22

104 16 4
                                    

"Parmak ucunda," diye tembihledi. "Ayakkabılarını da al."

Dediğini yapıp ayak uçlarımda yükseldim. Onu takipleyerek koridoru ilerlemeye başladım. Odasının kapısını aralık bırakmıştı, bana kesik bir bakış atarak tek hareketle içeri girdi. Örneğini yaptım.

Elleri yavaşça benimkilere değdi sonra. Bedenimdeki tüm sinirlerin şaha kalktığını sandım. Spor ayakkabılarımı tuttu, "Bana bırak," dedi. Şaşkınlığı çabucak attım üzerimden, ayakkabılarımı ona verdim. "Şuraya gizleyelim."

Yatağının altına eğilip koydu. Diklendiğinde yüzünde geniş bir gülümseme vardı.

"Ne," diye çıkışır gibi oldum. Ardından hemen sesimi azalttım. "Ne oldu?"

Omuz silkip daha çok güldü. Bir adımda yatağının ucuna oturdu. "Otursana."

Gözlerimi kırpıştırmayı bırakıp yanına çöktüm. Nedense daha çok gülmüştü.

Sinirle ona döndüm. "Ne gülüyorsun?!"

Parmakları derhal ağzımın üstünü örttü, sakinleştiğim gibi serbest bıraktı.

Dip dibeydik. Bunun en büyük farkındalığını da kalbim yaşıyordu elbette ve sanki, daha önce Felix'le hiç baş başa kalmamışız, hiç bu kadar yakınlaşmamışız gibi deliresi vardı. Gerçek anlamda, delirmişçesine atıyordu.

"Komiksin." dedi sonra.

Düşüncelerimden sıyrılıp baktım. Uzatmadan açıkladı.

"Telefonda, mesajlaşırken, çok cesursun. Hatta ciddisin sanmıştım," diye konuştu. Ellerini nereye koyacağını bilmiyor gibi geriye çekti. Avuç içlerini yatağına bastırıp destek alarak bedenini gergin bir şekilde tutmaya başladı. O haliyle de bana bakıp ekledi. "Özlediğini söylediğinde yani."

Kambur oturduğumu sanıp sırtımı dikleştirdim. Hafifçe yutkunduktan sonra yanıtlayabildim.

"Gizlice evine girdim, Felix," dedim fısıldayarak. "Sence cesur değil miyim?"

İstifini bozmasa da sırıttı. "Yeterince değil." dedi.

Dilim dişlerim ve alt dudağım arasında gidip geldi o anda. Sol bacağımı hızlı ve tek bir hareketle onunkilere doğru attım. Artık Felix'i yatağı ile bedenim arasında tutuyordum.

"Ciddiydim." dedim yavaşça.

Elleri kendini dik tutmakla meşgul olmasa, yakama yapışabileceğini veya boynuma sarılacağını düşünüp neredeyse kendimden geçtim. Sonra, derin sesiyle mırıldandı.

"Neyde ciddiydin?"

Beklemedim. "Seni çok özlediğim konusunda," diye yanıtladım. Neden sonra, gülümseyip bana yaklaşacağını sandığımdan hızla sordum. "Peki sen, sen ciddi miydin?"

"Evet," dedi inisiyatifimi görerek. "Bal dudaklarını istiyorum."

Hemen ardından kendini olabildiğince yükselterek dudaklarımızı birleştirdi. Zorlanmasını istemezdim, boştaki ellerim ince belini sarıp onu nazikçe tuttu. Nefeslene nefeslene, tatlı, tebessümlü öpücükler hediye ederken birbirimize; Felix, hayal ettiğimden de güzel bir dokunuşla parmaklarını sırtıma çıkardı. Bu saniyeye takiben karnımdaki her bir hücrenin çığlık attığını, kanımın damarlarımda çiçeklenerek ilerleyip bedenimi gıdıkladığını sanmaya başladım.

Bir ara, kokulu ve yoğun öpücüğümüzde ilk esi verdiğimizde, "Felix'im." dedim ona. Başta sadece gülerek baktı ancak sonra nedense duraksadı.

"Balım."

Güldüm. Hemen, beni susturmak için öptü ağzımı. Minik ve hızlı öpücüklerimizden verdik birbirimize. Her seferinde, her buse sonunda, kıkırdıyor, sıcacık vücutlarımızı birbiriyle daha da bir yapıyorduk.

revenge - seunglix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin