"Hadi amca hızlı sür biraz."
"Oğlum saat daha üç. Neden bu kadar erken gitmek zorundayız?"
"Ya geç kalırsak?"
"Kalma olasılığımız yok yirmi dakikalık yol."
"Olsun yine de erken gidelim." Amcası kafasını olumlu anlamda sallayıp bakışlarını yola çevirdi. Seungmin ise camdan dışarıya bakıyordu. Bu terapi ona bir şeyler verecek gibi hissediyordu. Sanki acılarının ilacı oradaymış gibiydi.
Normal bir terapi işte, nesini abartıyorsun? diyerek gözlerini kapattı. Fazla düşünmek beynini yoruyordu.
***
Kararsız gözlerle mekana göz gezdirdi Seungmin. İçinde garip bir his vardı. Bu mekan acılarına bir eczane mi olacak, yoksa ölü ruhuna mezar mı olacak tahmin edemiyordu. Sırtında hissettiği amcasının eli ile toparlandı ve sekreterin yanına gittiler.
"Ben Kim Seungmin. Profesör Yang Jeongin ile saat 16.00'da seansım vardı."
Kadın uzun tırnaklarıyla bilgisayarında birkaç tuşa bastı ve Seungmin'e döndü.
"Seansınıza daha kırk dakika var. Bay Yang daha gelmedi. Dilerseniz dinlenme odasında oturabilirsiniz."
"Tamam, sağolun." Amcasına işaret etmiş ve dinlenme odasına geçip koltuklara oturmuşlardı. Anında garson gelmiş, bir şey isteyip istemediklerini sormuştu. Amcası bir çay sipariş etmiş Seungmin ise yalnızca su rica etmişti. Fazlasıyla gergindi. Ya seans kötü geçerse? Belki de buraya gelmekle hayatının hatasını yapmıştı.
***
Gergin düşünceleriyle geçen bir kırk dakika sonra gelen kapı sesi ile birlikte girişe doğru döndü.
Siyah kıvırcık saçlarının arasındaki sarı tutamlar, tilki gözleri, tepkisiz durarken bile belli olan gamzeleri ve tatlı kombiniyle içeriye giren kişi Yang Jeongin'den başkası değildi.
Onu gören Seungmin ve bay Sehun ayağa kalktılar. Jeongin ikiliye baktı ve yanlarına gitti.
"Hoşgeldiniz Sehun amca."
"Hoşbulduk oğlum hoşbulduk. Bak sana bir hasta getirdim."
"Hasta mı? Amca ben hasta değilim."
Sehun gülmüş, "Tamam tamam, hadi zamanınız geldi çıkın yukarıya." demişti. Jeongin elini merdivenlere uzatarak Seungmin'in önden geçmesini beklerken Seungmin doktora tereddütlü bir bakış atıp merdivenlere yönelmişti.
Odaya girdiklerinde Seungmin odaya göz gezdirirken Jeongin çantasını masaya koymuş ve sandalyeye oturarak Seungmin'e dönmüştü.
"Buyurun, oturun lütfen." Seungmin kafa sallamış ve koltuğa oturmuştu.
"İsminiz Seungmin değil mi? Size böyle seslenebilir miyim?"
"Tabii.."
"Kaç yaşındasınız?"
"25'e girdim."
"Güzel. Buraya ne için geldiniz?"
Seungmin bir süre düşünürken Jeongin sabırla cevabını bekledi. "Güya sorunlarım varmış. Amcamın zoruyka geldim."
Jeongin kıkırdayarak, "Sehun amca öyle diyorsa öyledir." demişti. Seungmin, terapistin yaptığı şakadan ziyade güldüğü zaman ortaya çıkan gamzelere odaklanmıştı. Harika.
Jeongin, Seungmin'in cevap vermediğini farkedince bakışlarını incelemiş, şakaya alındığını düşünmüştü. "Seungmin, orada mısın? Şaka yapmıştım."
