Oy ve yorum yapmayı unutmayın...
İyi okumalar.
Genç adam şişkin karnının üzerinde hareket eden eliyle merdivenleri çıkarken biraz daha tavuk yiyememenin hüznünü yaşıyordu. Karnının çok yemekten sancılanması bile kesmemişti onu. Sadece yemek istiyordu. Bol bol yemek.
Tuvalete doğru ağır ağır adımlar atarken yanından geçen tanıdık öğrencilerle kasaca selamlaşıyor çok fazla lafa tutmasınlar diye tek kelime etmeden ilerliyordu.
Sonunda gördüğü tuvalet kapısı ile derin bir oh çekip adımlarını hızlandırdı. Yediği yemeğin mutluluğuyla saçma sapan şarkılar söylerken adımlamaya devam etti.
"Hani benim 50 wonluk pastırmam..."diyerek girdi tuvalete ve aynanın karşısına geçip kendini inceledi.
"Incheonludan başkasına bastırmam yar yar"diye saçma şarkısına devam ederken bakışları ardında sigara tüttüren oğlanla buluştu. Onun burada ne işi vardı? Hayat hiç adil oynamıyordu bu gence.
Saçlarını düzelten eli duraksamış şarkı söylemek için açtığı ağzı öylece kalakalmıştı. Şu an tek bir düşünce geçiyordu aklından. Burada dayak yer miyim?
Aynadaki yansımadan bakışırlarken genç adam sigarasını tuvaletin duvarında söndürüp toparlandı. Jisung da elini saçından çekip duruşunu düzeltti ama aynadan bakmaya devam etti.
"Kim la bu Incheonlu0"diye sordu ceketini silkelerken koyu kahve saçlı oğlan. Çeketindeki ellerine odaklı bakışları cevap alamayınca yavaşça yukarı çıktı ve aynadan kendisine kısık gözlerle bakan çocukla buluştu. Göz kırpıp sorusunu yineledi.
Jisung cevap vermeyi reddedip kendi yansımasına çevirdi gözlerini. Görmezden gelirse eğer orda olmadığına inanacak gibiydi. Dayak yemeden de çıkabilirdi yani tuvaletten. Bu hüzünlü hayal ile doldu gözleri. Keşke gerçek olsa diye geçirdi içinden bir umutla. Ancak gözlerini açtığında hâlâ ardında duran genç hayallerini başına yıkmıştı. Acının tatlı tebessümü ile gözlerini yumup başını iki yana salladı. Hali içler acısıydı.
"Yedin mi tavuğunu?"diye başka soru sordu öteki. Aklına gelen ile gözleri anında açıldı Jisung'un.
"Evet. Valla baya ayırmışlardı. Felix de gelmedi yemeğe zaten. Kendimkileri yedim sonra yetmedi Felix'in davuklarını yedim. Baktım önünü alamıyorum Jeongin'inkinden de bi tane yedim. Ama dayak da yedim..."
Aynadan göz teması kurduğu oğlanın heves ve heyecanla anlattığı olayı dinlerken gayet ciddi tavırlar takınıyordu Minho. Öteki heyecanla anlatırken o kadar tatlı ve komik görünüyordu ki dalga geçip bu anı bozmamaya karar verdi.
"Hmm demek öyle"diye arada bir kuple söyleyip devam etmesini bekliyordu. Sonunda bitmiş olacak ki Jisung'ın sesi kesildi. Sessizlik ile bakışları gence döndü Minho'nun. Başını eğmiş parmaklarıyla oynuyordu.
İyi de neden?
"Yani bol bol yedin o zaman ha?"diye sordu Minho. Ancak cevap alamadı. Çatıldı kaşları bu sessizliğe.
Jisung sabahki mesajları aklına gelince teşekkür etme konusunda şüpheye düştü. Ciddi mânâda bu okulda tavuk veya diğer etlerin piştiği gün erken inmezsen vegan tarzı olan yemekler kalıyordu. Ancak ardındaki düşmanı ona bir kıyak geçmişti.
Gözlerini yumup kendine söverken aynı zamanda bu teşekkürün gereğini anlatıyordu. Sonunda konuşma vakti de gelmişti. Boğazını temizleyip güç verdi kendine.
"Az yeseydin belki ben biraz daha cok yerdim piç herif"
"Ne?"
"Ay! Allah'ım beni yok et!"diye telaşla bağırdı Jisung. Ne demişti o az önce. Hani teşekkür nerede kalmıştı? Ellerini yanaklarına bastırmış şaşkınlıktan açılan ağzıyla ardında duran gence bakarken başını iki yana salladı.