GİRİŞ

20 1 0
                                    

Sonunda Ruvanda Krallığı'na vardım. Gece saat 10 civarıydı. Bu yolculuktan sonra atım ve kendimin gerçekten de yiyecek yemeğe ihtiyacımız olduğunu düşündüm çünkü stoğumuz 4 gün öncesinden tükendi; atım ve ben yarı diri ve yorgun şekilde yolumuza devam ederek krallığa vardık. Yorgunluk demişken gerçekten de dinlenecek bir yere ihtiyacım vardı. Atımın da güvenli bir yere.
Yolda atımı barındırabileceğim güvenli bir ahır ve barınılabilecek bir yer için gözlerimi dört açtım. Yolda ağlayan birisini fark ettim. Atım ile yaklaşarak kim olduklarını sordum. Kendisini Osmond Miller olarak tanıttı. Sonrasında ise diyaloğumuz devam etti:

Lusia: Bay Miller, neden ağlıyorsunuz? Sorun nedir? Beni soracak olursanız buralarda yeniyim. Ben Lusia Ravenwood.

Osmond: Bayan Ravenwood, az önce atımı bu direğe bağlamıştım fakat ilaç satın almak için gece 11'e kadar açık olan ve karşımızda bulunan dükkana tam girecek iken atımın koştuğunu fark ettim, hemen arkamı döndüm. Üzerinde kırmızı pelerinli birisi vardı. Atın peşinden koştum, "HEMEN DUR!" diye bağırdım ancak hemen uzaklaştı. Tüm eşyalarım çalındı.

Lusia: Anlıyorum. Peki yetkililere bu durumu bildirdiniz mi?

Osmond: Açıkçası tüm muhafızlar kalede toplanmış durumda. Onlara ulaşabilmek için sabahı beklemem gerekiyor. Şuanda Ruvanda Krallığı'nda bulunmamın sebebi hasta kızım için sadece bu krallıkta üretilen ilacı satın alıp krallığıma, evime geri dönmekti. Kızım eğer ilacı bugün içerisinde ulaştıramazsam ölecek.

Lusia: Merak etmeyin, Bay Miller. Ben sizin için durumu yetkililere bildiririm. İlacı da kızınıza götürürüm.

Osmond: Gerçekten minnettarım. Siz beni merak etmeyin, Bayan Ravenwood. Yolunuz açık olsun. Sizi bu krallığa sürükleyen neydi? Ayrıca ilacı kızıma götürdükten sonra lütfen beni Ruvanda Han'ında bulun. Sizin için çok seveceğinizi umduğum bir sürprizim olacak.

Lusia: Bu krallıkta bulunmamın sebebi Valoria kralının iletisini Ruvanda kralına ulaştırmaktır. Fakat söylediğiniz üzere durum çok ciddi ve kızınızın yaşamasını isterim. Şu anda yola çıksam iyi olacak, görüşürüz Bay Miller.

Osmond: Görüşürüz, yolunuz açık olsun. Bu kağıdı alın, evimin adresi yer alıyor. Ayrıca gereken ilacın adı Fevlin'dir.

Bay Miller'in dediği Fevlin ilacını bulmak için yola çıkmadan önce karşımızda bulunan dükkana girdim. Dükkan sahibine selam verdim. İlacın adını ve satın almak istediğimi söyledim. Ayrıca birkaç gündür açtım. "Dükkanınızda yiyecek bir şeyler var mı acaba?" diye sordum. Dükkan sahibi güleryüzlü bir şekilde bana bir sepet uzattı, "Lütfen alın, ikramımdır. Aç olduğunuzu siz söylemeden önce yüzünüzdeki solgun ifadeden anlamıştım. Yolcu olmalısınız," dedi. "Evet, buraya Valoria'dan geldim, ikramınız için çok teşekkür ederim," dedim. "Rica ederim, krallığımıza hoşgeldiniz," dedi. Hemen sonra, dükkan sahibi dolaptan çıkardığı ilacı bana verdi. Karşılığında 1 altın ödedim. Ardından iyi günler dileyerek dükkandan çıkarak atıma bindim.

Sırada bu hırsızlık durumunu kaleye giderek bildirmek, bununla birlikte Valoria kralının iletisini Ruvanda kralına iletmek yer alıyordu.

Kaleye doğru yola çıktım. Bay Miller'in dediği üzere çok geç olmadan ilacı kızlarına teslim etmem gerekiyordu. Bu nedenle atımı dört nala alarak hızlıca kaleye doğru ilerlemeye başladım. Kasaba karanlığa gömülmüştü. Hiç ışık yoktu. Bu nedenle ilerisini görmek zor oluyordu.

Kalenin kapısına ulaştım. İki muhafız bana neden geldiğimi sordu. Onlara hırsızlık durumunu anlattım ve bu önemli iletiyi kendilerine teslim ettim. Bana bu konuyla ilgileneceklerini ve iletiyi Ruvanda kralına teslim edeceklerini söylediler.

Atımı kalenin yakınlarında durdurdum ve sepetin içindeki beş sandviçten birisini atıştırdım. Gerçekten tatlıydı.

Ardından, Bay Miller'in verdiği kağıda gözlerimi gezdirdim. Beni şaşırtan şey, bu kağıtta yazılı olan krallığın adının kendi krallığım Valoria olduğunu görmekti. Bu, evin adresini bulmamı kolaylaştıracaktı.

Hemen atıma binerek Valoria'ya yola çıktım. Yolu adım gibi biliyordum. Ancak biraz talihsiz bir durum yaşandı.

"AAUUUUUUU!"

Bu ses tahmin ettiğim şeydi. Kurtlardan başka şey olamazdı. Gözlerimi yola gezdirdim.

Atım aniden delirmiş gibi hareket etmeye başladı. Ben tepedeydim ve yol aşağıya doğru devam ediyordu. Atımı sakinleştirmek için sırtına vurdum. Hemen sonra yola baktığımda gördüklerim hiç de güzel değildi. 10 Çift parlayan göz bana doğru bakıyordu. Atıma tutunmaya çalıştım. Ancak atım gerçekten çok korktu ve beni sırtından attı. Kurtlar ise her saniye daha da yaklaşıyordu. Nefes nefese kaldım, ümidimi kaybedecektim ki gelen o ses...

Kovboy: ALIN SİZE KURTLAR! (ateş eder)

Birisi geldi ve kurtlara ateş etmeye başladı. Atı beyaz renkteydi ve sarı yelelere sahipti. Bu bir kadın kovboydu. Kurtların ikisini de öldürdü. Diğer üçü arkalarına bakmadan kaçtı.

Kovboy atından indi ve bana elini uzattı. Ne diyeceğimi bilemedim. Elini tuttum ve beni ayağa kaldırdı.

Lusia: Gerçekten her şey için minnettarım. Eğer siz olmasaydınız kurtlara yem olmuştum. Tanrı sizi bağışlasın.

Kovboy: Teşekkür ederim, buralarda dikkatli ol.

Lusia: Elbette, sakıncası yoksa adınızı öğrenebilir miyim? Benim adım Lusia.

Kovboy (Merida): Benim adım da Merida. Bir atın hızlıca koştuğunu ve sahipsiz olduğunu gördüm. Bu nedenle yardıma ihtiyacı olan birisi var mı diye etrafa göz gezdirdim. Ardından kurtların hırlama sesini işittim ve hemen atımla o yöne gittim. Bir baktım ki sen vardın. Seni görmem gerçekten bir mucize.

Lusia: Tanıştığımıza memnun oldum.

Ve ikimiz el sıkıştık. Bu yeni maceraların bir başlangıcıydı. Sonrasında Merida ile atımı aradık ve görülen o ki atım korkmuş ve çalıların arasına saklanmıştı. Onu oradan çıkardık ve Merida bu asil görevde bana yardım etmeye karar verdi. Yeni arkadaşım Merida ile Valoria Krallığı'na yola çıktık.

DEVAM EDECEKTİR...

Krallıklar ÇarpışmasıWhere stories live. Discover now