"BEKLE GÖSTERİCEM SANA GEÇ GELMEYİ"
"baba nolur dur benim suçum değildi hoca bekletti bizi"
"AH BABA YAPMA" (yanlış anlaşılmasın xd)
Her geçen gün bana kızmak için bahane arıyordu. Ve başarılı oluyordu da. Beni ya demir sopa ile dövüyordu bazen de bıçakla geliyordu üstüme o zamanlar gerçekten korkuyordum elim ayağım titriyordu korkudan. Bir keresinde abim gelmeseydi belki de ölmüştüm. Ama artık düşünüyorum da ölmem daha iyi. Babamın abime 1 kere bile vurduğunu görmedim. Bana defalarca kez vuruyor öldürecek kadar. Babam demir sopayı birden kenara atmış gidiyordu. Oh diyip rahatlayacakken geri dönmesi ile donuk kaldım. Evet tahmin ettiğiniz gibi bıçakla geliyordu bana. Zaten onun yüzünden kollarım heryerim yara bere içindeydi. Artık buna bir son vermek istiyorum acı çekmeden ölmek istiyorum. Bıktım sürekli şiddet görüp küçük düşürülmekten. Yetti artık.
Babamun bana doğru elinde bıçakla geldiğini görünce yerden kalkıp evin dış kapısına yöneldim. Babam ismimle bağıp peşimden koştu. Ben kapıyı açıp koşmaya başladım ve bir taksiye binip korenin en uzun binasının ismini yani lotte world tower ismini söyledim. Birkaç dakika sonra gelince cebimde kalan son parayı verdim ve kapıdan çıkıp binaya koşmaya başladım. Babam beni takip etmiyordu etmesi imkansızdı taksiye binmiştim ama bukabilirdi istese. Birkaç dakikada asansörle 125.kata çıktım yani son kata çıktım ve çok esiyordu. Orda bir adam vardı kahve içip havayı izliyordu. Onu umursamadan aşağı baktım ve ucuna yaklaşmaya başladım. Tam ucuna geldiğimde buruk bir şekilde gülümsedim ve tuttuğum o gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Hazır hissediyordum. Kendimi ileri doğru attığımda kolumda sıcak bir temas hissettim.
Hyunjinden
Bu binanın sahibiydim ben. Dosyalara bakıp imzaladığımda çok yorulmuştum evet kolay duruyor ama orda en az 127 tane vardı. Mola vermek için en yüksek kata yani 125.kata çıktım. Kahvem ile beraber. Orda yere çömelip oturdum ve kahvemi yudumlamaya başladım manzarayı seyrederken. Biri koşaeak kapıyı açmıştı ve kaşlarımı hafif çatıp onu izkemeye karar verdim. Yüzü kıpkıemızıydı ve sadece o da değil kolları hep yara bere içindeydi. Yanağında da taze bir çizik vardı kan ile. O kişi koşarak binanın ucuna yürüdü ve binanın ucuna gelmişti. Yapıcağını anladım ve kahvemi elimden hızlıca düşürüp ona koştum. Son anda soğuk bir kolu tuttum. Ve kendime çektim. Bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Bende ona bakıyordum kollarımın arasında iken. Kalbini burdan hissediyordum çok hızlıydı. Nefesleri de aynı şekildeydi. Yüzünü biraz incelediğimde kahverengi gözleri vardı. Sapsarı hafif uzun saçları vardı. Dudakları dolgundu bir pamuk şeker gibi duruyordu. Burnu hafif küçüktü ve düzdü ama çok tatlıydı. Yanakları aynı bir bebek gibiydi yumuşak duruyordu. Aynı zamanda kızarıktı hafif.
Felixden
Kolumda soğuk bir temas hissedince şaşırdım. Beni kendisine doğru çekti. Kollarının arasına çekti beni. Yüz yüze geldiğimizde dona kalmıştım. Çok yakışıklıydı. Ama bana neden karışıyordu? Benim hayatımdan ona ne? Evet tatlı yakışıklı çocuk ama beni durdurmasının sebebi neydi?! Yeter yaşamak istemiyorum ben! Yaşamamın anlamı kalmadı. Karşımdaki kişi direk söze girip
"Neden böyle birşey yaptın"
"Sanane sana mı sorucam" (titeyen sesimle)
"Sesin titriyo lütfen aşağı inip biraz konuşalım."
"İsteniyorum"
"Ne demek istemiyorsun yürü gidiyoruz kendine gelmen lazım"
"Neden ilgileniyorsun benle?"
"Belli değil mi?"
"Yioo"
"İntihar ediyordun ben tutmasam demekki gerçekten kötü bir olay yaşamışsın ve bu yüzden bitirmek istiyordun o güzel hayatını"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyunlix° Yarı Texting Yarı Düz
FanfictionBen seni seviyorum ama sen seni sevdiğimi fark etmiyorsun...