordum. Belkide bende öldüm, belkide oracıkta bende öldüm.

Evet, evet ben orada öldüm. Ben bütün hayatımı,çocukluğumu,hayallerimi,mutluluklarımı orada bıraktım ve öldüm. Bedenim ayakta olsa bile ruhum o gün paramparça oldu. Annem ve babam gibi ruhum orada paramparça oldu. Benim o gün o adamdan duyduğum bir söz vardı. Çok net anladığım ve hatırladığım bir sözdü bu.
"Yaşa ve bu olanları düşün, hergün acı çek. Belki bir gün karşılaşırız ufaklık. O zaman sen ve kardeşini annen ve babana kavuşturacağım."

Gözlerimi açtığımda yavaşça oturduğum koltukta doğruldum ve gördüğüm rüyanın etkisini üstümden atmaya çalıştım. Bu olayın üstünden 26 yıl geçmişti. Ama yaşadığım herşey hâlâ ilk gün olduğu gibi kalmıştı. Bazen kâbuslar görüyor bazen olur olmadık yerde anılar geri canlanırdı aklımda. Kalbim ilk gün olduğu gibi yine acılar içindeydi ve bu hep böyle devam edecekti. Her gece kafamı yastığa koyduğumda, yada dağda her hangi bi' yerde uyumaya çalıştığımda görürdüm. Annemi,babamı,kollarımda ölen arkadaşlarımı,askerlerimi,bayrak ve şehit haberini götürdüğümde kadınların feryad figanları. Asla atlatamadığım ve kafamın en derinlerinde yatan anılardı bunlar.

Derin bir nefes alıp verirken masada duran soğumuş kahvemi tekte kafama dikmiştim. Ne ara uyuyakaldığımı bilmiyordum ama 3 gündür uyumuyordum ve bunun etkisi büyüktü. Beni düşüncelerimden ayıran kapının tıklanmasıydı. Gözlerimi kapıya çevirerek gir komutunu vermiştim. İçeriye giren teğmen Ayaz'la arkama yaslanıp kollarımı oturduğum sandalyenin kenarlarına yaslamıştım. "Komutanım dün gece yakaladığımız terorist emrettiğiniz gibi sorgu odasına alındı."

Ayağa kalkarak sandalyemin üzerine attığım ceketimi üzerime geri giyinmiştim. Masadan beremi de alıp yuvarlayarak ceketimin omuzunda olan rütbe kısmının içerisine sabitledikten sonra ilerleyip odamdan çıkmıştım. Bana hemen yetişen Ayaz'a bakmadan sorgu odasına doğru ilerlerken sormuştum.
"Hazır mı benimkiler?"
"Hazır komutanım."

Sorgu odasına vardığımda kapıyı açarak içeriye girmiştim. Kapıyı geri kapatıp sandalyede kolları masaya kelepçeli şekilde oturan teroriste bakmıştım. Bu adam uzun zamandır yakalanmamak için benim timim ve bizim gibi bir çok timden kaçan bir teroristti. Cemil, bu adam bütün pislik işlerle uğraşıyordu. O itlerin yakalayıp ya terorist yaptıkları yada o iğrenç zevkleri için kullandıkları kadın ve çocukları nerede sakladıklarını net biliyordu. Onu konuşturup hepsini öğrenmeliydim. Aksi taktirde kafayı yiyecektim. Dünden beri yaraladığımız için bu piç herifi doktorlar iyileştiriyordu. Doğru, ölmemesi lazımdı ama o yaraların üzerine bu gün ben yenilerini getirecektim. Herkes bunu unutmuştu yada bildikleri için "iyileştirelim de gebermesin" kafasına girmişlerdi. Sırıtırken yürüyerek onun karşısına oturmuştum. Bacak bacak üzerine atarken arkama yaslanmıştım.
"Nasılsın bakalım? İyi dinlenebildin mi?"
"Mükemmelim komutan, çok iyi dinlendim."
"E tabii, bizimkiler sana şimdi iyi bakmıştır."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Seni son bekleyişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin