1

446 47 57
                                    

Elindeki keskin kokulu viski bardağını kafasına dikerken, hala buraya neden geldiğini sorguluyordu. Son yıllarda sürekli canını sıkacak olaylar olsa da asla bir gay barda teselli aramamıştı. Ama belki de uzun zamandır yalnız olmanın ve seks hayatının monotonluğunun verdiği yoksunluk onu buraya sürüklemişti. Sırf mahallesinden birisi onu görmesin diye de çok farklı bir mekan seçmişti.

Elindeki pahalı viskiyi ziyan olmasın diye son damlasına kadar içerken gözlerini sağa sola çevirdi. Pahalı olmasını haklı çıkaracak kadar güzel bir yerdi. Kendisi barın önündeki yüksek tabureye sinmiş ve rahatça etrafı kesmek istemişti.

Gözleri hafif çakır keyif olduğunu belli eder şekilde baygın baksa da herşeyi net görüyordu. Masalarda kendince takılan çiftler vardı. Kimisi el ele tutuşmuş koyu bir sohbet eşliğinde gülerken, kimisi işi abartıp şimdiden öpüşmeye başlamıştı. İlker bir kaç saniye tüm dertlerinden sıyrılıp gülümseyerek onları izledi.

Kendilerini özgürce yaşayamayan insanlar, böyle barlara gelip belki gerçek aşkını buluyor belki de sevgilisinin elini rahatça tutabilmek istiyordu. Kendisi de yıllarca eşcinsel olmanın zorluğunu yaşamış birisi olarak ne kadar acı verici olduğunu biliyordu.

Gözleri bir masaya takıldığında ise elini çenesine koyup film izler gibi onları izledi. İri yarı adam yanındaki ufak tefek görünen sevimli oğlanın saçını okşuyor diğer yandan da yanağına öpücükler bırakıyordu. Onun dudakları her değdiğinde ufak oğlanın bıraktığı mutlu gülümseler İlker'in bile içini ısıttı. Aşk güzel şeydi.

Ama kendisi yıllardır yaşadığı zorluklar yüzünden hiç kimseyle gerçekten bir aşk bile yaşayamamıştı. Aslında istese bulurdu. Kendisini her zaman beğenen ve güvenen biri olmuştu. Eşcinsel olduğunu bilmeyen kadınların alıcı gözleri her zaman ruhunu okşuyordu. Ama insanın cebinde beş kuruş olmadıktan sonra aşkın da anlamı yoktu.

En azından üniversiteyi bitirip işini eline alabilse şimdi bambaşka bir hayat yaşayabilirdi. Ama bir gece delirip ailesine eşcinsel olduğunu açıklamak gibi bir hata yaptığı günden beri yalnızdı. Babasının 'benim ibne oğlum yok' diye bağırıp evden kovuşu dün gibi aklındaydı.

Onları anlıyordu. Muhafazakar bir ailenin evladının eşcinsel olması zordu. Ama arkadaşıyla birlikte çıktığı evde en azından okulla teselli olurken, babası bütün maddi desteğini de üstünden çekip tamamen yalnız bırakmıştı. İlker o zamanlar çok denedi. Hem okuyup hem çalışmaya başladığında zorlansa da hevesliydi. Gençliğin verdiği deli akan kanla her şeyin üstesinden geleceğine inanmıştı.

Ama eve gecenin bir vaktinde yorgun argın gelip, ertesi günde okula gitmek İlker için kolay olmadı. Hayatı boyunca hayalini kurduğu mimarlık bölümünü dondururken de içi çıkana kadar ağlamıştı. Bir gün diyordu. Elbet kendisi de diğer insanlar gibi normal bir hayata sahip olabilirdi. Ama o bir günün ne zaman geleceğini kendisi de bilmiyordu. Ne ailesine sitemi vardı ne de kırgındı. 28 yaşında olunca insan artık bir şeyleri geride bırakmayı öğreniyordu.

Çifti izlerken dalıp gittiği yerden sıyrılmaya çalıştı. Daha fazla bakıp mutsuz bir olaya sebebiyet vermek istemiyordu. Taburesinin üstünde dönüp tekrar bar kısmına bakarken bu defa gözüne karşısındaki ekran takıldı. Geldiğinden beri garip şekilde dikkat etmemişti ama şimdi görüyordu.

Elleri bar tezgahının üstünde gezinirken ekranda gördüğü rallici herifler ile sırıttı. Niye araba yarışı açık olurdu ki sanki. Mekanın içindeki mayıştırıcı müzik sesine inat ekrana bakarken "Niye bu kanal açık?" Diye sordu. Ona neydi bilmiyordu ama merak etti. Kendisi asla böyle sporlarla uğraşan biri değildi ve ilgisini de çekmiyordu.

KAZARA AŞK (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin