üç

183 25 5
                                    

"Şerefsiz adam," dedim parmağındaki yüzüğü bir hışımla çıkartırken. Tek başıma oturmuş ağlıyordum.

İşin kötü tarafı Eylül eve gitmişti.

Çaresizdim şuan. Öylece oturmuş ağlıyordum. İçimden ona yazmak gelmiyordu. Normalde ona çok şey derdim ama hiçbir şey diyemiyordum.

Kendimi kötü hissetmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Düşünmek de istemiyorum ama düşünmeden edemiyordum.

Daha önceden aldatma konusu açıldığında sürekli bir şekilde kapattırırdı konuyu. Ben de konuşmak istemediğini düşünüp bir şey demezdim ama keşke konuşsaymışım da nişanlanmadan önce nişanı atsaymışım.

"Hanımefendi," hıçkırıklarımın arasında duyduğum, daha doğrusu kendi kendime duyduğumu düşündüğüm mırıltılar tanıdık birinin sesi gibiydi. Tekrarı gelmeyince kendim bir şeyler duyduğumu düşünerek ağlamaya devam ettim.

Bu sefer arkamdan omzuma değen el ile anında arkama döndüm hızlıca. Sarı, kıvırcık, oldukça uzun boylu bir adam bana bakıyordu meraklı gözlerle.

Bana doğru eğilmiş bir şekilde yüzüme baktığını görünce daha çok ağlamaya başladım. O kadar acınası mı görünüyordum?

"İyi misiniz?" değilim. Hiç değilim. Kendimi berbat hissediyorum. Büyük bir boşluğa düşmüş gibiyim. Bunu ona anlatabilir miydim peki?

Sadece kafamı iki yana salladım.

Ben gözlerimi silerken o yanıma oturmuş, dizlerini kendine çekmişti. Şaşırmış gözlerle ona bakıyordum.

"Sen kimsin?" sert sesim ona karşı boğuk çıkmıştı. Bana baktığında gözlerinin içine baktım derince, o da azıcık üzgün gibiydi.

Güldü. "Tanımıyor musun cidden?" ukala bir tavırla konuştuğunda göz devirdim. Sabrım mı sınanıyordu?

"Troll müsün? Ya çek git ya.." kendimin bile anlamayacağı şekilde konuştuğumda sesli gülmüştü. Neye gülüyordu acaba?

Elini uzattığında önce eline sonra ona baktım. "Galatasaray oyuncusuyum ben, hiç mi görmedin?"

Biraz düşündüm. Görmüştüm sanırım, Berat'ın arkadaşı olmalıydı.

"Beyefendi ben futbolculardan uzak durma taraftarıyım artık. Gerçi hepiniz aynısınız ki. Arkadaşım diye tanıtırsınız, onunla aldatırsınız. Yazık yahu.." kendi kendime söylenir gibi olduğumda yanımdaki çocuk güldü. "Ne gülüyorsun perma?"

Ona taktığım lakaba güldü yine. Neye gülüp duruyordu bu kadar?

Şuan o kadar sinirli ve mutsuzdum ki, başkasının gülüyor olması bana batıyordu.

"Saçlarım doğal." yalancı işte.

Takıldığı tek şey buysa demekki o da aldatıyordu. Eh, bu futbolcular yok mu.

Gözlerim saçlarına gittiğinde biraz yaklaşıp hafifçe eğildi. "Sen de Berat gibi yalancısın işte." bacaklarımı uzatıp ellerimi bacaklarımın arasına doğru uzattım. Barış ise pozisyonunu bozmamıştı.

"Eda sen misin?" kaşlarımı çattığımda ona baktım. Gayet ciddi görünmesiyle başımın döndüğünü hissetmiştim. "Berat'ın sarışın sevgilisi olan Eda. Çok aşığım diye her gün senden bahsediyordu."

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde gözlerimi kapattım. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı, sinirden damarlarım yerinden çıkacak gibiydi.

Ona döndüğümde sinirle bağırdım. "Sence ben oradan bakılınca sarışına benziyor muyum?! Benim ismim Gece!" göz yaşlarım akmaya başladığında ofladım. Bağırdıktan sonra tekrar bacaklarımı kendime doğru çektim. Yüzümü gömdüğümde biraz sesli ağlamaya başlamıştım sanırım, Barış ellerime saçıma koyup okşamıştı. Başkası da olabilirdi bu, ya da halüsinasyon görüyor da olabilirdim.

Ama şuan o kadar rahatlamıştım ki o elin hiç çekilmemesini istemiştim. Tepki de vermemiştim.

