🌟
Çok kez aşık oldum, hiçbiri buna değmedi. Kalbim kırıldı, yaşadığım; harika olduğunu düşündüğüm aşk hayatım, bana pek çok kez haddimi bildirdi.
Ama aşk ve sevgi farklıydı ve ben bu sefer çok güzel bir adam sevmiştim. Herkese, her şeye değer bir adamdı ve çektiğim tüm acılara telafi olarak gelmişti hayatıma. Geçmişte göz yaşı döktüğüm her ana şimdi bakınca buruk bir tebessüm oluşuyordu çünkü Jungkook o yaraları iyileştirmişti ve acı vermiyorlardı. Hiç olmadığım kadar emindim, güvendeydim ve bu öyle iç rahatlatıcı bir histi ki sanki hayata yeniden gelmiş gibi korkusuz ve heyecanlıydım. Yanımdaydı, her an her saniye. Fiziksel olarak yan yana olamasakta cümleleri öyle etkiliydi ki sanki hemen yanımdaydı.
Jungkook, hayatıma dair en güzel detaydı.
Deniz kenarında sessiz sakin bir yerde oturuyorduk. Kumların üzerinde birbirimize sarılarak uzanmıştık ve ben en huzurlu olduğum yerde Jungkook'un kollarının arasındaydım. Bazen konuşuyor bazen de sessizce gökyüzünü izlemeye devam ediyorduk. Hafif hafif esen serin rüzgar, dalga sesleri ve Jungkook.
Terapiye ihtiyaç yoktu.
Saçlarımda duraksayan eliyle tutamlarla uğraşmaya başlamıştı. Ben ise ne zamandır aklımda olan ama sormayı unuttuğum o şeyi sordum.
"Jungkook." Anında cevapladı. "Efendim güzelim." Kolunun üstünde duran başımı ona doğru kalırdığımda o da bana bana eğdi başını. "Sürekli sormayı unuttum ama... Ben senin ne kadar uzun zamandır hayatındayım?"
Gözleri yüzümün her yerinde gezindi adeta son anıymış ve son defa bakıyormuş gibi. Sonra eliyle saçlarımı geriye atarak okşadı ardından başımı yeniden göğsüne doğru yaslamamı sağladı. Çok geçmeden çenesini başımın üstünde hissettim.
"Üniversitenin ilk yılından beri." dediğinde şaşkınlıkla etrafa bakındım. "Şaka yapıyorsun." Yeniden ona baktığımda hafifçe gülümsedi. "Hepsi değil ama birkaç talihsizliğinin tanığıyım elbette." Bunu söylediğinde sinirlenmiş olmalı ki ciddiyetle kaşlarını çattı.
"Benim için zordu. Her şeyiyle zordu. Sana nasıl kapıldım farkında değildim. Birkaç kez gördüm ve sonrasında tesadüf olmaktan çıktı, Taehyung ile aynı üniversitedeydin ve bu da bahanemdi. Nedense kimseye söylemek istemedim, Taehyung sürekli neden yanına gittiğimi sorsa da söylemedim, bilmiyorum sebebini." Gülümsediğimde gülümsedi hemen.
"Çok kez yanına gelmeyi düşündüm, çok istedim ama ne kadar kendimi cesaretlendirip gaza getirsem de hep anlıktı. Sana doğru ancak bir adım atabiliyor sonra arkamı dönüp yerime gidiyordum." Yeniden kaşları çatıldı. "Sonra o şerefsizi gördüm. Orospu çocuğu. Aklımdan geçen başıma gelmesin diye çok yalvardım ama işe yaramadı tabii ki. Jihoon benim için bardağı taşıran son damlaydı. Daha seninle tanışmadan önce bile onu çok kez uyardım aklıma gelebilecek her türlü şeyle tehdit ettim ama umursamadı. Hakkını aldı tabii. Bir şey yapacağından emindim ve maalesef haklı çıktım." İç çekti, üzgün bakışları yeniden gözlerime değdiğinde gülümseyip ufak bir tebessüm bıraktım dudağına.
"Maalesef değil, iyi ki. Seninle tanışabildim, bu anı yaşıyoruz birlikte baksana." O da gülümsediğinde devam ettim. "Keşke daha önce tanışmış olabilseydim seninle. Keşke seni fark eden ben olsaydım, ben yanına gelseydim. Keşke geçmişimi seninle çizseydim." Jungkook'un saçlarımı okşayan eli yanağıma indiğinde yine gözleri gözlerimde oyalandı bir süre.
Pişmanlık dolu bakıyordu. "Özür dilerim." dedi yarı fısıltılı şekilde. "Özür dilerim daha erken gelmediğim için, özür dilerim en başından beri yanında olan kişi ben olamadığım için. Özür dilerim bir şeyleri görsem de sana yardım edemediğim için." Bazı anlar olurdu, karşınızda ki insana aniden içiniz atardı, çok fazla sevgi hissederdiniz içinizde. Sevgi ve mutluluk.
İçimin sevgiyle doluşunu hissetmiş gibiydim gerçekten, kalbimin bu şiddetli atışının sebebi de gözlerimin dolmasının sebebi de karşımda ki güzel kalpli adamdı. Engel olamıyordum kendime, içimde dolup taşan bir sevgi vardı çığlık atasım geliyordu ama şuanlık olan tek şey gözlerimi dolduran yaşlardı.
"Jungkook." Fısıldayışımın ardından yutkunma ihtiyacı hissettim. "Lütfen, böyle konuşma. Ne yapacağımı bilmiyorum, elim ayağım birbirne dolanıyor." Yeniden yutkundum. "Özür dileme sakın. Böyle bir şey yapma. Pişmanlıktan söz etme bana çünkü ben mutluyum. Öyle mutluyum ki anlatamam asla. Özür dileme, aksine ben sana teşekkür ederim. Hayatıma gelip bana, bize bu mutluluğu yaşattığın için." Çok kısa bir an bakıştık ardından dudaklarımızın buluşması çok gecikmedi.
Tutku veya arzuyla değil tamamen sevginin eseriydi bh öpüşme. Yavaş ve yalnızca ana odaklıydık. Uzun tutmadan çekildiğimizde gözlerim kapalıydı. O ise yanağımı okşarken bu sefer dudaklarını alnıma bastırdı uzunca. Titrek bir nefes alıp verdim. Mutluluktan ölmek deyimine gerçekten inanıyordum artık.
Ne kadar süre öyle sarıldık bilmiyordum ama sonrasında Jungkook beni aniden yerimden kaldırdığında ufak bir heyecan oluşmaya başlamıştı bile. Üzerimizi silkeledik ardından beni çok uzakta olmayan bir kayığa doğru ilerletti. Çok büyük de değildi küçük de. İçim kıpır kıpır olmaya başlamıştı.
"Kayığa mı bineceğiz?" diye kendimi tutamadan sorduğumda başını salladı. "Evet. Biraz uzaklaşırız fena mı?" Gülüp başımı sallayarak onayladım onu.
Kayığın yanına geldiğimizde önce beni bindirip kayığı suya ittirdi ve kendi de bindikten sonra kürekleri çekmeye başlamıştı. Kıyıdan biraz uzaklaşmıştık, ayın yansıması suyun üstünde öyle güzel görünüyordu ki dakikalardır izlediğime emindim. Hatta Jungkook da öyle çünkü genelde yaptığı gibi 'benimle ilgilen' adlı homurdanma destanını duymuyordum. Birkaç tıkırtı geldi ama Jungkook sorun olmadığıyla alakalı şeyler söylemişti, ben ise hala etrafı incelemekle fotoğraf çekmekle meşguldüm.
"Chaeyoung." diye seslendiğinde ardından bir ışık hissetmiştim, ona doğru döndüğümde ise elinde bir fener görmeyi beklemiyordum.
Jungkook bu şaşkınlığıma gülmüş ardından bana daha da yaklaşmıştı. "Tut hadi sende." dediğinde onun gibi ellerimi fenerin altına koyup tuttum.
Bayılacak gibi hissediyordum.
Yarı heyecan yarı hayranlıkla ona bakarken yeniden güldü. "Bakma öyle, şunu bırakıp da öpemiyorum seni." Ben odağımı fenere verdiğimde devam etti lafına.
"Sana havuzun başında ne dediğimi hatırlıyor musun?" dediğinde birkaç saniye düşündüm ardından ona baktığımda gülümsedi.
"Gözlerinde ki yıldızların sönüşüne tanık oldum." Aynı anda söylediğimiz bu cümle bu seder daha fazla içime dokunduğında gülümsedim bende.
"Şimdi ise öncekinden kat kat fazla yıldız doldu gözlerin ve söz veriyorum, ne bu neşeni ne de hayat emerjini kaybetmene izin vermeyeceğim. Asla buna müsaade etmeyeceğim Chaeyoung."
Kesinlikle ölüm sebebim mutluluk olarak kayda geçecekti.
Bir şey söylemeye çalıştım, gözlerim fenerle onun arasında gidip geliyordu ama söyleyecek tek kelime dahi bulamadığımda devam etti.
"Şimdi o yıldızlarından birini de göğe uçuralım mı beraber?" Ona baktım, şefkatle gülümsedi.
"Mutluluğumuza." Dakikalar sonra diyebildiğim tek şey buydu. Gülümseyerek ellerimizde bizi bekleyen fenere baktım. Yeniden göz göze geldiğimizde yeterince bekleyen feneri yukarı doğru itmiş, gökyüzüne yükselmesini sağlamıştık.
"Mutluluğumuza güzelim benim, mutluluğumuza."
Mutluluğumuz senin bile ulaşamayacağın kadar uzakta olsun sevgilim, uzakta olsun özgürce süzülsün. Bizimle yaşayıp bizimle ölsün.
• • •
merhabaa herkese
bu küçük hikayemin sonuna kadar
ulaşan, okuyup destek olan herkese
çok teşekkür ederim ❤️🩹umarım sizde sevginizin boşa çıkmayacağı
ve sizi hak eden biriyle mutlu bir hayat
sürebilirsiniz 💐çokça sevgiler ve iyi geceler
mutlu kalın 🌷🩷✨
![](https://img.wattpad.com/cover/364484149-288-k713706.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stars in your eyes | rosékook
Fanficçok kez aşık oldum, hiçbiri buna değmedi. kalbim kırıldı, yaşadığım; harika olduğunu düşündüğüm aşk hayatım, bana pek çok kez haddimi bildirdi. ama aşk ve sevgi farklıydı ve ben bu sefer çok güzel bir adam sevmiştim. herkese, her şeye değer bir ada...