"Alo, Beyza günaydın." Semih'in sesi ile güne başlamanın saçmalığı arasında yatakta doğrularak cevapladım onu.
"Günaydın Semih." dedim enerjik olmaya çalışarak ancak sesim ölü gibi çıkmıştı istemeden.
"Uyandırdım sanırım..." diye mırıldandı çekinerek. "Hayır! Yani evet." dedim. "Ay yani şey, uyanmam lazımdı zaten; iyi oldu."
Güldüğünde ben de kendimi tutamamış, gülmüştüm.
"Seni merak ettim." kaşlarım çatıldığında aramızda kısa bir sessizlik oluşsa da telaşla konuştu.
"Yanlış anlama beni! Yani anlattın ya Barış abiyle olan olayları, halledebildiniz mi diye merak ettim. Seni en son gördüğümde perişan bir haldeydin."
İçim rahatlamıştı açıklamasıyla. Semih'ten zaten öyle bir şey beklemezdim ancak ihtimali bile korkutmuştu.
"Anladım anladım, hallettik merak etme. O eski halimden eser yok şimdi..." dediğimde güldü yine. "Oh iyi bari, içim rahatladı. Halletmiş olmanıza sevimdim."
"Sayende..." dedim yataktan çıkıp terliklerimi giyerken. "Çok yardımcı oldun Semih, çok teşekkür ederim. Bana zamanını ayırdığın için minnettarım çok kibarsın."
"Saçmalama, teşekkür edilecek bir şey yapmadım. Ayrıca sen olduğunu fark etmeden yanına geldim ilk başta, kim olsa yapardım. Yardıma ihtiyacın olursa tekrar arayabilirsin beni. Barış abiye selam söyle, olur mu?"
İçeri doğru adımlarken kafamı salladım. Barış çoktan uyanmıştı. "Söylerim canım. Tekrardan teşekkür ederim çok; görüşürüz" Salona girdiğimde Barış'ın gözleri beni buldu. Kiminle konuştuğumu çözmeye çalışıyordu muhtemelen.
Telefonu kapattıktan sonra masaya bırakıp terliklerimi yerde sürüye sürüye koltuğun arkasından uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım. "Kim o?" dedi sorgularcasına.
Elimi 'önemli değil' anlamında sallayıp amerikan tarzı mutfağa girdim kendime su doldurmak için. Sürahideki suyu, büyük bardağa doldururken yanıtladım sorusunu. "Semih."
Oturuşu dikleşirken vücudu tamamen bana dönmüştü. Kaşlarını kaldırarak "Semih?" dedi.
Kafamı sallayıp suyu bir dikişte içtim. "Aynen." dedim tekli koltuğa yayılıp kumandayı elime alırken. Spor kanalı açmam lazımdı, günlük rutin.
Ben spor kanalını ararken Barış ise dikkatlice beni izliyordu. Gözümü televizyondan ayırıp ona diktiğimde, elimdeki kumandayı indirdim. Kanalı bulmuştum. "Niye bakıyorsun Barış?"
"Semih niye sabah sabah seni arıyor, canım falan? Hayırdır Beyza?"
Göz devirdim. "Saçmalama Barış. Semih'ten mi kıskanacaksın beni?"
Hafifçe süzdü beni ve tekrar gözlerime çevirdi gözlerini. "Neden aradığını sordum."
"Havalimanında Türkiye'ye dönerken karşılaştık, iyi değildim. Uçuşu bekleyene kadar oturduk sohbet ettik. Bu kadar." Her kelimem ile bakışları biraz daha sertleşti.
"Ve seni arıyor? Tekrar görüşmek falan mı istedi?"
Kıskançlığı tuttu yine Allah'ım sana geliyorum.
"Ay Barış! Saçmalamayı kes ya. Senin yüzünden o kadar kötüydüm ki Allah'ım zombiye benziyordum resmen. O da halledebildiniz mi diye aramış. Biliyor sevgili olduğumuzu merak etme."
"Velet." diye mırıldandı sessiz sessiz. "Aynı yaştayız!" sert sesim ile göz devirdiğinde açtığım spor kanalındaki Mert Hakan Yandaş sesi ile evi doldurunca Barış'ın tek kelime etmesine izin vermeden kanalı kapattım ve koşarak yanına gidip dudaklarından öptüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙨𝙖𝙧𝙞𝙨𝙞𝙣 | barış alper yılmaz.
Ficção AdolescenteTAMAMLANDI beyza buruk, barış alper yılmaz ile olan ilişkisini çözemiyordu.