Aldatılmayı düşününce daha çok ağlıyordum. Evlenmeye hazırlandığım adam -ailem bile çok düşkündü- beni aldatmıştı. İlk günlerde de bunu hissediyordum ama asla kanıtlayamıyordum.

Kafamı kaldırdığımda ellerini saçımdan çekip göz yaşlarımı silmişti. Fazla mı yakın olmuştuk? Garipsememiş gibi yüzümü tekrar yere odakladım.

"Hak etmedim." dedim sadece. O ise ellerini çektiğinde yüzüme üzgün bir şekilde bakmıştı. Anlatmamı bekliyor gibiydi. Ya da ben birine anlatma ihtiyacı duyduğum için öyle hissediyordum.

"Evlenecekken beni neden aldattı ki? Ve sen bunu biliyordun!" Eda diye biri olduğunu biliyorsa beni aldattığını da biliyordur.

Ona suç attığımda kaşlarını çatıp yüzüme anlamsız bir şekilde baktı. "Nereden bileyim ben?" saygısını bozmamaya çalıştığı sürekli ağzını açıp kapatmasından belliydi.

"Eda diye biri olduğunu biliyorsan benim aldatıldığımı da biliyorsundur," suçlayacak birini arıyor gibi yanımdakine dönmüş bağırıyordum. "Ama sen daha erken karşıma çıkıp bana aldatıldığımı söylemedin."

Ne dediğimi fark edince aramızdaki mesafeyi arttırıp köşeye çekildim. O ise hiçbir şey demeden beni dinlemişti. Sinirlerim bozuluyordu, kime suç atsam diye bekliyordum.

"Özür dilerim."

Bana bağırmasını beklerken sadece özür dilerim demişti.

"Daha erken karşına çıkmadığım için."

Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktığımda gayet ciddi olduğunu görmüştüm. Daha önce karşıma çıkıp Berat'ın beni aldattığını söylemediği için benden özür mü diliyordu?

Eh, galiba düzgün biri çıkmıştı ilk kez karşıma ve ona her şeyi anlatabilirdim.

Elimdeki yüzüğe baktığımda sakince aramızdaki boşluğa koydum. O da oraya baktığında benden sonra eline almıştı yüzüğü. Evirmiş çevirmiş bakmaya başlamıştı.

"Nişanlıydık. Birkaç ay sonra evlenecektik." diye söze başladığımda bana odaklandığını gördükten sonra yüzümü çevirdim. "Ama sürekli bir şeyler eksikti. İstanbul'a geldiğinde benim yanıma gelmek istemiyordu. En başından beri böyleydi. Üç yıldır tanışıyoruz biz."

İlk anlar aklıma geldiğinde midemin bulanmaya devam ettiğini anlamıştım. "Ailem zorladı bir bakıma aslında. Onu kaybetmemem gerektiğini söylediler bana. Ben de onlara uydum. Seviyordum zaten. Ailem de tamam dediyse olur diye düşündüm."

"Aldatılacağıma ihtimal vermemiştim."

Perma susmaya devam ettiğinde ben de sustum artık. Konuştukça mideme ağrı giriyordu, konuşmamak daha mantıklıydı.

İkimiz de sustuk sonra. O ne düşünüyordu bilmiyordum ama o sustukça aklıma daha çok Berat geliyordu. Bu durum da hiç hoşuma gitmemişti.

Ayrıca bu adam futbolcuysa şuana kadar neden gitmemişti? Maç çıkışıydı sonuçta, gitmesi daha mantıklıydı. Neden duruyordu peki burada?

"Evine gitsene." dedim ağladığım için boğuk çıkan sesimle. O ise kafasını ki yana sallamıştı. "İyi geliyor." dedi gözlerim bakarken.

Gözümü yüzüne çıkarttığımda inceledim biraz. O da benim gibiydi, yorgundu. Ama neşesi eksilmemiş gibiydi de. Aslında yüzü gözü güzel bir adamdı. Sakalları vardı biraz, gözleri de çok güzeldi. Saçları da.

Düşüncelerimden arınmama sebep olan şey karşımdakinin ne dediğini anlamaktı.
"Gecenin bir saatinde burada hiç tanımadığın biriyle dertleşmek, daha doğrusu onun derdini dinlemek, sana iyi mi geliyor?" gözlerimi ona verdiğimde o da bana bakmıştı yan gözle. Dudakları hafifçe yana kıvrıldı.

"Hiç tanımadığımı kim söyledi?"

bana sovmeyin ❤️🙏🏼

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hele bi' gel | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin