09.06.2012
Kameranın kurulduğu saat 5'e çeyrek geçiyordu. Kurumunu yapıp kaydı başlattığımda Hoseok sürücü koltuğunda kamerama gizemli bir bakış attı. Kameram, arabanın bu engebeli yollardan geçmesi üzerine sallanıyordu. Bir elim üstte tutunurken dengede kalmaya çalışırken o, önüne baktı.
"Başlattın mı?"
"Evet."dedim heyecanla."Başlattım."
Bir kasabaya gidiyorduk şükür ki. Ama aleladele bir yer değildi. İçerisindeli yapılar, olaylar ve daha araştırdığım bir sürü konu benim için çok iyiydi. Bunun için benimle irtibata geçen Jimin'e minnettardım çünkü gideceğim yer dergi için o kadar fevkaladeydi ki Joseph'in buna bayılacağına emindim.
Radyonun sesini kıstı.
"Dostum."dedim kameraya bakarken."Yan profilin inanılmaz."
Yüzünde yolculuğumuzdan beri ilk defa bir gülümseme oluştu. Bu onun kısa bir teşekkürüydü evet. Herif ne gülümser ne de hoş kelimeler barındırıyordu ama sorun bu değildi. Beni ilgilendiren tek şey çok az bir meblağ ile kasabaya bırakıyor oluşuydu.
"1973 yılının kış aylarınd-siktir!"
Anlattığı şeyi kesmesinin nedenini anlamazken araba neredeyse hoplayıverirken elimdeki kamera düştü. Aynı zamanda başımı çarpmıştım da. Yüzümü buruştururken ovuşturuyordum vurulan yere. Hoseok ise bir küfür savururken arabayı durdurdu. Birine çarpmıştı.
Tanrım! Birine çarpmıştık!
O arabadan inerken aklıma kamera geldi. Endişeyle yere eğilip kamerayı aldım ve etrafını inceledim. Benim bebeğimdi bu.Şükür ki sorun yoktu. İkinci el dükkanından harçlıklarımla biriktirmirip almıştım. Hoş o kadar iyi bir parayla almamıştım ama işime yarıyordu.
Kafamı kaldırdım ve kaydın devam ettiğine emin olup arabadan indim. Ahlaki açıdan yaptığım pisliklikti ama her şeyi şu andan itibaren çekmem gerektiğini hissediyordum.
Hoseoku ararken arabanın tekerleklerine bulaşan et parçalarıyla midem ağzıma gelirken elimle ağzımı kapattım.
"Yazık olmuş."
Sola baktığımda paramparça bir geyiği görmemle kendimi tutamadım kamerayı yavaşça yere bırakırken hızla ağacın yanına gidip kusmaya başladım. Tanrım tanrım iğrenç. Kokusunu duydukça öğürüp midemdekileri boşaltırken bacaklarımdan boşalan güçle ağaca tutundum.
"Kan mı tutuyor mu seni?"
Gözlerimi kapattığımda hayretle nefes aldım. Sadece kan mı?
"Kan? Paramparça olmuş hayvancağız."
Gözümü açıp ona bakarken kayıtsızca bakıyordu.
"Al."
Uzattığı mendile bakarken ağzımı silip katladım ve burnuma götürdüm. Kokusu iyiyidi. Muhtemelen bir koku sürmüştü. Arabaya sakin adımlarla gidip bir şeyler karıştırdı ve su şişesini uzattı.
"Ağzını temizle yola devam edelim. Akşam olmak üzere."
Kaşlarımı çattım. Ne vicdanı yoksun bir herifti bu. Geyiğe bakma dürtüsünü bıraktım ve suyu içip gargara yaptıktan sonra tükürdüm. İğrenç bir tatla yüzümü buruştururken o arabaya geçmişti.
Bakma. Kamerayı aldığımda bulaşan etle hızla silkeledim. Mendille kameramı titizlikle temizlerken Hoseokun homurdanmalarınu duyuyordum.
"Jeon."dedi bıkkınlıkla."Hadi."
Yerdeki et parçalarına bakmamaya çalışarak arabaya bindim. Hayvancağıza içim burkulurken kapıyı örttüm. Nasıl bir hızda gidiyorsa paramparça olmuştu.
"Hamileymiş."
Arabayı çalıştırırken konuşmasıyla kaşlarımı çattım.
"Ne?"
Geyiğe baktım bir an boşlukla ama hızla bakışımı çektim.
"Nereden biliyorsun hamile olduğunu?"dediğimde ilerliyorduk.
"Bilgim yeterince var."
Piç herif. Bir can almamış gibi rahatça davranıyordu. Hamile olduğu gerçeği yüreğimi daha da burkarken anlamsızlıklarla dolup taşıyordum. Dikkatle bakmamıştım.Ne olduğuna bile bakamamıştım. Tek aklımda kalan şey boynuzlarıydı. Kaşlarımı çatıp kameraya bakındığımda sesi geldi.
"Çekmeyecek misin? Bir daha konuşmam söyleyeyim."
Keyifsizce kameramı kaldırdım. Ona 1973 yılında, şimdi gittiğimiz kasabada olan, kimisinin uydurma kimisinin inandığı bir hikayeyi sormuştum. Kısaca araştırma yapmıştım bunun için ama wikipedia bile kapatmıştı. Elimdeki bilgi sadece 13 üç insanın katledildiğiydi. 13 insan.12 erkek 1 kadın.
"Başlayabilirsin, aa bir dakika."
Kontrol ettim. Kaydın başlamaması demek bir daha bu bilgileri kıçımı yırtsam dahi alamamak demektir. Ayrıca hoseok bir kasaba sakiniydi. En iyisi ondan duymak olacaktı.Başlaması için elimle onay işareti yaptım.
"Her şey, 1973 kışında, Braşov, Raşnov' daki küçük kasabada yaşayan bir kadının ortanca çocuğunun tek gecede kaybolmasıyla başladı."
İşte bu keyifsizlik bu cümleyle heyecana dönüştüğünde merakla dinlemeye devam ettim.
"Tabii o sıralar bu kaybolmalar derede biten ölümlerle olurdu ya da intiharların fakat o genç de vahşi şekilde öldürülmüş bir şekilde bulundu. Ayın 13'de öldürülmüş."
Kaşlarımı çattım."Bu 13 ortak nokta."
"Aynen öyle. 13 genç de ayın 13'de öldü ve bu 13 ayda oldu."
"Klasik 13."
Ufak bir kahkaha attı."Ne kadar ucuz değil mi? Uğursuz aman ne kadar korkunç."
"Kayıtlara geçmemiş mi? Hiçbir şey? Neredeyse her şeyi araştırdım ama ortada bir şey yok."
"Olmaz. Üstü kapandı. Devlet bile ilgilenmedi.Bu her ay 1 kişinin ayın 13'de ölmesiyle sonuçlandı ama kim yapmış bulunmadı. Herkes bir şeytandan bahsetti işte."
Düşüncelerimin arasında gidip gelirken arababın durmasıyla tepedeydik. Giriş yokuşluydu. Etrafı incelerken arabadan indiğimde gördüğüm şey ürkünçtü. Ezilen o geyiğin boynuzlarıyla oynamış küçük çocuklar gülüşüyorlardı.