4

146 36 12
                                    

Oturduğu kahvaltı masasında yine ağzına tek lokma dahi sokmadı. Ne yiyecek hali vardı ne de huzur bulabilirdi. Gökhan ise sessizce kahvaltısını yapıyor gibi görünse de bir gözü sürekli üstündeydi. Aslında erkenden odadan çıkmak istememişti. Dün konuştuktan sonra olmayan yüzü ile bu masada hiç bir şey yokmuş gibi davranamazdı. Ama cebinde beş kuruş para yoktu ve mecburdu.

Elindeki çatalla tabağı adeta çizerken nasıl isteyeceğini düşündü. Bu yaşta olup başka birinden para istemek çok gurur kırıcıydı. Ama kafasına koyduğu şeyi yapabilmesi için de para lazımdı. Kendi arabası ise şimdilik uykuda olacaktı. Gökhan onu yaptırmadan asla yola çıkmazdı.

"İlker sikeceğim ama artık yeter. Kulağım sikildi lan gırç gırç. Şunu adam gibi ye oğlum. Bak yüzün çöktü yapma böyle. Söyledim sana halledeceğiz diye"

Gökhan bir anda bağırdığında İlker yine yerinde sekti. O olaydan sonra her şeye karşı sanki aşırı duyarlı ve korkak bir adam olmuştu. Çatalı elinden bırakıp başını yine önüne eğdiğinde "gece rüyamda gördüm onu Gökhan" dedi. Hala etkisinden çıkamamıştı ve çıkması da mümkün değildi.

"Nasıl gördün?" Gökhan bu defa yumuşak bir sesle sorduğunda İlker yine dolan gözleri ile dudağını dişledi. Vicdan azabı yüzünden kendisini kaybediyordu.

"O yolda öylece yatıyordu işte. Ben arkamı dönüp giderken birden elimi tuttu. Beni bırakma diye yalvardı bana" gördüğü rüya yeniden zihninde dönerken gözündeki yaşlar yanaklarını ıslattı. O çocuk ne kadar acı çekiyorsa kendisi burada sanki diri diri yanıyordu.

"Sonra ben elimi çektim. Korkuyordum yine rüyamda. O bana böyle umutla bakarken lütfen yardım et dedi. Bırakma beni burada üşüyorum diye bağırdı ama ben öylece çekip gittim. Rüyamda bile ona yardım etmedim"

Titreyen sesi küçük mutfağın içinde yankılanırken ağlaması yine şiddetlendi. Dayanmak çok zordu. Ne hapse girmek ne de göreceği işkence umrunda değildi. Vicdanını susturamıyordu ve bu herşeyin önüne geçmişti. Onun ölmemiş olmasına bile sevinemiyordu.

"İlker.. Allah aşkına yapma böyle artık. Sen bile isteye kimseye zarar vermezsin. Bak durumu iyi demiş doktorlar işte.  Ölmedi oğlum rahatla artık. Eğer istersen ben durumu hakkında bilgi alırım. Bizim çocuklarda sıkı hayranı mutlaka bilen vardır. Sorarım öğrenirim. Ama senin dikkatli olman lazım. Eğer polis yakalarsa olmaz. Ben de istemiyorum ama yurt dışı planını ciddi ciddi düşünmeye başla sen"

Gökhan yine aynı şeyi söylediğinde bu defa hırsla gözlerini silip sertçe yüzüne baktı. Kendisini düşünen bu adama hak veriyordu ama anlamıyordu.

"Neyle gideceğim Gökhan. Cebimde param mı var. Nereye gideceğim. Hem kaçmak istemiyorum. Anlamıyor musun vicdanım susmuyor. Korkak iğrenç adamın tekiyim ben. Gitsem bile unutamam ki. Nefes alamıyorum lan. O çocuk yaşasa bile ben sanki ölüyor gibiyim. Hangi akılla kaçtım bilmiyorum ki. Nasıl böyle adi biri olabilirim. Kendimden iğreniyorum"

İlker konuştukça yine bedeni titremeye başladı. Kendisine hakim olamıyordu bir türlü. Arkadaşı ise üzgün şekilde yüzünü izlerken birden ayağa kalkıp yanına geldi. Gökhan omuzlarına sarılıp onu kendisine çektiğinde başını karnına yaslayıp ağlamaya devam etti. Dinmeyen gözyaşının tek sebebi kendisiydi ve hakediyordu.

"Anlıyorum ama yapacak bir şey yok İlker. Bunu kabul edeceksin. Sen o çocuğa çarptın ve şuan hastanede. Durumu da iyi. Bak ben de sana çok kızgınım. Eğer o an yanında olsaydım kaçtığın için seni ölümüne döverdim ama zamanı geriye alamayız kardeşim. Bundan sonra ne yapacaksın onu düşün. Böyle ağlayarak nereye varacaksın?"

KAZARA AŞK (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin