iki, roseanne

96 16 89
                                    

forever young
i want to be forever young'

forever youngi want to be forever young'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bazen sonsuz gençlik düşüncesi çok cazip gelirdi bana. sonsuza kadar genç olmak ister, hüznü ya da diğer duyguları gençken yaşamak isterdim. hüzünle ağlar, mutlulukla çizer, sinirle kağıtları yırtar, merakla etrafa bakardım. bunların hepsi ben gençken olabilirdi.

ama bazen gençlik bir hevesmiş gibi gelirdi. o heves bittiğinde ruhun kayıp gider düşüncesi beni her daim huzursuz eden türdeydi. yine de o hissi merak etmekten kendimi alıkoyamazdım.

daldığım düşünceler rahatsız edince  kafamı iki yana sallayıverdim. gözlerimi birbirine sıkıca kenetleyip birkaç saniye sonra açtım.

şu son iki gündür benim için huzursuz geçiyordu. jungkook okula erken geliyor, yüzüme bakmadan kulaklığını takarak kendi alemine dalıyordu. ya da ben öyle sanıyordum. gün içinde yakaladığım o garip bakışları beni korkutuyordu. henüz kimse gelip bir şey demediğine göre arkadaşlarına durumu anlatmamıştı. sevinmeli miydim yoksa bu sessizlikten kaynaklı gerilmeli miydim emin olamıyordum.

şu an hemen kapının orada lalisa'yla gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. inkar edilemez bir uyumları olmasının yanı sıra aralarındaki her neyse bir hevesten mi ibaret merak ediyordum.

sınıfta sevgili olan üç çift olmasına rağmen onların arasında ne olduğu çok belirsizdi. taehyung ve jennie'ye baktığınız an onlar sevgili dememeniz işten bile değildi. lalisa ve jungkook için bunu demek zordu. aralarında güçlü bir bağ olduğu da diğer bir gerçekti.

sınıfta ilgimi özellikle çeken bir kişiyse yugyeom'du. bazen göz göze gelirdik. bakışlar beni her daim düşündüren şeylerden biriydi. sıra arkadaşım chaeyoung'un gözlerinin ardındaki samimiyeti görürdüm. sınıf başkanı jisoo'nun o kendinden eminliğini görürdüm. baskın biriydi ve neyi nasıl diyeceğini az çok bilirdim. şu sıralar jungkook'un bakışlarının anlamını merak ediyordum ama ne kadar korksam da o bakışlarda kötülük görmüyordum gibi gibi.

ama yugyeom da çözemediğim bir şeyler vardı. bakışlarını anlayamıyordum, bu da beni geriyordu. çevresi geniş biri olduğundan benimle arkadaş olmak istediğini falan düşünmüyordum. basketbolu iyi oynadığını duyduğum, biraz mesafeli ama eğlenmesini bilen, dersleri ortalama, iyi arkadaşları olan, en azından öyle olduğunu düşündüğüm birinin bana bakması saçma geliyordu.

eğer bir dizi/film ya da kitapta olsaydık figuran olurdum. bunu aşağılık kompleksim olduğu için ya da kendimi küçük gördüğümden değil, sınıftaki rolümü bildiğimden söylüyordum. çok konuşkan olmayan, sürekli kafası başka yerlerde, elinden çizim defterini düşürmeyen ve dersleri hiç iyi olmayan sıradan bir öğrenciydim işte.

yonderlysé | rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin