Hafif bir sonbahar esintisi Yoon Ji-hyun’un saçlarını havalandırırken okul bahçesinden geçiyordu. Solgun, bulutlu gökyüzüne gözlerini dikti ve derin bir nefes aldı. Liseye geldiğinden beri her sabah aynı manzarayı görüyordu, ama bugün biraz farklıydı. Okulun büyük, kırmızı tuğlalı binasına adım atarken, içinde garip bir huzursuzluk vardı. İçine kapanık yapısı nedeniyle okulda pek arkadaşı yoktu, ama bu onu fazla rahatsız etmiyordu. Asıl sorun, sosyal medyada bambaşka bir hayat sürmesiydi.Ji-hyun, çevrimdışı dünyada sessiz, kendi halinde bir genç kızdı. Sınıf arkadaşları onu genellikle soğuk, mesafeli ve kibirli biri olarak görüyordu. Kimse onun iç dünyasına gerçekten ulaşamamıştı. Ancak sosyal medyada durum farklıydı. Orada herkesin hayran olduğu, eğlenceli, enerjik ve özgüven dolu bir kişiliği vardı. Ji-hyun, bu sahte kimliğiyle insanlara daha kolay ulaşıyor, onları etkiliyordu. Fakat bu, giderek bir maskeye dönüşmüştü; gerçekte kim olduğunu unutur hale gelmişti.
Bir süre sonra Ha Eun-ji, neşeli bir şekilde yanına geldi. Ji-hyun’un çocukluk arkadaşı olan Eun-ji, onun en yakın ve belki de tek gerçek dostuydu. Zıt karakterlere sahip olmalarına rağmen yıllardır birbirlerinden kopmamışlardı. Eun-ji, herkesle kolayca arkadaş olabilen, enerjik ve sosyal biriydi. Ji-hyun ise onun aksine sessiz ve içe dönüktü.
“Bugün çok mu havalısın, yoksa bana mı öyle geliyor?” diye sordu Eun-ji, Ji-hyun'un giydiği stil sahibi kabanına bakarak. “Ne de olsa okulun sosyal medya yıldızının yanında yürüyorum.”
Ji-hyun hafifçe gülümsedi ama içinde bir ağırlık hissetti. Herkes onun sosyal medyada ünlü olduğunu biliyordu ama kimse bu sahte kişiliği arkasındaki gerçek Ji-hyun’u tanımıyordu. Bu düşünceler arasında boğulurken birden karşıdan gelen bir grup öğrenciye takıldı gözleri. Kang Min-ho ve arkadaşlarıydı. Min-ho, okulun en popüler öğrencisiydi. Yakışıklı, zeki ve sporcu bir başkan olması, onu herkesin gözdesi haline getirmişti. Ji-hyun, onunla hiçbir zaman konuşmamıştı ama uzaktan ne kadar kibirli ve kendini beğenmiş biri olduğunu rahatlıkla fark edebiliyordu.
Min-ho’nun gözleri bir an Ji-hyun’a takıldı. Normalde o kadar çok ilgi odağıydı ki, insanların ona bakışını bile fark etmeyebilirdi, ama Ji-hyun’la göz göze geldiklerinde garip bir hisle irkildi. Ji-hyun, bakışlarını hemen kaçırdı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Min-ho ise duraksadı. Yüzünde, hafif bir gülümseme belirdi. Ji-hyun’un farklı bir tarafı olduğunu sezmişti.
---
Ders zili çaldığında, sınıfa son anda giren Ji-hyun, köşedeki yerini aldı. Her zaman olduğu gibi, sınıftaki diğer öğrencilerle pek fazla konuşmadan sessizce oturmayı tercih ediyordu. Öğretmen, ders anlatmaya başladığında Ji-hyun gözlerini defterine dikti, ama kafasındaki düşünceler dersi dinlemesine engel oluyordu. Min-ho’nun kendisine o bakışı neden bu kadar takıldığını anlamaya çalışıyordu.
Tam bu sırada, sınıfın kapısı açıldı ve Min-ho içeri girdi. Herkes ona saygıyla yol verirken, Min-ho doğrudan Ji-hyun’un oturduğu sıraya doğru yürüdü. Ji-hyun, kaşlarını çatarak onun gelişini izledi. Min-ho, hiçbir şey demeden yanındaki boş sandalyeye oturdu. Bu beklenmedik hareket, sınıftaki herkesin dikkatini çekmişti. Min-ho, genellikle sınıfın ön sıralarında otururdu ve Ji-hyun’un oturduğu arka sırada nadiren görülürdü.
Sessizliği bozan Min-ho’nun alaycı sesi oldu: “Yoon Ji-hyun, seninle bir anlaşma yapalım mı?”
Ji-hyun, ne demek istediğini anlamaya çalışarak ona baktı. Min-ho’nun yüzünde her zamanki kibirli gülümseme vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgede Kalan Duygular
Chick-Lit17 yaşındaki Yoon Ji-hyun, sosyal medyada oldukça popüler bir genç kızdır, ancak gerçekte içine kapanık ve yalnızdır. Lisede ise dışarıdan bakıldığında soğuk ve mesafeli biri gibi görünür, bu yüzden sınıf arkadaşları onunla pek yakınlık kuramaz. Tek...