23

16 2 12
                                    

yeni evimin ilk misafiri olduğunda 23 yaşındasın.

ben ise pantolonuna kustuğumda 21 yaşındayım.

artık ayna karşısında vakit geçirmekten çok sıkıldım, yine de herhangi yansıtıcı bir ekranın karşısına geçtiğimde, duruyor ve saniyelerce kendime bakıyorum. saçlarım artık omuzlarımı geçti, kozmetik reklamlarında sayısız ürün denemekten cilt bariyerim zorla ayakta duruyor, kalçalarıma biraz kilo aldım. lanet olası kalçalarım. geçen hafta bir ped reklamını bu sebepten reddetmek zorunda kaldım. bu kalçalarla tenis eteği giyemezdim. ki dünya üzerinde hangi aklı başında kadın regl iken tenis oynar ki? 

bazen delirecek gibi oluyorum.

yeni bir ev aldım. diğer ünlülerin gözdesi, kapalı kutu gibi olan, nefes bile aldırmayan o sitelerden değil, tabii ki. mütevazı bir caddede, mütevazı, bahçeli bir ev. iki oda, bir salon. CEO olan amcamın para desteğini reddettim, ailemden tek bir kuruş almadım, bankadan kredi çekmedim. kendi başıma özgürlüğümün ve "nepo baby"liğe karşı olan mücadelemin ilk adımı. küvetin gideri bazen tıkanıyor, mutfak duvarları da çok pis, bu yüzden, çekimlerimin olmadığı bir pazar günü elimde bir paspas sopasıyla mutfakta dikiliyorum. bahçeye açılan camekanlı kapıda, kendimi görüyorum. bağladığım uzun saçlarım, lekeli bluzum, şortum, ve kalçalarım. lanet olası kalçalarım. 

paspası kenara atıyorum.

" bugün şirket hiç olmadığı kadar kalabalık. " diyor mira. en yakın arkadaşım, şirketin baş makyözü. koltuğuma uzanmış, sıfır kalorili buz dondurmalardan yiyorum. tadı hiç olmadığı kadar ekşi, aynı ateş düşürücü şuruplar gibi. " BTS yeni bir klibe hazırlanıyor. "

ah, doğru. sizin ne kadar da meşhur olduğunuzu unutmuşum. yüzümü ekşitmek ya da kusma refleksi göstermek arasında kalıyorum, ancak mira'nın bunu göremeyeceğini unutuyorum. o yüzden rol yapmama gerek yok. yeniden saçlarını boyattın ve bir süredir kas çalıştığın için omuzların hiç olmadığı kadar genişledi. bu, içimde sana karşı hissettiğim nefreti körüklüyor, çünkü hala çok iyisin. beni reddettin, ve hala çok iyisin. tanrı aşkına. 

buzu ısırıyorum.

" içmeye çıkalım. "

" ne? "

" sen işten çıktığında içmeye çıkalım. benden olsun. "

" taeri, emin misin? iki gün sonra çekimin var. "

" sikerim çekimini. "

" bak, bugün çok meşgulüm. çekiminden sonra çıkalım, tamam mı? hem belki şirketten başkaları da gelir. " 

umurumda değil.

içmeye çıkıyorum.

bol bir pantolon ve tişört giyiyorum. havalar serinlemeye başladı. saçlarım omuzlarımdan dümdüz akıyor, ve hafif bir makyaj yaptım. kimseyi etkileyeceğim yok, ancak son zamanlarda kendimi sevebilmemin tek yolu bu. tek başımayım, sokakta yürüyor, gözüme bir yer kestirmeye çalışıyorum. bazı gece kulüpleri güven vermeyecek kadar sallantıda duruyor, bazı barlar ise çok sakin. kimsenin beni tanıyacağını düşünmüyorum, hoş, beni yolda durdurup "aa, sen şu diş macunu reklamındaki kız değil misin?" "neredeyse başka birine benzetmiştim..." "bir daha repliğini tekrarlasana?" diyen çok kişi oluyor, ve bu da yeterince can sıkıcı, ancak artık umursamamayı öğrendim. kafamı kaldırıyorum, sokak lambalarının birine sizin afişiniz asılmış. 

kendimi bir ezik gibi hissediyorum. 

sakin bir barda, aynı ayyaşlar gibi tezgah başına oturuyorum. ilk bira boş midemi çalkalıyor, ancak sonrası su gibi. ardından tekila şat atıyorum. beyefendilerden biri bana bir şeyler ısmarlıyor, ancak beni rahatsız etmiyor. en son yaşadığım erkek arkadaş travmasından sonra buna minnettar kalıyor, şatları yuvarlıyorum. telefonum çoktan kapalı, herhangi bir aptallık yapıp, aramamam gereken kişileri aramamam ve mesaj atmamam için. belki de bu yüzden günün sonunda, başım tezgaha yaslı, neredeyse uyuklarken, barmenlerden biri beni sarsarak benimle konuşmaya çalışıyor. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

serenity || kim namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin