23

424 32 80
                                    

bebeğim sadece 23 yaşında.

17 yaşından beri ışıkların altında dans ediyor.

beyni ketaminle dolu

beklenmedik şekilde kalabalık olan barın mavi-mor ışığının altında en yakın arkadaşı ile dans eden, daha doğrusu etmeye çalışan beomgyu'yu izliyordum. beyninin ketaminle dolu olduğunu söyleyemezdim ama kesinlikle iyi değildi kafası.

gözüm ondaydı, tuhaf bir şekilde sadece onda. birine uzun süre kitlenip bakmak benlik bir şey değil ama bu oğlan bana bildiğim pek çok şeyi unutturup ezberlerimi bozdu. beni kendimle tanıştırdı. öyle ki yalnızca onun yanında bir insan, bir erkek ve en önemlisi "ben" gibi hissediyorum. insanî her özelliğimin hakkını veriyorum onunlayken. göğüs göğüse uyuduğumuz birkaç gecede anladım ki insan hayatı hiç de basit bir şey değilmiş.

bugün beklenen gündü, tayfalarımız kaynaşmış (!) arkadaş olmuşlardı. minho ve hyunjin daha isimlerini öğrenmeden kavga etmeye başlamış, taehyun ve kai de zaten geçmişten gelen şeyler yüzünden birbirlerinin yüzüne nadiren bakmışlardı. açıkçası beomgyu dahil aralarında en insancıl bulduğum kişi soobin'di.

geldiğinden beri elinden geldiğince herkese karşı kibar davranmış ve kimse kavga etmesin diye elinden geleni yapıyordu. her konuyu konuşabileceğiniz tarzda bir eleman, bilmediği şey yok ve kesinlikle kalp kırmıyor. soobin kesinlikle hayatıma dahil olması gereken biri.

diğerleri de öyle, her ne kadar inkâr edecek olsalar da minho ve hyunjin içten içe iyi anlaşacaklar. taehyun ve kai de. taehyun'u ilk kez birine aşık olurken görüyorum ve eminim ki kadın ya da erkek, bu cazibeye karşı koyacak biri yok. tabii bunların çoğu biraz da lafta. beni asıl ilgilendiren beomgyu.

beomgyu'yu nasıl anlatsam bilmiyorum. anlatabilir miyim onu da bilmiyorum çünkü ben de ilk defa böylesine seviyorum birini. hatta yalnızca sevmek de değil, çok daha ötesi bir şey. ilgilenmek, düşünmek... bunlar her ne kadar basit kelimelerse de çok kutsal bulmuşumdur hep. beomgyu, bugüne kadar özlemini ciddi anlamda çekebileceğim ilk kişi. deli gibi endişelendiğim ilk kişi. vücudunun her noktasını sevmek istediğim ilk kişi tiksinmediğim ilk kişi, affetmek istediğim ilk kişi. dedim ya, beomgyu beni kendimle tanıştırıyor. benim bile bilmediğim yanlarımı onunla öğreniyorum. en çok onun yanında kendim gibi hissediyorum.

şarkı bitince kai'nin koluna girip yalpalaya yalpalaya yanıma geldi. kai, beomgyu'yu bana emanet edercesine omuzumu hafifçe dokununca ona gülümseyip eğlenmesini söyledim. kai'yi de sevmiştim, aklı karışık bir çocuktu sadece. birinin rehberliğine oldukça ihtiyacı vardı ve o rehberin taehyun olduğunu bilse dâhi kendi isteğiyle kabullenmeyecekti.

"offf, nasıl yoruldum!"

elinin tersiyle alnındaki teri silip saçını düzeltiyordu belli belirsiz.
"çok güzel dans ettin. çok güzeldin."

göğsüme geçirdi birden bire. "şaklaban gibiydim yeonjun. salla salla tutar belki. sarhoşum yahu!"

böyle ani duygu değişimleri ayıkken de kişiliğinin bir parçası olsa da sarhoşken daha garipti. öyle güçlü vurmuştu ki az daha sandalyemden düşecektim ama elbette bir şey demedim.

"biz kahve dünyasından buraya nasıl geldik?"

"senin suçun beomgyu. tutturdun kai'yle taehyun'un barına gidelim diye. hem çocuklara travma yaşattın hem de zil zurna sarhoş oldun iyi mi?"

her ne kadar ciddi bir sitem etsem de kızmıyordum, kızamazdım da karşımda böyle bir yüz varken. ama gerçekten de kahve dünyası'nda olmamızı tercih ederdim, içki içmek yerine göre iyi ve bu yer kesinlikle bar değil bence. onun yerine baş başa benim evimde içelim isterdim ama beomgyu işte.

deja vu | yeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin