Atlarımızın toynak sesleriyle yolda ilerliyorduk ve Valoria sınırını geçmiştik, henüz Valoria'nın ıssız bölgelerinden birindeydik. Saat sabah 4 civarıydı. Valoria Şehri'ne ise ulaşmamıza daha vardı. Gideceğimiz yol çok uzundu. Aniden Merida seslendi: "Sanırım çok şiddetli bir yağmur yağacak." Hemen ikimiz de atlarımızı durdurduk ve gökyüzüne baktık. Tüm bulutlar gökyüzünde toplanmıştı ve kararmış bir şekilde çok kasvetli görünüyorlardı. İçimden acaba nereye saklansak diye geçirdim. Etrafımız uzun meşe ağaçlarıyla doluydu ve sayıları çok fazlaydı. Herhangi bir bina da yoktu. Yalnızca şehire uzanan bir yol vardı. Aniden küçük su damlacıklarının üzerimize yağmaya başladığını fark ettim. Merida da fark etmişti. Atlarımızın üzerinde birbirimize öylece bakakaldık.
Merida: Derhal şehire gitmeliyiz.
Merida'ya hak verdim ve "Haklısın, hadi gidelim, ne kadar erken o kadar iyi." dedim.
Atlarımızı harekete geçirdik ve yol boyunca çok hızlı bir şekilde ilerlemeye başladık. Atlarımızın her adımında yağmur daha da şiddetleniyordu. Gökyüzünün ışıldadığını fark ettim. Atlarımız yan yana dörtnala koşuyordu. Yakınımızdaki bir ağacın gövdesine bir şimşek düştü. Ardından gelen şimşek sesi kulaklarımızı sağır etti. Merida bağırdı: "LUSIA! Çabuk kaç, ağaç üzerine devrilecek!" Merida hızla oradan uzaklaştı. Ağaç tam üzerime devriliyordu. Çığlık attım, atım da çok korkmuştu. Ölümle karşı karşıyaydım. Atımı kontrol etmek çok zorlaşmıştı; bir sağa bir sola hareket ediyordu. "Meridaa!" diye bağırdım. Merida korkmuş gözlerle beni izliyordu. Ağaç neredeyse üzerime devrilecekti. Sonunda atımı kontrol edebilmeyi başardım ve ağacın üzerime devrilmesine ramak kalmışken Merida'nın uyarısıyla atımı hemen ağacın devrileceği bölgeden çok uzağa sürerek oradan kaçtım. Ağaç benim oradan kaçmamla beraber devrildi.
Merida ile nefes nefese kalmış, çok korkmuştuk. Neyse ki hiçbirimize bir şey olmadı.
Tüm bunlardan sonra atlarımızı onları çok yormayacak şekilde koşturarak devam ettik. İkimizin o kadar çok uykusu gelmişti ki. Neredeyse düşüp bayılacaktık. Ama kızın yaşaması bizlere bağlıydı. Her nefeste, her adımda, omuzlarımızdaki yükün ağırlığını daha da hissediyorduk. Ama bu yükü hafifleten içimizdeki umuttu. O masum kızın hayatını kurtarabileceğimizi bilmek, bizi ayakta tutan tek şeydi.
Sonunda, şehire ulaştık. Saat sabah 8 olmuştu. Yağmur bitmişti. Bay Miller'in verdiği kağıtta yazan adresi inceledim. Geç kalmış olabileceğimizi düşündüm. Merida'ya "Ya eğer geç kaldıysak. Bay Miller bugün içerisinde ilacın götürülmesi gerektiğini söylemişti," dedim. Merida ise "Sıkma canını, en azından gelebileceğimiz en hızlı şekilde buraya gelmeye çalıştık. Yaşadığımız hayati tehlikelere rağmen asla pes etmedik ve bu onurlu görevi sonlandırmak için uzun yol kat ettik. Ben de kızın yaşamasını çok istiyorum ama eğer kıza bir şey olduysa da bu bizim suçumuz değil. Biz iyi niyetimizle kızın hayatını kurtarmak için buradayız ve eğer bir şey olduysa ki umarım olmamıştır, kızı Tanrı bağışlasın," dedi. Merida'nın bu asil, onurlu ve yüce konuşmasından sonra daha iyi hissettim.
Merida'ya "Haydi, bir an önce gitmemiz gerekiyor," dedim. Merida kafasını tamam anlamına gelir bir şekilde salladı. Atlarımız ise bu kadar yoldan sonra yorulmuşlardı. Yorulmuş atlarımız, yavaş adımlarla ilerliyor, her adımda biraz daha yavaşlıyorlardı.
