3

158 24 10
                                    

En azından veda etmiş olmasını dilerdim. O son gece kollarında ağlarken ben, bana kaçak göçek de olsa bir veda etmesini dilerdim.

Ondan geriye hatırımda kalacak bir kaç kelime belki de.

Kaç gün oldu bilmiyorum. Bir yılı tamamlamamıza kaç zaman kaldı bilmiyorum. Şahsen hesaplamayı da pek istemem. Çok zaman oldu evet ama o çok zaman şu kadara tekabül eder demek yüreğimin ortasına konumlanan o ağırlığın üzerine üç beş kilo daha yüklemekten başka hiçbir şeye yaramayacak.

Zamanın ağırlığını da omuzlarıma yüklenmek istemem.

Yüzü yavaş yavaş siliniyor gözlerimin önünden. Belki kaba taslak bir şeyler ama artık detaylara inemiyorum.

O kadar çok keşke dedirtiyor ki bana keşke azıcık yeteneğim olsaydı da üzerinde suratı olan bir sürü tablo resmetmiş olsaydım mesela.

Ya da keşke azıcık cesaretimi toplamış olsaydım da onunlayken saate bile bakmayı akıl etmediğim o telefondan bir kaç fotoğrafını çekmiş olsaydım.

Boşaltmayı unuttuğumu zannettiğim o küllük dışında ondan geriye hiçbir şey kalmadığını kabullenmeye çalışmak zorunda olmasaydım.

Kemancı çocuğun kendini şuradan atsan daha az ölü olurdun dediği yere sürükledi ayaklarım beni gene. Onlarca keşkemden biri de bu.

Dile getirmekten bile korkuyorum ama keşke daha az ölü olsaydım.

Daha az.

Bugün hava kötü. Yağmur kıyafetlerimi sırılsıklam etmiş, kendimi her zamankinden daha aciz hissediyorum.

Sokakta acımı fark etmedi diye kızacağım tek bir insan bile yok.

Sabahına bir kaç kişiyi o zannetmişim ve içim bulanık.

Ağzımdaki kötü tadın yerini arada bir paylaştığımız o sigara tadı alınca göğsüm sızım sızım sızlıyor. Kanattığım dizlerimden daha çok.

Sonra yağmur yaktığımı söndürüyor ve tıpkı onun beni bıraktığı gibi geriye ağzımın tadını bozan o hislerden başka hiçbir şey kalmıyor.

Sigaradan daha çok nefret ediyorum, her yaktığımı yağmur söndürdükçe daha da çok nefret ediyorum. Ama belki paket biter, belki acı da biter.

Bu gece bir de dizlerim her zamankinden daha çok acıyor. Yarası daha derin. İçimde saramadığı her bir yara için daha derinini açmışım.

Yağmur üstümdeki ince tişörtü de göğsüme yapıştırmış.

Bana geldiği o günlerden biri gibi kasvetli gökyüzü.

Uzun süre sonra dikkatimi çeken tek şey kapının önündeki kemancı çocuk ve sevgilisinin, fiyakalı olan hani, gülüşmeleri ve öpüşme sesleri.

Hiçbir zaman böyle olamadık.

Kemanını omzuna atmış bir eli sevgilisinin belinde diğeri ıslak saçlarını okşuyor. Belki de tatlı bir romantik komedinin başrolleri onlar bu gece.

Ama bizim aramızda paylaştığımız hiçbir şey hiçbir zaman bu kadar coşkulu olmadı. Hiçbir zaman birbirini güldüren o çiftlerden olamadık.

Doğrusunu söylemek gerekirse aramızda olup biten şeye göre bize bir çift demek bile çok zor olurdu.

Kafamda oynatıp durduğum dandik bir dramanın repliksiz oyuncusuydu yalnızca o. Acıdan, yalnızlıktan başka hiçbir şeyin olmadığı sizi gri havasıyla bile boğmaya yetebilecek türden bir dramanın.

mutsuzlar güzel güler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin