anlık gelen bir kararla bir günde yazdıgım bu bölümü bekletmeden atayım dedim bildirimi aldıgınızda noluyor diyeceksiniz buna eminim ben de saskınım😶🌫️
twoshot olduguna dün karar verdigim bu güzeller güzeli ficim bir bölüm daha hak ediyordu cok uzun degil ama hosuma gitti
umarım siz de seversiniz!!!! kontrol etmedim🤓
görüslerinizi bekliyorum🧍🏼♀️______
size çiçeklerime verdiğim değerin ne kadar fazla olduğu hakkında kısa bir bilgi verdiğimi çok iyi hatırlıyorum. hiçbir bilgim yokken bana verilen sayısız çiçekleri tek tek öğrenmek istemem bir adamın sayesinde gerçekleşmişti. hangisini en çok beğenirim diye sayısız güzel çiçek kapımda ağırlanırken ben birisini seçmiştim.
güzel çiçeğim jungkook'u.
onu tarif etmek ne olursa olsun az kalırdı. kelimeler tükense beden dili onun devamında gelirdi. mükemmel demek az kalırdı. mükemmel son derece bir kavramken jungkook o kavramı aşan tek şeydi.
bunu her saniye düşünmek bana kafayı yedirtirken önümdeki güzel papatyalara bakıyordum. nereye baksam jungkook'um gözümün önüne geliyordu. güzel papatyalar bahçemin çoğu yerinde kendini bulmuştu. jungkook'un yokluğunda tabii ki onlar da yeterince üzülmüştü. bana eskisi gibi parlak bakmıyorlardı ama bunun geçeceğini biliyordum.
jungkook ile yaşadığımız o görüntülü konuşmanın üzerinde iki gün geçmişti. o süre zarfında geri dönüşü geç yaptığım chris ile konuşmuş ve buluşmuştum. birlikte film izlemiş ve bana üzerinde çalıştığı şarkılardan bahsetmişti. bu işi üç kişi yapıyorlardı. 3racha kulağa her zaman havalı geliyordu. yetenekliydiler. jisung ve changbin ile henüz tanışma fırsatım olmamıştı. duyduğuma göre de son zamanlarda yurtdışında bulunuyorlardı. en yakın zamanda tanışmak için chris'i kesinlikle darlayacaktım.
bunları düşünürken derin bir nefes verip etrafa bakındım. güneş tatlı bir şekilde tenime vurup geçiyordu. hafif esiyor ve insan bundan asla bunalmıyordu. güzel bir havaya sahipti bugün etraf.
içim her zamanki gibi özlemle doluydu. bunu ne yaparsam yapayım geçiremiyordum. jungkook'a yansıttığım zamanlar çok azdı. ailesiyle birlikte geçirdiği vakitte onu sıkıştırmam hiç de normal olmazdı. oradan bile bana deli gibi sevgi yolluyordu. bunu sanki yanımdaymış gibi hissediyordum. zaten bunun herhangi bir mesafesi olmazdı.
bahçede olan yumuşak çift kişilik sandalyeye yerleşirken başımı arkaya doğru atmıştım. üzerimdeki beyaz sıfır kollu arasından vücuduma değen rüzgâr şu an iyi gelen tek şeydi. aklıma gelen şeylerle uzanıp telefonumu aldım ve son mesajlara bakmaya başladım. jungkook'a en son bir saat önce yazmıştım fakat dönmemişti. büyük ihtimalle maggie ile ilgileniyor ya da onu uyutmaya çalışıyordu yoksa zaten direkt yazardı.
ona işimin bittiğini yazıp ayrıca fotoğraf yollarken tebessüm etmiştim. birkaç dakika sonra üst üste mesajlar atmıştı. bazı kelimelerle hatalar vardı ama pek umursamamıştım. bu bana tuhaf bir şekilde güvenli bir his veriyordu. o da işinin bittiğini yazmıştı. tam ne yaptığını yazmak için parmaklarımı klavyede gezdirirken çalan kornayla başım anında kalkmıştı ve kaşlarım da otomatik çatılmıştı. gördüğüm tanıdık araba kalbimin saniyelik durmasına sebep olacak kadar mutlu etmişti beni. camların filmli olması beni o an krize sokarken ayağa kalkıp telefon ekranına sonra da arabaya doğru baktım. o sırada cam açılmış ve haftalardır görmediğim sevgilim görüş açıma girmişti. dudaklarım arasında heyecanlı bir çığlık koparken gözyaşlarım sanki bekliyormuş gibi hızla yanaklarıma akmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
phone s3x
Fanfiction[topjk!twoshot!completed!] "her sensiz kalışımda beni doldurman adına yalvararak çarşaflarla konuşmaktan sıkıldım sevgilim. lanet olası büyük kamerada görüntülü konuşurken beni hiçbir şey(!) yapmadan etkilemen ve kıvrandırman sence hoş bir hareket...