Hastasının halen cevap vermediğini görünce ayağa kalkmış ve ellerini geniş omuzlara koymuştu. Koymasıyla Seungmin'in kendine gelip ellerini ittirmesi bir olmuştu. Yüzü hafifçe kızarmıştı ve nefesi sıklaşmıştı.
"İyiyim... Şakaya da alınmadım merak etmeyin.."
"İyi olduğuna emin misin?"
"Evet eminim. Oturabilirsin." Jeongin kafasını sallamış ve yerine otururken Seungmin'e su vermeyi ihmal etmemişti. Seungmin gülümsemeye çalışarak bardağı almış ve içerken Jeongin onu izliyordu.
Terapist defterine bir şeyler karalarken Seungmin omuzlarına değen elleri düşünüyordu. İnce, beyaz ve kemikli parmaklar. Enfes.
Noluyor bana be?
Jeongin, hastasına döndü. "Amcan ile mi yaşıyorsun?"
Seungmin kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi.
"Okula gidiyor musun?" Seungmin bu sefer olumsuz anlamda salladı kafasını.
"Müzik dinlemeyi sever misin?" Bu sefer Seungmin daha güçlü bir şekilde sallamıştı kafasını. Demekki müzik Seungmin'in en sevdiği şeylerdendi. Jeongin hangi konu üzerinden gideceğini anlamış bir şekilde geriye yaslandı. "Hangi tür müzik dinlersin? Rock, country, klasik?"
"Her türden dinlerim. Sakin, hüzünlü şarkılar favorimdir."
Sonunda konuştun. "En sevdiğin sanatçı kim?"
"The Neighbourhood."
"Biliyorum. Bende severim o grubu. Çok güzel şarkıları var. Favorin hangisi?"
"Softcore."
"Neden?"
Seungmin biraz düşünürken Jeongin ona zaman verdi. "O şarkıyı dinlerken yaşadıklarım gözümün önünden geçiyor. Uzaklara dalıyorum. Sanki her şeyin farkına varırcasına. Gerçekleri yüzüme vurduğu için severim bu şarkıyı."
Jeongin hastasıyla konuşurken bir yandan da defterine not almayı unutmuyordu. "Anladım. Güzelmiş."
"Sen ne tür şarkılar dinlersin?"
"Ben daha çok rock dinlerim. Maneskin grubunu severim."
"Maneskin.. Evet biliyorum. Güzel grup."
"Evet."
***
Aradan geçen iki saat sonra seans bitmiş ve Seungmin eve dönmüştü. Yemeğini yemeden kendini yatağına atmıştı.
Aklından silinmeyen tek bir kişi vardı: Terapist Yang Jeongin.
Yalnızca ilk seansta aklında yer edinmeyi başarmıştı. Konuşma tarzı, konuşurken dans ettirdiği zarif elleri, arada gülümsediğinde çıkan gamzeleri unutulmayacak cinstendi.
"Çok güzel çocuktu ama." Duvarındaki postere gülümseyerek söylendikten sonra gülümsemesi silindi. "Ne diyorum ben ya? Şaka yapıyor olmalısın Seungmin. Yat uyu."
Böylelikle düşüncelerini bir kenara atıp uykunun derinliklerine dalmıştı...
***
彡 opia: bır ınsanla goz goze bakısmanın verdıgı yogun hıs.
***
SELAAAAAÖÖÖÖÖÖÖ
olmusmu ğaldşaldşslpf
guzel oldu bence🤏🤏
nonıkı begendıyse guzel okmustur agaa🥵🥵🥵nys bbbb!!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
viraha, seungin.
Fanfiction"Kalp topraklarımın çorağa yüz tuttuğu bir devranda çıkıp geldin yağmurunla... Şimdi soruyorum, insan yağmurdan yanar mı?" Yaşadıkları yüzünden tüm duygularını kaybeden Seungmin, onları psikoterapisti Jeongin'de bulacağından tamamen habersizdi. 彡se...