beomgyu ve yeonjun, her ikisi de ne ara bu pozisyona geldiklerini anlamasada şu anda yağmurda, el ele yürüyorlardı yeonjun'un evine doğru.
en son yeonjun annesinden bahsettiği için beomgyu da ona destek olmak adına ellerini ellerine götürmüş ve bir süre öyle kalmışlardı. sessiz, sözsüz geçen dakikaların ardından yeonjun, yakın olduğundan dolayı (şüpheli) evine yürümeyi teklif etmişti.
"ben senin evine geldim sen benimkine gelmedin, fena mı oldu?"
kapıdan girdiklerinde beomgyu, yeonjun'un dediklerini duymuyordu çünkü evin büyüsüyle mest olmuş gibiydi. her tarafı ahşap, nostalji kokan, hayallarinin evi karşısındaydı.
"alooo, choi beomgyu? kime diyorum ben?"
beomgyu, farkındalıkla kafasını kaldırmış ve biraz önce arkasında olan yeonjun'a bakmak için kafasını döndürmüştü fakat yeonjun çoktan evin salonuna geçmişti bile. beomgyu da dış kapıyı kapatıp oyalanmadan evin içine daldı.
"çok güzelmiş evin." içinden gelerek söylüyordu bunu çünkü bütün öğrencilerin hayal ettiği öğrenci eviydi burası. tam yeonjun'un yanına oturacakken oradaki kediyle korkup zıpladı.
"korkak kedi. tanıştırayım, bu matilda. matilda, korkak kedi beomgyu, korkak kedi beomgyu, matilda."
gözlerini devirdi beomgyu şakasına. "aman ne komiksin. pat diye karşıma çıkarsa tabii korkarım."
yeonjun, beomgyu otursun diye matilda'yı kendi kucağına aldı ve daha sonra da beomgyu'nunkine koydu fakat beomgyu istemeyen bakışlarla yeonjun'a baktı ve ellerini tiksinirmişcesine çekti.
"şu tertemiz hayvandan tiksindin mi gerçekten? ulan tüyleri sabun kokuyor sabun!"
yeonjun'u ittirdi beomgyu. "salak, tiksinmiyorum tabii ki. korktum bir an."
"korkmuyorum dersin bir de." beomgyu, yeonjun'u takmadan elini hafifçe matilda'nın başına koydu. daha önce kedi sevmemiş falan değildi tabii ki ancak yersiz bir korkusu vardı. aslında çok da yersiz sayılmazdı çünkü bir keresinde abisi bir sokak kedisini severken kedi abisinin üzerine atlamış ve bazı kalıcı hasarlar bırakmıştı. beomgyu da buna şahit olduğu için kendince bir savunma geliştirmişti haliyle. neyse ki bu kedi oldukça uysal gözüküyordu, ayrıca çok güzel bir yüzü vardı, muhtemelen gördüğü en güzel kediydi.
"aaaa!" kucağında yattığı için görememişti. "bunun bir gözü mavi bir gözü yeşil?!"
göz devirme nöbeti yeonjun'a geçti. "hep böyle yavaş mı yükleniyor sana?"
bir kez daha ittirdi beomgyu. "görmedim aptal."
"cinsinin özelliği o." yeonjun, beomgyu'nun o çok bayıldığı bilmişliklere başlamıştı. "van kedilerinin tüyleri bembeyaz ve gözleri farklı renkte olur. soyları tükenmek üzere şu an."
"her konuda da bir fikrin var."
ikisi beraber matilda'yı severken muhtemelen 638283922 kez konudan konuya atlasalar da sohbetleri asla sıkmıyordu. sonunda yeonjun, kediyi bırakıp beomgyu'yu odasına çıkardı.
"cigarettes after sex." kitaplıktaki albümleri inceliyordu beomgyu.
"dikkatli bakarsan çok sevdiğimi anlayabilirsin." beomgyu saymaya başladı.
"3, 1, 4, 1, 5, 9, 2, 6, 5, 3, 5, 8, 9, 7, 9, 3, 2, 3, 8, 4, 6, 2, 6, 4, 3, 3, 8, 3, 2. bütün diskografiyi satın almışsın yeonjun. paranın nereye gittiği belli oldu."
bir süre daha müzik ve o tarz şeyler üzerine sohbet ettikten sonra beomgyu birden cidden saçma ve yersiz bir soru sordu.
"sence sevişmek doğru mu?"