Sonunda kağıtta yazan adrese geldik. Kapıyı çaldım. Merida tam arkamdaydı. Bizi hüzünlü bir kadın karşıladı ve ağlamaklı olan sesiyle kim olduğumuzu sordu. Kendimizi tanıttık ve neden geldiğimizi açıkladık. Kadının yüzünde bir gülümseme oluştu. "Haydi, içeriye gelin," dedi. İçeriye girdik ve kadın bizi kızın odasına geçirdi. "Lütfen bir kaşık getirebilir misiniz?" dedim. Kadın, "Tabii, hemen getiriyorum," dedi. Kaşığı elime aldım ve ilacı kaşığa döktüm, kızın içmesini sağladım. İlaç çok küçük bir kaptaydı. Sanırım kız için bu kadar ilaç yeterliydi. Kadın gülmeye başladı, bu sevinçtendi. Aniden bana sarıldı. Bu beni çok mutlu etmişti. Sonra da Merida'ya sarıldı. Merida da mutlu olmuştu. Kadın, "Kızımı kurtardığınız için gerçekten çok müteşekkirim, siz bu güne kadar gördüğüm en güzel mucizelersiniz, kızımın hayatını kurtardınız," dedi. Biz de insanlık görevimiz olduğunu söyledik. "Siz, Bayan Miller olmalısınız", dedim. "Evet, ben Osmond Miller'in eşi Matilda. Size ne kadar teşekkür etsem az. Ne zaman yardıma ihtiyacınız olursa geleceğiniz adresi biliyorsunuz," dedi." Gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel ve huzurlu anı yaşadım. " İkimiz de küçük kıza ve annesine veda ederek oradan ayrıldık.
Artık atlarımızın ve kendimizin dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Ailemizin evi Valoria'daydı. Merida'ya "İstersen evimin ahırında atlarımızı dinlendirebiliriz. Sen de dilersen evimizde konuğumuz olabilirsin," dedim. Merida esnedikten sonra gülümsedi, "Elbette, neden olmasın," dedi. Atlarımız ile birlikte Ayışığı Sokağında bulunan evime gittik. Atlarımızı evimin ahırına götürdük. Atlarımız sonunda dinlenebildikleri ve beslenebildikleri için mutlu görünüyorlardı. Merida'ya "Haydi, gel içeriye girelim," dedim. Kapı kilitliydi. Anahtar ile evin kapısını açtım. Yavaşça içeriye girdik. Ayakta zor duruyorduk. Şömine yanıyordu ve evin içi çok huzurluydu. Annem ile babam çok yaşlı, sevimli ve çok iyi insanlardı. Şöminenin önünde bulunan iki sandalyede oturuyorlardı. Annemin gözleri karşıyı görmekte çok zayıftı. Babamın ise kulakları ve gözleri çok zayıftı. Annem bana, "Yanında gelen o kişi de kim?" dedi. Ben ise, "Bu kişi kız arkadaşım Merida, iki kez hayatımı kurtardı," dedim. Babam sevinçle şaşırdı. Annem ise mutluluktan gülerek, "Öyle miii?" dedi. Ayağa kalkarak Merida'nın yanaklarını sıktı. "Her şey için çok teşekkür ederiz," dedi. Merida ise "Lafı bile olmaz," dedi. Annem hemen Merida için en iyi odayı seçti ve Merida'yı odasına götürdü. Ben ise şöminenin yakınındaki koltuğa oturdum, böylece sağlık durumundan dolayı babam ile konuşmam daha kolaydı. Babam, "Böyle güzel arkadaşlar seçtiğin için seni kutlarım kızım," dedi. Ben de gülerek "Teşekkürler baba," dedim. Merida ve annem ise gülerek merdivenlerden aşağı indiler. Merida hemen yanıma gelip: "Ailen harika insanlar," dedi. Ben ise, "Teşekkür ederim Merida, senin ailen nasıl insanlar?" diye sordum. Merida'nın gözleri aniden doldu. Merida, "Ben ailemi ayı saldırısında kaybettim," dedi. Çok üzgün olduğumu söyledim, sonrasında Merida'ya çok sıcak bir gülümsemeyle "Artık bir ailen var," dedim. Merida hemen bana sarıldı. Hayatımda gördüğüm en güzel andı. Hemen sonra Merida ile uyumak için odalarımıza gittik ve güzel bir uyku çektik.DEVAMI GELECEKTİR...
YOU ARE READING
Krallıklar Çarpışması
FantasyEquatenia esintilerinde 20 büyük krallığın çarpışmalarına ve yaşanan büyük olaylara tanık olun!Lusia'nın gözünden savaş meydanına, oradan da asillerin tartışmalarına bazen de olayları halkın gözünden görebilmek için kasabalara kuş dalışı yapın. Bu k...