5

64 8 24
                                    

Jimin o gün bilgisayardaki oyununa yeni bir avatar tasarlamaya karar verdi ve oluşturacağı bu yeni karakter için çok heyecanlıydı. En ince detaylarına kadar dikkat ederek yaparken saatlerin nasıl geçtiğini anlayamamıştı bile. Saatine baktıktan sonra dolabından birkaç parça kıyafet çıkarıp hızlıca giyindi. İçine sığmayacak kadar büyük bir heyecan ve neşeyle aynanın karşısında saçına ve yüzüne birkaç dokunuş yaptı.

Aynadan son kez kendine bakarken önce kapının iki kez tıklatılmasını sonra da onun yumuşak sesini duymuştu.

"Jimin, bizimkiler aşağı gelmiş hazırsan inelim"

Onu onaylayarak telefonunu alıp kapıyı açtı. Karşısında eli cebinde siyahlar içinde bir jungkook görmeyi beklemese de jungkook onun tam tersi açık sarı bol bi sweat ve kot şort tulumuyla küçük bir çocuğu andıran jimini gördüğünde kıkırtısını tutamadı.

"Pardon neye gülüyorsun jungkook hyung" altını bastırarak söyledi çünkü annesi bir kere jungkooka adıyla seslendiğini duyup kızmıştı

"Lütfen bana hyung deme zaten yanında kendimi yeterince yaşlı hissediyorum"

"Fiziksel olarak olmasa da ruhun biraz yaşlı haklısın"

Jimin çok büyük bir laf soktuğunu zannederek jungkooku arkasında bırakıp merdivenlerden inmeye başladı. Jungkook ise ne kadar bozulsa da bir miktar bile yüzüne yansıtmadan önden giden çocuğu takip etti ve beraber aşağı indiler

<<<--------


Festivalden 4 5 gün sonraki akşam,  yemeğe jungkook da katılmıştı. o gece o kadar vakit geçirmelerine rağmen hiçbir şey olmamış gibi eski hayatlarına dönmüştü ikili. Jungkook yine aceleyle bir yerlere yetişiyor, jimini anca merdivenlerde ya da salonda mochiyle oynarken görüyordu. İyi akşamlar, iyi günler ya da günaydın dışında çok fazla konuşmuyorlardı. Jimin içinden üzülse de buna üzülmenin saçma olduğunu düşündü sonuçta meşgul bir çocuktu ve sadece tek bir gece onu dışarı çıkarmıştı alt üstü

Jiminin annesi ise jungkooku inanılmaz bir şekilde seviyordu. Söylediği her sözü dikkatle dinliyor neredeyse ağzına düşüyordu. Jungkook bi anda aslında tanrı diye bir şey yok diyecek olsa ona bile inanacak kıvamdaydı. Fakat bunlar jimini şaşırtan şeyler değildi çünkü annesini ilk defa böyle görmüyordu. Ne zaman başarılı, çalışkan ve geleceği parlak biriyle konuşsa hep böyle hayranlıkla dinlerdi.

Masada sadece ikisinin okul hakkında konuşmasını dinliyor annesi arada bir lafı kendisine dokundursa da aldırmadan sadece ayaklarının dibindeki mochiyi izliyordu.

"Jimini abisi gibi amerikaya göndermeyi çok istiyoruz bunun için babasıyla elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız"

Jimin baba kelimesini duyar duymaz gerilmişti.

"Önce evin yolunu bulsun da"

İçinden söylediğini zannettiği şeyi annesinin masanın altından dürtmesiyle fark etti.

"Ne kadar ayıp jiminie baban sizin için çalışıyor" sanki çok komik bir şey söylenmiş gibi gülüyor, jungkook karşısında pot kırmamaya çalışıyordu.

Jimin de çok fazla üstelemedi ve daha fazla bu muhabbete dayanamayacağını düşünerek tabaklarını alıp masadan kalktı.

"Eline sağlık anne ben odamdayım"

Jungkook bütün gün okula gidip eve geldiğinde de annesinin iğnelemelerinden kaçmak için odasına kendini kapatan, hiçbir arkadaşıyla görüşmesine izni olmayan, ailevi problemleriyle baş eden bu çocuğu düşündüğünde üzülmüştü. Tek istediği tıpkı diğer gençler gibi dışarıdaki güzelliklerden nasibini almak olan, içi bolca neşe ve sevgi dolu bir çocuktu sadece. O gece bunu gözlerinde görmüştü.
Sonra aklına yeni gelmiş gibi bir ses çıkarıp çiğnediği lokmasını bir çırpıda yutuverdi

the rent room opposite me ☆ jikook ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin