1.6

2 1 0
                                    

Herkes okuldan arkadaşıylarıyla konuşa konuşa çıkıyordu. En sonunda gözlerim Neva'yı bulunca derin bir nefes alıp verdim. Güzelim.

Camı tamamen indirip seslendim. "Neva!" Gözleri beni bulduğunda şaşırmıştı. Ama yanındaki kız daha şaşkındı. Bir bana bir ona bakıyordu. Elimle onu yanıma çağırdığımda yalvarır gibi bakmıştı bana. Arkadaşı da belinden yitikledi onu.

Oflaya poflaya arabanın ön koltuğuna bindi. Binmeden önce de arkadaşını arka koltuğa -kesinlikle Rica ederek- oturttu. "Prenses bu gün bana emanetsiniz."

"Biz Sinem ile gezecektik?!"

"Yarın gezeriz" Sinem olduğunu düşündüğüm kız konuştu. "Siz Berk olmalısınız?"

"Evet, sizde sinem?" Kafasıyla onayladı. "O zaman eve gidebilirmiyiz? Sınava çalışayım?"

"Sinem sen de gelir misin?" Sorum ile kafasını salladı, "geleceğim"

Arabayı sürmeye başladığımda ilk Neva konuştu. "Açıldın mı?"

"Hayır. Bu gün açılacağım"

"İyi"

"Neva sen iyimisin? Dün çok mutluydun?" Bana yan bir bakış attı.

"Bazı şeyleri anlamak için gerçekten yetersiz kalıyorsun!" Evet, artık eminim. Özür dilediğim için kızgındı. Onu sevdiğimi düşünmüştü ve haklıydı da.

"Ben de geldiğime göre bence bir kafeye falan gidebiliriz ha?"

"Evet, herhangi bir kafeye sür" kafamla onayladım Neva'mı.

-

Sinem arabadan inip bize el salladı. "Yine yapalım çok eğlenceli oldu böyle"

"Yaparız, hadi eve gir!" Dedim. Bana tebessüm edip eve girdi. Bende gaza bastım.

"Sakin berko"

"Şimdi söyle bakalım, ben özür dileyince sen neden üzüldün?"

"Bence bunu anlamayacak kadar aptal değilsin!"

"Neva'm o zaman sen aptal oluyorsun!?!"

"Ne alaka be!" Hızla bana döndü.

"Neva sence ben seni neden öptüm?!" Sessiz kaldı. "Neva'm anlamamak için mi direniyorsun?"

"Hayır, gerçekten anlamıyorum! Ben sana karşılık bile vermişken senin benden özür dileyişini anlamıyorum!"

Ani bir fren yaptım. "NE!"

"Ne ne?!"

Kafamı yavaşça ona çevirdim. Öfke akan gözlerine baktım. O an kendimi tamamen kaybetmiştim. Bana karşılık mı vermişti? Ben bunu fark etmemiştim.

"Berko, hatırlamıyorum deme bana! Ben o an içinde neler neler hissettim biliyor musun sen!"

"Ben... Nasıl fark etmem! Hay yapacağım işi..."

"Kime aşık oldun?" Yumuşacık gözleriyle baktı bana. Önüme dönüp yine gaza yüklendim. Burada söylemeyecektim.

"Berk bir şey sordum!"

"Şimdi değil, ama birazdan anlayacaksın"

-

Ormanlık bir yere geldiğimizde kaşlarını çattı. "Bir ayıya falan aşık olmadın değil mi?"

"Bir prensese aşık oldum" tek kaşını kaldırıp baktı bana. Sonra da arabadan indi.

Elinden tutup onu ormanın biraz ilerisine çektim. Ağaçlar sayesinde kimse bizi göremeyecekti.

"Eee burda kimse yok!? Berk hadi şu kızı çok merak ediyorum"

Derin bir nefes alıp verdim. "Prenses..."

Bana döndü. "Evet?"

"O kızın sen olma ihtimali yüzde kaç?" Dondu, dona kaldı. "Ben olma ihtimali mi?" Dedi şaşkınlıkla.

Ellerini tuttum ve karşısına geçtim. "Neva'm o kız sensin desem?" Haraket edemedi. Nefes dahi alamadı. Yutkundu.

"Güzelim" kızaran yanaklarına bakıp tebessüm ettim. Sağ yanağına dişlerimi geçirdiğimde inledi. Sağ elini benden kurtardı. Dişlerimi çektiğimde yanağını ovaladı. "Yapma ya şunu"

Diğer yanağına da dişlerimi geçirdim. Kısa olduğu için eğilmem gerekiyordu, ve bu gram umrumda değildi.

"Ov Berk tamam yeter bu kadar! Acıyor!"

"Cevap alana kadar o bal gibi olan kızarmış yanaklarını yerim." Biraz daha kızarınca kıkırdayıp dişlerimi yanağına geçirdim. Ayrıldığımda gözlerimin içine baktı. ''arabanın anahtarını versene"

"Senin ehliyetin yok ki?"

"Sen ver."

Biraz şüpheli de olsa verdim. Gözlerimin içine bakmaya devam etti. Sanki bir şey için cesaret topluyordu.

Hala üzerine eğili durduğum için kafalarımız aynı hizadaydı. "Bende seni seviyorum" dedi fısıldıyarak. Dudaklarıma konulan minicik, en fazla 2 saniyelik bir buse yüzünden gözlerim kocaman oldu. Bunu beklemiyordum. Diğer elini tutan elim gevşediğinde yutkundum. Oysa koşarak geldiğimiz yöne gitti. Kıpkırmızı olmuştu. Kırmızı bir domates gibi olmuştu. Ve şans ki ben domatesleri çok severdim.

Şoku atlattığımda hızlı adımlarla peşinden gittim. Arabanın içinde olduğu belliydi. Gidip siyah kaplamalı cama iki kere tıkladım. Kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Camı azıcık indirdi ve gözlerini bana gösterdi. "Ne oldu?"

"Kapıyı açarmısın?"

"Hayır!"

"O niye o?"

"Kıpkırmızı oldu yanaklarım. Gelirsen ısırırsın."

"Sana beni şoka uğratmak neymiş öğreticem ben bekle sen!"

"Ama Berk!"

"Ama Neva!"

"Açıcam. Ama ısırmak yok."

"Tamam ısırmam."

"Yemin et"

"Yemin ederim."

Kapının kilidini açtığında onun kapısını açtım. Gözlerimin içine baktı, "yemin ettin"

Üzerine eğildiğimde kendini koltuğa iyice sindirdi. Biraz da aşşağı kaydı. "Yemin ettin bak çarpılırsın!"

"Yerinizde durun yaramaz prenses." Biraz daha eğildim. Gözlerimi yumdum. Dudaklarımla dudaklarını örttüm. Bir elim torpidoda diğer elim de koltuğun başında kendimi Neva'nın üstüne eğmiştim. Arabanın kameralarını çeşke durdursaydım. Neva'mın bana eşlik ettiğini fark ettiğimde, koltuğa dayadığım elimi belinden geçirdim. Kendime biraz daha çektim.

Abim ve Arkadaşı ~yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin